İlgün Kurucu Ekinci

10 Yazı

Size Özel Yazılar

Esnek Çalışma: Nimet mi, Külfet mi?

Özetleyici Özel Gem Düşünme sürecini göster Merhaba, sağladığınız metnin özeti aşağıdadır: Yazar, 25 yıl öncesinden pandemiyle hayatımıza giren esnek çalışma modeline uzanan kişisel deneyimlerinden yola çıkarak, bu sistemin nimetleri ve külfetlerini ele alıyor. Başlangıçta bir özgürlük gibi görünen esnek çalışmanın, ev ve iş sınırlarını belirsizleştirerek sürekli ulaşılabilir olma baskısı, tükenmişlik ve fiziksel sağlık sorunları gibi ciddi zorluklara yol açabildiğini vurguluyor. Sistemin başarısının, performansı görünürlükle değil çıktıyla ölçen, güven ve empatiye dayalı bir şirket kültürü ve liderlik anlayışıyla mümkün olabileceğini belirtiyor. Metin, iyi yapılandırıldığında çalışan refahını, bağlılığını ve verimliliği artıran stratejik bir araca dönüşen esnekliğin, sürdürülebilir olması için hem kurumların kültürel dönüşümü hem de çalışanların kendi sınırlarını çizmeyi öğrenmesi gerektiğini savunuyor.

İşyerinde Nöro çeşitlilik: Farklı Zihinler, Zengin Kültürler

Nöroçeşitlilik, dahiliyetçilik ve kapsayıcılık konusunda çalışırken öğrendiğim bir kavram. Sanayi devrimi sonrası, işyerlerinde, çalışanların sadece yaptıkları işin içeriği kadar değer gördüğü bir noktadan, farklılıkları...

VUCA’dan BANI’ye: Belirsizliğin Evrimi ve Liderlik Yaklaşımının Dönüşümü

Geçen ay yazımızda, giderek kompleks hale gelen dünyada VUCA tanımının nasıl gündeme geldiğinden ve iş hayatına etkilerinden bahsetmiştik. Soğuk savaş yıllarında ortaya çıkan VUCA,...

Zor Zamanlarda Liderlik

Belirsizliklerin günden güne derinleştiği zamanlarda “VUCA World” tabiri gündeme geldi. İngilizce dört kelimenin baş harflerinden oluşan bir kısaltma olan VUCA, V – Volatility (Dalgalanma...

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Yanındayız Derneği

Toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine yapılan çalışmalar, dünya küresel ölçekte kaotik bir hale sürüklendikçe sosyolojik olarak önemli ihtiyaç haline geldi. Kadın liderlerin yaşadıkları zorlukların anlatıldığı...

Yeni Yazılardan Seçmeler

Kişinin, “var olsun” diye uğraştıklarının yoklukları ile sınavı…

İnsan çoğu zaman sahip olduklarından çok, kendisinden esirgenenlerin peşine düşer; bu eksiklik duygusu kişiliği, kararları ve davranışları şekillendirir, hatta toplumsal sorunlara kadar uzanır. Freud’un “kişilik bastırılmış arzuların toplamıdır” sözüyle örtüşen bu hal, çocuklukta duyulmayan bir “aferin”den, iş dünyasında engellenen fırsatlara kadar her yerde kendini gösterir. Eksiklikler bazen sanatta yaratıcı güce dönüşse de çoğunlukla tatminsizlik, gösteriş merakı ve hatta şiddet olarak geri döner. Çözüm ise V.I.T.R.I.O.L. mottosunda gizlidir: insanın kendi iç derinliklerine inip arınması ve gizli taşını keşfetmesi.

Ünvanlar geçer, iyilik kalır

Çoğu insanın hayattaki hedefi meslek, para ya da başarı olurken “iyi insan olmak” çok az dile getirilen ama en kıymetli hedeftir; unvan, makam ve servet bir yere kadar taşırken, asıl değer vicdanla barışık kalabilmekte ve küçük anlarda erdemli seçimler yapabilmektedir. Haksızlığa karşı ses çıkarmak, menfaati reddetmek, affetmek gibi görünmeyen anlar insanın gerçek karakterini belirler. Toplum kalıplar dayatsa da, insanı ölümsüz kılan şey unvanı değil, “iyi bir insan” olarak hatırlanmasıdır.

İnsan Kaynaklarında Ücretlendirme: Adaletin Kaybolduğu Yerde Güven de Kaybolur

Bir iş yerinde maaş sadece bordroya yazılan bir rakam değil, çalışanın gözünde değerinin ölçüsüdür; adil olmayan ücretlendirme motivasyonu düşürür, sessiz istifayı tetikler ve yetenek kaybına yol açar. Google’ın şeffaflık politikası ya da Tesla’nın performansa dayalı prim sistemi gibi örnekler güveni artırırken, kişisel ilişkilere dayalı ücret farklılıkları ekip verimliliğini hızla yok edebilir. X kuşağı için güvence, Y kuşağı için şeffaflık, Z kuşağı içinse yan haklar ve esneklik öne çıkarken, en kritik nokta “eşit işe eşit ücret” ilkesinin korunmasıdır. Maaş, bir şirketin görünmeyen ama en güçlü sermayesidir; adalet sağlandığında güven, bağlılık ve verimlilik de beraberinde gelir.

Mobil ödeme sistemlerinin alışveriş alışkanlıklarımıza etkisi

Alışverişin dönüşen yüzünde en büyük rolü artık mobil ödeme sistemleri oynuyor. Telefon ya da akıllı saati POS cihazına yaklaştırmakla saniyeler içinde ödeme yapabiliyor, marketten kahve zincirine, online alışverişten taksiye kadar her yerde pratikliği hissediyoruz. Başta güvenlik endişesi olsa da şifreleme, parmak izi ve yüz tanıma teknolojileri sayesinde mobil ödeme, kart bilgilerini girmekten daha güvenli bir seçenek haline geldi. Küçük esnafın bile QR kodla ödeme alabildiği bu sistemler, harcamaları kolaylaştırırken bütçe kontrolünü zorlaştırabiliyor. Sadakat programları, kampanyalar ve sosyal paylaşım kolaylığı da tüketici davranışlarını yeniden şekillendiriyor. Sonuç olarak mobil ödemeler, bireysel alışkanlıklarımızdan kayıtlı ekonomiye kadar uzanan geniş bir dönüşümün merkezinde duruyor.