AİLE PLANLAMASI VE SOSYO EKONOMİK ETKILERİ

Tarih

Aile planlaması, doğum kontrol yöntemlerini, üreme sağlığı eğitimini ve hizmetlerini kapsayan, çiftlerin istedikleri zaman, istedikleri sayıda çocuk sahibi olmalarını sağlayan bir programdır; daha az çocuk sahibi olma konusunda zorlama yoktur. Bu yazıda çocuk sayısının kontrollu artışını sağlayan yardımcı yöntemler ile nüfus artışının sosyo ekonomik ve demografik etkilerini irdelemeye çalışacağım.
TÜRKIYE’DE AILE PLANLAMASI
Savaşların da etkisiyle sayısal olarak daha da azalan nüfus nedeniyle 1930 yılında çıkan bir yasa ülkede doğum kontrolunu yasaklamıştır. 1933 yılında “On yılda onbeş milyon genç yarattık her yaştan” diyerek büyük Atatürk nüfusun hala yetersiz olduğunu anlatmaya çalışmıştır. 1960’ dan sonra dünyada ve ülkemizde nüfus artışı hızlanmış, ülke nüfusu 34 milyonu bulmuş, nüfus artış hızı %2.5, kadın başına doğum sayısı 4.2 olmuştur. Bu sayılar toplum bilimcileri korkutmuş ve kontrolsüz artışa çareler aramaya yönlendirmiş, yeni yasalarla nüfus artışı dengelenmeye çalışılmıştır. 1965 tarihli yasa ile modern doğum kontrol yöntemleri uygulanmaya başlanmış, 1983 yasası ise kısırlaştırma ameliyatlarını ve on haftalık gebeliğe kadar kürtajı yasal hale getirmiş, bunların ve tüm aile planlaması girişimlerinin kamusal sağlık kuruluşlarında ücretsiz uygulanmasını sağlamıştır. 2024 yılında nüfus 85 milyona ulaşmış ancak nüfus artış oranı % 0.51 ‘e, kadın başına doğum sayısı 1,9’ a düşmüştür. 1979 – 1983 yılları arasında on çocuktan çok doğum yapmış kadınları hastanemizde göreceli sıklıkta görürdük, 16. cı doğumunu gerçekleştirmek için gelmiş bir gebeyi anımsıyorum. Bu örneklere gelişmiş yörelerde artık rastlanmamaktadır.
Her kadının üç çocuk doğurması önerisi halk tarafından benimsenmemiştir. Geçim sıkıntısının zorladığı insanlar gerçeklerle yüzleşmektedirler. Tutucu çevrelerde, tüm olumsuz koşullara rağmen, koruyucu yöntemleri kabul ettirmek hala oldukça zordur.
Benim de bir dönem başhekimi olduğum bir büyük hastanede aile planlaması hizmetleri üst düzeyde verilerek büyük hasta potansiyeli çok olumlu değerlendirilmiş, elde edilen başarılar nedeniyle hastaneye İstanbul Tabib odası tarafından Prof. Dr. Nusret Fişek ödülü verilmiştir. 1996 yılında ülkemize gelen ABD başkanının eşi sayın Hillary Clinton, dünyada nüfus planlaması konularına olan ilgisi ve hastanemizin aile planlaması çalışmalarındaki başarıları nedeniyle, hastanemizi de ziyaret etmiştir; aile planlaması konusunda birlikte bir panel düzelemiş, dünyada ve Türkiye’ deki nüfus hareketlerini irdelemiştik.
DÜNYADA NÜFUS ARTIŞININ ÖNLENMESİ ÇALIŞMALARI
Nüfus artışının ağırlıklı olarak Afrika, Güney Amerika, doğu Asya’ ve Ortaoğu’ nun fakir ülkelerinde olması, batının zengin ülkelerini kaygılandırmış, başta ABD olmak üzere zengin ülkeler büyük fonlar oluşturarak nüfus artışını yerinde durdurmayı amaçlamışlar, büyük ölçüde başarılı olmuşlardır. 1960’larda %2’nin üzerinde olan dünya nüfus artış oranı 2023 yılında %0,9’ a düşmüştür. Avrupa ülkelerinde nüfus azalmaktadır, 1976 yılında Almanya’ da nüfus artışı durmuş, göçmenlerin etkisiyle kısmen dengelenmiş, ancak son yıllarda yine azalma başlamıştır.
