Kurumlar zor günlerden geçiyor. Dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir kurumun sürdürülebilir olması için anlatılması ve içtenlikle sahiplenilmesi gereken sevk ve idare ile ilgili temel prensipler var.
Bir şeyleri başarma niyetinde olanlar için işe hayal etmek ile başlamanın sonrasında neler olabileceğine yol göstermesi açısından bakın Gandi ne yazmış.
Hayalleriniz düşünceleriniz olur.
Sözleriniz düşüncelerinizi temsil etsin.
Çünkü sözleriniz davranışlarınız olur.
Davranışlarınız sözleriniz ile tutarlı ve pozitif olsun
Çünkü davranışlarınız alışkanlıklarınız olur
Alışkanlıklarınız pozitif olsun
Çünkü alışkanlıklarınız değerleriniz olur
Değerleriniz pozitif olsun
Çünkü değerleriniz kaderiniz olur
İlham verici sözler.
Kurumu temsil edenlerin kendilerini zorlayarak da olsa yapabileceklerini düşünerek onlar adına hayal ettim.
Bir pazartesi sabahı kurumun ortaklarından başlayarak, yönetim kurulu üyeleri, genel müdür ve tüm yöneticiler, varsa sendika temsilcileri bir nevi kurucu ortak ruhu ile bir araya gelse ve kurumun yapısal sorunlarını çözecek bir reform programı üzerinde mutabık kaldıklarını açıklasalar, ne kadar farklı bir güne uyanılmış olunur.
Hayal ya bu, toplantı sonrasında tüm çalışanların ve büyük tedarikçi ve müşterilerinin önüne geçip hep birlikte kurumun tüm paydaşların yansıması olduğunu söyleseler; hepimizin öncelikle kendimizi de ilgilendiren konularda uzun vadeli sürdürülebilirliği düşünüp bazı ödünler vermeyi kabul etmemiz gerektiğini söz alıp anlatsalar.
Varılan mutabakat ile ilgili söylenenleri hazmetmeksizin, kurumunun bu çözümleri toplumdan bağımsız olarak üretmesinin hayalcilik olacağını söyleseler, ne kadar farklı bir başlangıç yapmış oluruz.
Çalışanlara ‘’maaşların toplamı fazla’’ diyorlar demek yerine kaynaklarının kullanımında tutumlu, verimli ve etkili olmayı sağlamamız gerektiğini dile getirseler.
Harcamalarıyla ilgili üç ana kavramın ne anlama geldiğini, eleştirmek için değil ayna tutmak için yine söz alıp birlikte anlatsalar.
Tutumluluğun, kaynaklarının israfının önlenmesi, verimliliğin ise eldeki insan gücü ve diğer kaynakların daha azıyla daha fazla ürün/hizmet üretilmesini ve birim maliyetlerin düşürülmesini ifade ettiğini anlatsalar.
Bu üç kavram içerisinde belki de en önemlisinin ve zorunun etkinlik olması gerektiğini söyleseler.
Etkin olmak elde edilen çıktıların müşteriler başta olmak üzere tüm paydaşlar için gerçekten gerekli ve faydalı olmasını sağlamak gerektiğini vurgulasalar.
Gerçekten bir değer yaratmayan faaliyetlerin kaynakların boşa harcanması anlamına geleceğini söyleyebilseler.
Kendileriyle başlayarak kurumu bu üç kavram etrafında eleştirmeye değil düşünmeye ve önerilerle katkı yapmaya davet etseler farklı bir başlangıç yapmış olmaz mıyız?
Hayal etmek bir yana böyle bir yaklaşım ile yeni bir sayfa ile başlangıç yapmak kurumların elinde değil mi?
Kontrol edemeyeceklerimize odaklandığımız kadar kontrol edebileceklerimize odaklansak kat edebileceğimiz mesafeden korkmayalım.
Hayal ederek düşünmeye başlamanın önünde engel yok!
Düşünmeye hayal etmekle başlayın
Tarih