Sınavlarda “1 işçi bir duvarı 10 günde örüyorsa, 5 işçi aynı duvarı kaç günde örebilir?” tarzında sorularla eminim hepimiz defalarca karşılaştık.
Basit bir mantık ve oran hesabıyla kolaylıkla çözülebilen bu tip soruların aksine gerçek hayatta sonuçlar ve çözümler her zaman beklenen gibi veya tek değildir.
Toprağa atılan tohum, kendi mevsimini bekler. Çiçek olacak tomurcuk vaktinden önce açmaz. Sevgi, dostluk ya da güven, birkaç günde kök salmaz. İnsan hayatında da iş hayatında da bu kural değişmez. Olgunlaşma sürecini kısaltmak işe yaramaz. Her gün bardak bardak içtiğimiz çayın bile belirli bir demlenme süresi vardır. Çayı 3 demliğe pay ettiğinizde daha kısa sürede demini almaz sadece 3 demlik demini almamış tatsız çayınız olur.
İnsani ilişkilerde sabırsızlık, henüz güven oluşmadan biten dostluklar, kök salmadan kopan sevgiler, henüz olgunlaşmadan alınan kararlar gibi prematüre etkiler yaratır. Tüm bunlar, zamanı zorlamanın getirdiği yan etkilerdir. Sabır, sadece beklemek değildir. Sabır, zamanı onurlandırmaktır. Olgunlaşmayı, büyümeyi, dönüşümü kabul etmektir.
Günümüzün hızlı temposunda her geçen gün birçok karar alıp uygulamaya geçirme baskısı yöneticilerin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaktadır. İki tarafı keskin bıçak gibi ya o kararlar verilecek ya da rakiplerden bir adım geride kalma riski alınacaktır. İşini çok iyi bilen, sektörü iyi takip eden gerekli yetkinliklere sahip tecrübeli yöneticilerin verdiği kararların doğruluğu yüksek ve demini almış lezzetli çay misali tatmin edicidir. Bu noktada en önemli parametrelerden biri de zamanla kazanılmış tecrübedir ve bunu kısa yoldan elde etmek mümkün değildir.
Çalışanlarından yaptıkları görevin hakkını vermelerini bekleyen yöneticiler ve işverenler de gerekli tecrübe ve yetkinliği kazanmaları için zaman ve fırsat vermelidirler ki karşılığını alabilsinler. Gerekli eğitimi, şirket kültürünü ve beklentileri tam olarak alan ve bunları ustalıkla kullanabilecek fırsatı bulan çalışanlar giderek artan şekilde katma değer yaratmaya başlarlar. Ancak ilaç alırken nasıl düzenli ve istikrarlı dozaj disiplini önemliyse, bir çiçeğe doğru oranda ve zamanında su verilmesi hayati önem taşıyorsa, çalışanlara yapılacak beslemelerde (prosedürler, eğitimler, yetkinlikler, görevler, hedefler) bu hassasiyette olmalıdır.
Yazılım dünyasında “Brooks’un Yasası” der ki: “Geciken bir projeye yeni insan eklemek, çoğu zaman gecikmeyi daha da artırır.” Çünkü iletişim yükü artar, koordinasyon zorlaşır, sistemin doğal ritmi bozulur. Aslında bu durum sadece yazılım için değil, tarımdan sanayiye, finanstan liderliğe kadar her alanda geçerlidir. Doğanın ve sürecin ritmini görmezden gelen yönetici, hız kazandığını zannederken yavaşlar.
Yola çıkarken planları doğru yapmak ve zamanında aksiyon alıp hasadı beklemek başarının anahtarıdır. Dur bakalım gerekirse yaparız çözümleri, son ana kadar işe alımların geciktirilmesi, kervan yolda düzülür güzellemeleri ise başarısızlığa giden yolun başlangıç hamleleridir.
Tabii ki iş gücünü, yatırımı arttırarak işi hızlandırmanın gerçekleştiği vakalar vardır. Ancak baştan planlanmayan ilave eforun her zaman fazladan maliyeti vardır. Duvarı örecek ustaları zamanında ayarlamazsan 5 iyi ustayı bulmakta kolay ve uygun maliyetli olmayacaktır. Bu yüzden ön görülü ve ihtiyatlı olmak üst düzey için vazgeçilmezdir. Yönetim bu konuda kendini yetersiz hissediyorsa danışmanlardan veya yeni yöneticilerden destek almalı ve bunu bir masraf değil tasarruf kalemi olarak görmelidir.
Sorumuzun cevabına gelirsek 9 kadın 1 ayda bir bebek Dünya’ya getiremez. Ama 9 kadın 9 ayda 9 bebek doğurabilir. Yani zamanın doğasını değiştiremezsiniz fakat doğru şekilde kaynağı çoğaltarak çıktıyı artırabilirsiniz. İşte bu, stratejik düşünmenin özüdür. Bir liderin görevi, zamanı bükmeye çalışmak değil, zamanı doğru kullanacak sistemler kurmaktır. Doğru görev dağılımı, doğru sorumluluk paylaşımı, doğru ekipler… Bunlar bazen süreci hızlandırabilir hatta aynı sürede daha fazla değerde üretilir.
Zaman, insan kaynağıyla satın alınamaz. Süreçlerin kendi ritmi vardır. Liderliğin en önemli görevi, bu ritmi görmek, ona saygı duymak ve insan kaynağını bu ritme uygun şekilde organize etmektir.
Doğru zamanda, doğru insanlarla yürütülen süreçlerin doğuracağı sonuç, sabırsızlığın heba ettiği her şeyden daha değerlidir ve belki de bu yüzden, en kalıcı başarılar aceleyle değil, zamanın hakkını vererek kazanılır.
1 kadın 9 ayda 1 bebek doğuruyorsa, 9 kadın 1 ayda 1 bebek doğurabilir mi!
Tarih
Kesinlikle güzel bir tespit.