Ajan Savaşları

Tarih

Büyük yapay zeka şirketleri sürekli bir sonraki modelleri için olan beklentileri yükseltse de sektörde anlamlı ilerlemelere ulaşma hızında gözle görülür bir düşüş var. CEO’lar bu durumu teknolojilerine halka açmak ve vizyonlarını gerçekleştirmek için yeterli işlemci gücü ve elektriğe ulaşamamalarına bağlıyor. Fakat açıkça söylemek istemeseler de artık model eğitiminde kullanacak yeni, gerçek veri bulmakta büyük bir sıkıntı yaşıyorlar. Silikon Vadisi’nin Yapay Genel Zeka’yı daha fazla işlem gücü ve eğitim verisiyle yaratma yaklaşımı da bu noktada büyük bir engele takılıyor çünkü yapılan araştırmalara göre şu an internetin yaklaşık %40’ı yapay zeka tarafından yaratılmış içeriklerden oluşuyor. Yapay zeka her zaman da doğru ve/veya kaliteli içeriklerle de eğitilmiyor yani yapay zekayı internetle doyurmaya çalışmak yapay zekayı zehirliyor.
Ama gelişmekte olan önemli bir konu daha var, yapay zeka ajanları. Bu ajanlar aslında temellerinde alışkın olduğumuz chatbotlardan çok da farklı değil. Bir modelin ajan olabilmesi için bir rolü, bu rol kapsamında neleri nasıl yapacağı ya da neleri yapmayacağının belirlendiği bir protokolü ve kullanabileceği araçları olması gerekiyor. Sonrasında talimatları ve protokolü çerçevesinde çalışmaya başlıyor. Bu yarı bağımsız çalışabilme sistemi yapay zekanın en önemli özelliklerinden bir tanesi. Adım adım yönlendirilmesi gereken araçlar süreçlerin gerçekten hızlandırılmasının önüne geçiyordu.
Şimdi ise yapay zeka kullanımını etkileyen farklı faktörler var. Artık modellerin iyi ajanlar olabilmeleri neredeyse bütün yapay zeka şirketlerinin önceliklerinden biri haline geldi. Google tarafından yayınlanan bir rapora göre yazılımcıların %90’ı yapay zeka araçları kullanıyor ama %30’u yapay zekaya neredeyse hiç güvenmiyor. Stack Overflow tarafından yapılan yıllık bir ankette ise yapay zeka cevaplarından şüphe edilme oranı bir yılda %31’den %46’ya çıkmış.
Bu durumun çeşitli sebepleri var; yapay zekanın yanlış bilgiler paylaşması, kullanıcıların daha tecrübeli hale gelmesi, yapay zekaların hatalarından öğrenememeleri ve sırf yapay zeka tarafından hızla üretilip kullanılan içeriklerin düzeltilmesi için yeni iş alanlarının açılmış olması bunlardan bazıları. Yeni araştırmalar yapay zeka kullanan şirketlerin %95’inin yatırımlarından dönüş alamadığını tespit etti.
Ama bu, büyük şirketlerin model ve ajan savaşlarını yavaşlatmadı. xAI, Grok Code Fast ile Gemini CLI ve OpenAI codex’e rakip bir kodlama ajanı yarattı. Perplexity ajan özelliklerine sahip internet tarayıcıları Comet’i her geçen gün daha fazla kullanıcıya açıyor. Genspark AI ise çoğu işi yerel olarak yapabilen bir ajan destekli internet tarayıcısını dünya ile paylaştı. Bunlar örneklerden sadece bazıları.
Peki, yapay zeka bir balon mu? Belki ama önemli olan nokta bu değil. Yapay zeka bir balon da olsa yarın öbür gün patlasa bile hayatımızda yarattığı değişiklikler kalıcı olacak. Bu sebeple alanın önde gelen isimleri gerekli tedbirlerin alınması konusunda seslerini duyurmak için sürekli çaba harcıyorlar. Birkaç gün önce, akademide ve özel sektörde etkili kişiler ve 70 tane yapay zeka organizasyonun da aralarında bulunduğu 200’den fazla uzmanın imzaladığı bir açık mektupta dünya çapında geçerli bir “yapay zeka kırmızı çizgileri” anlaşması imzalanması çağrısında bulunuldu . Özel sektördeki yoğun rekabet sonucu başa çıkılamayacak teknolojilerin yaratılması ve bu teknolojilerin büyük çaplı zarara yol açması, yapay zekanın silah yapımı ve insan haklarını ihlal edecek şekilde kullanılması gibi kaygılar taşınmakta. Yakın zamanda Microsoft İsrail Savunma Bakanlığı’na bazı hizmetlerini durdurdu çünkü Gazze’de toplu gözetleme yapmak için Azure kullandıklarını tespit edildi. Böyle örnekler güçlü teknolojiler için güçlü denetim ihtiyacını vurguluyor.
California valisi Gavin Newsom, aylar süren bir tartışma sürecinin ardından eyalet içerisinde faaliyet gösteren ve eyalet sakinlerini hizmetlerini satan şirketleri kapsayacak yapay zeka yasasını onadı. Bu yasa büyük şirketlerin yapay zeka güvenliği ile ilgili önlemleri nasıl uyguladıklarını paylaşmalarını ve herhangi bir değişiklik olduğunda bunu 30 gün içerisinde bildirmelerini zorunlu tutuyor. Şirketin paylaşmadığı durumları paylaşacak “itirafçılara” da koruma sağlayan yasa aynı zamanda yapay zekaların insan müdahalesi olmadan yaptıkları siber saldırıların ve aldatıcı model davranışlarının da raporlanmasını gerektiriyor.
Meta ve OpenAI gibi şirketlerin kendilerine daha yakın duracak siyasetçileri desteklemek için milyonlarca dolar bağış yaptıkları bir ortamda adeta bir umut ışığı oldu. Ama bu sadece ilk adım. Eğer dünya halkı ve hükümetleri olarak yeterli ve objektif önlemler almazsak yapay zeka insanlığın en yıkıcı icadı olarak tarihe geçebilir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