Bu konuda Çin’ e özel bir paragraf açmak gerekir; yönetim önceleri “zorunlu tek çocuk” politikasını uygulamış, daha sonra aşamalı olarak üç çocuğa izin vermiştir. Nüfus planlamasında Tayland, İran, Bengladeş, Endonezya, Güney Kore, Tunus, Fas, Meksika ve Güney Amerika ülkeleri başarılı olmuşlardır. Bu başarılar, eğitim ve farkındalık kampanyaları, doğum kontrol yöntemlerine ücretsiz erişim, kadınların iş gücüne katılımının desteklenmesi ile elde edilmiştir. Okullarda verilen üreme sağlığı eğitimi bilinçlenmede etkili olmuştur.
AİLE PLANLAMASI HIZMETLERI ve DOĞUM KONTROLU YÖNTEMLERİ
Türkiye’de aile planlaması hizmetleri, devlet hastaneleri, aile sağlığı merkezleri ve özel sağlık kuruluşları aracılığıyla sunulmaktadır. Geleneksel yöntemlerden olan geri çekme, vücut Isısı izlenmesi, emzirme dönemi, bitkisel ilaçlar, vajinal yıkama şeklinde yapılan korunmalar başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Modern yöntemler ise Prezervatif, doğum kontrol hapları, spiral (RİA- rahim içi araç), implantlar, enjeksiyonlar, rahim ağzı takkeleri, kadın ve erkekte kısırlaştırma ameliyatları gibi yöntemlerdir. Vazektomi olarak adlandırılan erkekte kısırlaştırma ameliyatları ülkedeki sosyo kültürel yapı nedeniyle seyrek uygulanan bir girişimdir; ancak iyi bir halk eğitimi sonunda iki yılda bin kadar uygulama yapabilmeyi ekibimiz başarmıştı, bu beklediğimden çok daha yüksek bir sayıydı.
Kürtaj bir doğum kontrol yöntemi olarak kabul edilmemektedir, ancak ülkemizde sık uygulanan bir girişimdir. Kürtajı serbest kılan yasa öncesinde sağlıksız koşullarda yapılan yasa dışı kürtajlar ve düşük yapma girişimleri çok kadının ağır yaralanmasına, hatta ölümüne neden olmaktaydı.
1978 yılında ilk tüp bebek doğduktan sonra kadında ve erkekte kısırlaştırma ameliyatları kalıcı kısırlık sağlıyor olmaktan çıkmış, bu kişiler tüp bebek yöntemleri ile yeniden çocuk sahibi olma şansını elde etmişlerdir. Vazektomi sonrasında testis biyopsisiyle elde olunan spermler tüp bebek yapmak için kullanılabilmektedir.
AILE PLANLAMASININ SOSYO-EKONOMIK ETKILERI
Nüfus artış hızının azalması, ekonomik büyümeyi ve işgücü piyasasını olumlu etkiler, kaynakların daha etkin kullanılmasını sağlar. Çocuk sayısının az olması ekonomik bakımdan ailelerin daha rahat yaşamalarını, çocukların daha iyi eğitim almasını sağlar, bu da ekonomik ve sosyal yaşamı olumlu etkiler. Gebelikler arasında zaman bırakılması anne ve çocuk sağlığı açısından önemlidir. Kadınların işgücüne katılımının artması ve eğitim seviyesinin yükselmesi, nüfus planlaması başarısına katkı sağlamıştır.
Yaşlanan nüfus, sosyal hizmetlerin ve sağlık hizmetlerinin planlanmasını olumsuz etkiler. Bu yüzden nüfus kontrolu demografik dengeyi bozmayacak şekilde uygulanmalıdır. Doğru uygulanmış nüfus politikaları kişi başına düşen milli gelirin artması için gereklidir. 1965 yılında Türkiye’ de kişi başına düşen milli gelir payı 300 dolar, 2022 yılında 13.500 dolar olarak kaydedildi. IMF projeksiyonlarına göre, 2024 yılında kişi başına düşen milli gelirin 15.000 dolara yükseleceği öngörülmektedir. Bu verilerin Türkiye gerçekleri ile ne kadar örtüştüğü tartışmalıdır.
