Doğaya karşı engel olamadığım bir çekim hissediyorum çocukluğumdan beri. Bu durumun nerden kaynaklandığını yer yer düşünür her defasında anlamlı ve tatmin olduğum cevaplar sunar tabiat ve merakım git gide perçinlenir kendi içinde. Yıl içinde düzenli aralıklarla doğanın eşsiz manzaralarında gerçekleşen kamp aktivitelerinden tutun şehre yakın olan göl çevrelerinde bile kendini hatırlatır bana.
Yeri gelir derin düşünce seanslarını bölen minik bir canlı kendi yaşam çemberini düşündürür, yeri gelir dünyamızın büyük kesiminde hüküm süren okyanus/deniz suları durgun görünse bile ne denli güce sahip olduğunu hayal ettirir. Biyoloji bölümünü bitirmiş biri olarak canlılara karşı bilgim görece detaylı olsa da yaşamlarının ince ayrıntıları olunca konu neredeyse hiçbir şey bilmediğimizi düşünür ve merakımın tatmin derecesine ulaşıncaya kadar araştırmaya koyulurum.
Yine benzer zamanlardan birinde karşı koyamadığım bir manzarada derinlere dalmışken ufak bir arı kendi mücadelesini bana fark ettirmeye çalışırcasına etrafımda zaman geçirmeye başladı. Mücadelesine saygı duyarcasına dikkatimi ona vermeye başladım. Hareket hızı, etrafı inanılmaz şekilde taraması ve benzersiz görev bilinci beni daha derinlere çeken bir girdap gibiydi.
Arılar doğanın en zeki organizasyonlarından biri ve onların düzeni, işbirliği, üretkenliği ve sadeliği insana derin ilhamlar sunuyor. Küçücük bedeniyle koca evrenin içinde kaybolmuş gibi görünse de, o aslında büyük bir sistemin usta bir parçası. Dakikalar içinde yüzlerce çiçeği ziyaret eder, bir gram bile zaman israf etmeden yapar bunu… Ve dönerken yalnız kendine değil, bütün koloniye hizmet eden bir damla nektar taşır.
Arıların bu incelikle örülmüş düzeni, yalnızca bal üretimiyle değil, hayatın nasıl yaşanabileceğine dair sunduğu örnekle de büyülüyor beni. Peki, biz insanlar bu sessiz öğretmenlerden neler öğrenebiliriz?
Düzen Ve Disiplin
Arılar kusursuz bir zamanlama ve planlamayla çalışır. Her arının bir görevi vardır ve bu görev hiçbir zaman şaşmaz. Kimi kovanı korur, kimi nektar toplar, kimi petek örer, kimi larvaları besler… Bu işleyiş o kadar düzenlidir ki, bir günlüğüne bile aksayan bir görev tüm koloni için zararlı olabilir. İnsan yaşamında ise çoğu zaman düzensizlik “ özgürlük “ sanılır. Oysa hayatı verimli kılan, rastgelelik değil aksine anlamlı bir ritimdir.
Arıların bize öğrettiği şey şu olabilir:
Disiplin, yaratıcılığı öldürmez, ona zemin hazırlar.
Kolektif Bilinç
Arılar birey olarak değil koloni olarak düşünür. Hiçbir arı sadece kendini düşünmez, her hareketi tüm kovanı ilgilendirir. Bu, doğadaki en gelişmiş kolektif zekâ örneklerinden biridir. Aksine insanlar olarak çoğu zaman bireysel hırslarımızla kolektif yapıları bozmaya meyilli canlılarız. Lakin unutmamamız gereken konulardan biri, hiçbir birey ait olduğu bütünden koparak gerçek anlamda güçlü olamaz. Arılar, birlikte üretmenin, birlikte paylaşmanın ve birlikte hayatta kalmanın dersini her gün yazıyor.
Gereksiz Tüketimden Kaçınmak
Bir arı, sadece ihtiyacı kadar bal toplar. Ne bir damla fazlası, ne bir gram israf. Çünkü kovanın düzeni, ölçülü üretim üzerine kuruludur. İnsanın tüketim çılgınlığına karşı doğanın bu sadeliği sesiz bir isyan gibidir adeta.
Arılar bize fısıldıyor:
“ Ne kadar çok şey tükettiğin değil, ne kadar anlamla yaşadığın daha önemlidir.”
Sade Ama Anlamlı Yaşam
Arılar gösterişsizdir. Onları ne lüks içinde ne alkış altında görürüz. Ama onların çalışkanlığı, gezegenin dengesini ayakta tutar. Tozlaşma olmazsa doğa çökebilir. Bir nevi onlar bu sistemin sessiz kahramanlarıdır. Belki de hayatın anlamı, ses çıkarmakta değil, sessizce katkı sunmakta gizlidir. Bir çiçeğe konmak gibi, bir damla bal bırakmak gibi…
Belki de modern insanın unuttuğu şey budur.
Basit yaşamak, derin yaşamaktır.
Ve bu dersi bize, hiçbir insan sözüyle değil, küçük bir canlının kusursuz düzeniyle anlatıyor hayat.
Arılar bize ne öğretti dersen,
Sistemsizlikte değil düzende,
Yalnızlıkta değil birlikte,
Aşırılıkta değil ölçüde,
Gösterişte değil katkıda anlam olduğunu…
Doğanın Küçük Öğretmenleri
Tarih