Görev alıp yönetmek ve liderlik yapmak iddiasında olan her yeni oluşum, esas sınavını sevk ve idaresinden sorumlu olduğu kurum çalışanlarının davranışlarıyla karşı karşıya kaldığında veriyor.
Her yeni yönetim yılların birikimi sonucu normal gibi kabullenilmiş davranış ve beklentilere dur diyebildiği oranda da bu sınavda başarılı ya da eskisini aratır duruma düşerek başarısız oluyor.
‘’Yetkin ve şeffaf yönetim’’ sözlerinin yerine getirilmesi için, yeni yönetim kadrosu kadar çalışanların kurum içi davranışlarda da değişiklikler olması gerekliliği batıya ve uzak doğuya göre bizde ağır basıyor.
Genelde her kuruma az ya da çok derecede sirayet etmiş davranışlarla mücadele etmenin önünde ilk anda akla gelmeyen, birbirine komşu iki kavram var; kıskanma ve özenme.
Özenme ve kıskanmanın herhangi bir kurumu yönetmek ve liderlik yapmaktaki önemini yalnızca kurum içi davranışlar ile sınırlı tutmanın ötesinde farkındalık yaratarak topluma da ayna tutmak ve düşündürtmek adına da ele almakta fayda var.
Bu iki kavramın karşılığı olan davranışlar yalnızca yönetimde değil, her toplumun günlük hayatında var. Uzun yıllardır Türkiye’de uluslararası şirketlerde çalışma fırsatı buldum. Üniversite sonrası bir süre yurtdışında çalışma hayatına atıldım. Çalıştığım kurumlar sayesinde çeşitli ülke mensubu çalışan ile irtibatım oldu.
Bu süreç içindeki gözlemime dayanarak, özenme ve kıskanmanın tercih yapmakta giderek zorlanılan bir ikilem haline gelmiş olduğu yönünde.
İnsanoğlu elinde değil bu iki duyguyu da içinde barındırıyor ama bizde kıskanma duygusu özenmeyi yıkıp geçmiş durumda.
Birbirine komşu bu iki duyguyu yakın çevremizden başlayarak sosyal hayatımızda ve iş yerinde sağlıklı bir şekilde ayrıştırmakta zorlanıyoruz.
Hâlbuki hayatın her kesitinde daha çok özenebilsek neleri başarabiliriz diye bir düşünsenize.
İnsan bunu fark ettiğinde bambaşka bir boyuta geçiyor.
Kendisi ile yarışıyor. En önemlisi kendisiyle barışıyor.
Kıskanmanın yarattığı hırsın insanı bitirdiğini, özenmenin ortaya çıkardığı hırsın ise yeni ufuklara sürükleyebileceğini idrak edebilsek.
Arada fark olduğunu bilerek kıskanma yerine özenerek sabırla daha iyisini yapmaya çalışsak.
Söylem ve davranışlarımızda özenme yerine kıskanmaya kaydığımızı hissettiğimizde yaptığımız tercihlerimizi gurur meselesi yapmadan değiştirebilsek. Kıskançlığın verdiği hırs ile hatada ısrar etmesek.
Bireysel olarak da özenmeyi kıskanmaya tercih ettiğimizde ortaya çıkacak icraatlar ile toplumsal değişim ve dönüşümün önündeki büyük bir engelin kalkmasına öncülük etmiş oluruz.
Değişim, değişimi talep etmek ile olmuyor. Bulunduğumuz ortamda samimi bir şekilde değişim istiyorsak davranışlarımızı gözden geçirip kendimizi arındırmamız lazım.
Özenmenin ürünü olan yaratıcı uygulamalara destek veren davranışlarımızla da arınmaya devamlılık sağlamamız lazım.
Kıskanmayan, özenerek fikir üreten yönetici ve oluşumlara da destek olmak özveriyle sabır göstermeyi gerektirir.
Kıskanma ve Özenmenin Farkı
Tarih