DİĞER ETKİLER
Göçmen politikaları nüfus artışını, işgücü piyasasını, eğitimi, sağlık hizmetlerini ve toplumun sosyal yapısını etkiler. Göçlerin olumlu ekonomik etkileri de olabilmekte, bu da göçmenlerin nitelikleri ve becerilerine bağlı olarak değişebilmektedir. 2006–2017 yılları arasında Suriye’ den göç alan ülkelerde yapılan bir araştırmaya göre göçmenlerin bulundukları ülkenin ekonomik büyümesine katkıları anlamlı bulunmuştur.
Doğum kontrolu konusunda dinlerin etkisi bilinmektedir. Katolik Kilisesi doğum kontrolünü genelde yasaklar. Almanya’ da çalıştığım, katolik rahibelerin kontrolundaki devlet hastanesinde, gebelikten korunma ile ilgili hiçbir yönteminin uygulanmasına izin verilmiyordu. Bazı İslam ve Yahudi toplulukları da doğum kontrolüne karşı olabilmektedirler. Uzak doğu dinlerinde doğum kontrolüne hoşgörü ile bakılmaktadır. Erken evliliği teşvik eden topluluklarda uzun doğurganlık süresi daha fazla çocuk sahibi olma potansiyelini artırmaktadır.
1960 sonrası %2 yi bulan dünya nüfus artışı nedeniyle, yurt dışı ve yurt içi kaynaklı önemli fonlarla, aile planlama çalışmaları desteklenmiş, bu amaçla bazılarına benim de katıldığım Meksika, Fas, Tunus ve Endonezya’ ya çalışma gezileri düzenlenmiş, iyi örnekler yol gösterici olmuş, başarıya katkı vermiştir.
Geçim koşullarının zorlaştığı günümüzde, sadaka gibi maaş ve sosyal yardımlar, sağlık kurumlarına ve ilaca ulaşıma zorlukları halkı bilinçlendirmiş, sabır ve şükür önerileri yerine, geçim için insanlar çareyi kendileri bulmaya çalışmışlar, aile planlaması yöntemlerini de, üç çocuk önerilerini dinlemeyerek, gelecek kaygısıyla kendileri seçip uygulamayı başarmışlardır.
Dünya geneline bakıldığında kısıtlı ekonomik ve ekolojik kaynakların dengeli paylaşımının sağlanabilmesi için nüfus artışının da dengeli olması gerekmektedir.
Kıtlıkların ve diğer çevre felaketlerinin önlenebilmesi önemli ölçüde buna bağlı gibi görünmektedir.
Gezegenimize en çok zarar verdiği bilinen insan nüfusunun kontrollu artışıyla tüm canlılar bir süre daha “kısmen huzurlu” yaşayabilecek, belki de başka gezegenlerde yaşam arama ütopyasından bir süre için vazgeçilecektir.
Ülkelerin nüfusu konusunda da kalitenin kantiteden daha önemli olduğu bilinci yerleşmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Fikir hırsızlığı neden yapılır?

Geçenlerde, uluslararası bir şirkette üst düzey pozisyonda çalışan yakın...

Nitelikli işgücü krizi büyüyor

Türkiye'nin ekonomik büyümesi ve sanayileşme hamlesi, beklenmedik bir darboğazla...

Teknoloji Yolculuğunda Öğrenmenin Yaşı Yok!

Teknoloji çağında yaşıyoruz ve artık büyüklerimiz de bu hızlı...

Kaos ile başa çıkmak nasıl mümkün olur?

İş yaşamında sıklıkla “kaos” olarak tanımlanan istenmeyen durumlar ile...