En kötü ne olabilir ki?

Geçen hafta bir arkadaşımın “savunma yazısı” nedeniyle yaşadığı kaygı, beni insanların en kötü senaryolara odaklanma eğilmi üzerine düşündürdü. “En kötü ne olabilir ki?” sözü, çoğu zaman bizi korumak yerine potansiyelimizden uzaklaştıran bir düşünce kalıbına dönüşüyor. Oysa olumsuzluklara odaklanmak yerine, onları birer fırsat olarak görmek; hayatı elmas gibi her yüzüyle parlatmak demektir. Tıpkı iyi kesilmemiş bir pırlantanın ışığı yutması gibi, olumsuz düşünceler de yaşam enerjimizi söndürür. Satranç ustası Lasker’in dediği gibi, “İyi bir hamle gördüğünde, bekle ve daha iyisini ara.” Bu, yalnızca stratejide değil, hayatta da geçerli bir bilgelik. Çünkü iyimserlik bir karakter özelliği değil, bilinçli bir seçimdir. Korkunun yönettiği zihni susturup, değerlerimize uygun bir tutum geliştirdiğimizde hem kendimizi hem de hayatı daha net görürüz; işte o zaman ışığımız gerçekten parlar.

İnsanları tanımak için sorular sormak

İnsan kaynaklarının en temel görevi, yalnızca doğru özgeçmişi bulmak değil, insanın derinliklerine inerek doğru kişiyi doğru pozisyona yerleştirmektir. Bu nedenle mülakatlarda sorular, bir bilgi toplama aracı olmaktan çok, adayın karakterini, motivasyonunu ve değerlerini keşfetmeye yarayan birer pusula haline gelir. Açık uçlu, düşünmeye teşvik eden sorular, adayın kriz anlarındaki tutumunu, işine olan yaklaşımını ve kurum kültürüne uyum potansiyelini ortaya koyar. Etkili bir mülakat, mekanik bir sorgudan ziyade samimi bir diyalog sürecidir; iyi dinleyen ve derinleşebilen bir İK profesyoneli, yalnızca yetenekleri değil, kişinin şirketin geleceğine katkı potansiyelini de görür. Sonuçta insan kaynaklarında başarı, doğru soruları sorma cesaretine sahip olmakla başlar; çünkü her iyi soru, doğru insanı bulmanın ve sürdürülebilir başarıyı inşa etmenin kapısını aralar.

Eski camlar bardak olurken SEO tahtına da RAO kuruluverdi…

Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) uzun yıllar dijital dünyanın kalbi olarak görülse de, artık tahtını yeni bir oyuncuya, RAO’ya (Retrieval Augmented Generation – Geri Getirme ile Güçlendirme) bırakıyor. SEO’nun “ara ve seç” mantığı yerini, RAO’nun “senin için aradım, işledim ve özetledim” yaklaşımına bırakıyor. Yapay zekâ destekli bu sistem, dağınık bilgi yığınlarını anlamlı, güncel ve bağlamsal cevaplara dönüştürerek kullanıcıya zaman kazandırıyor. SEO hâlâ tamamen yok olmayacak olsa da, içerik üreticilerinin bundan böyle yalnızca Google’a değil, RAO tabanlı yapay zekâlara da “görünür” olmayı hedeflemesi gerekecek. Dijital çağın yeni vektörü artık yalnızca bilgiye erişmek değil, bilgiyi anlamlandırmak olacak.

Aidiyetin gücü: anlam, liderlik ve birlikte var olmak

Aidiyet kavramı, insanın hem bireysel hem de profesyonel yaşamında derin bir anlam taşıyor. Genetik mirasla çevresel etkileşim arasında şekillenen kimliğimiz, ait olduğumuz topluluklarla daha da belirginleşiyor. Boosters grubunun beşinci yıl kutlamasında hissedilen huzur ve anlam duygusu, bir topluluğa ait olmanın insana kattığı gücü gözler önüne seriyor. Logoterapi’nin vurguladığı gibi, yaşamın anlamını bulmak dayanıklılığımızı artırırken, Maslow’un “ait olma” ihtiyacı da bu sürecin temelini oluşturuyor. İş dünyasında ise aidiyet duygusu, liderliğin görünmeyen ama en güçlü yapıtaşı olarak öne çıkıyor; çünkü ekiplerin sürdürülebilir başarısı, yalnızca hedeflere değil, birbirlerine ait hissetmelerine de bağlı.