Kurumsal hayatta bazen borsa değil, egolar çarpışır. Özellikle aile şirketlerinde işe alınan CEO istediği kadar başarılı olsun gün gelir ben/sen karşılaştırmaları başlar. Hele ki ikinci ya da üçüncü nesle ulaşmayı becerebilmişse şirket , işler daha da zor hale gelebilmektedir..
Biri “Bu şirketi ben kurdum ya da ben büyüttüm” der, diğeri “Bu sistemi ben gelistiriyor ve çalıştırıyorum.” Sonuç? Ekonomik değil, duygusal bir krizdir!
Patronun Egosu: Borsa Hep Yüksek Seyirde
Patron, ofisin merkez bankası gibidir: Parayı yönetir, ama diğerlerinin duygularını da sıkı denetler yada denetlediğini sanır. Her sabah aynaya bakarken ‘Bu şirket benim vizyonumun ürünü’ der, ama aynadaki yansıma ‘Vizyon biraz yorgun görünüyor’ dese de duymaz. Egosu yüksek patronlar, başarının manşetinde isimlerinin yazmadığı hiçbir tabloyu sevmez. Toplantılarda ‘benim zamanımda’ diye başlayan her cümle, CEO’nun umut endeksini %5 düşürür.
Yetkin CEO: Stratejinin Sahne Tozu
Yetkin ve proaktif CEO, iş dünyasının ‘dijital kaptanıdır.’ Harita onun elinde, ama gemi sahibinin rotası başka yöndedir. ‘Agile, dijital dönüşüm, süreç verimliliği’ derken, patronun kulağına sadece bir kelime çarpar: ‘Değişim.’ Patronun iç sesi hemen alarm verir: ‘Benim kurduğum sistemi mi değiştirecek bu çocuk?’ Beni ezmeye mi çalışıyor? İşte o an, kurumsal barometre düşmeye başlar.
İlk Çatışma: “Bu Fikir Benim Değil Miydi?”
CEO satışları artıran parlak bir fikirle gelir. Sunum alkış alır. Patron sessizce bekler ve sonra o meşhur cümleyi söyler: ‘Ama ben geçen sene bu fikri dile getirmiştim, değil mi?’ Ofisteki hava bir anda değişir. Çünkü herkes bilir: Bir fikir ‘benimdi’ dendiği anda, artık fikir değil, ego mülküdür. Kimse ‘o zaman yapsaydın ya ‘demez yada demeyi tercih etmez.
İkinci Çatışma: “Biz Start-up Mıyız, Holding Miyiz?”
CEO yenilik ister, patron istikrar. CEO diyor ki: ‘Uzaktan çalışma, bulut altyapı, çevik sistem…’ Patron diyor ki: ‘Biz bu işi otuz yıldır böyle yapıyoruz, hâlâ ayaktayız.’ Birinin hedefi geleceği kurmak, diğerinin arzusu geçmişi korumaktır. Ve o anda çatışma başlar. Ekonomide bu duruma denir ki: ‘Değişim direnci, büyüme freni.’ Değişimi istediğini dile getirse de aslında elindeki parlatıcı ile egosunu cilalamaya başlamıştır.
Üçüncü Çatışma: “Benden Habersiz Olmasın!”
Bir sabah gazete manşetinde şirketin yeni bir ürünü ya da hizmeti vardır. CEO’nun yüzü güler, patrondan gelen telefon çalar. “Bu lansmandan benim neden haberim yok?” der patron. Artık mesele bilgi değil, kontroldür. Patron bilgilendirilmek değil, onaylanmak ister. Şirket ise yavaşlamaya başlar. Ekonomi diliyle: ‘İnovasyon daralması, bürokrasi genişlemesi.’
Daha önceki bir yazımda kontrolü kaybetmek istemeyen ve yeni CEO sunu en güvendiği eski yaveri olan insan kaynakları müdürüne bağlı çalıştırmak isteyen holding sahibini hatırladım.
Asıl Sebep: Kompleks Enflasyonu
Her ekonomide gizli bir enflasyon vardır: kompleks enflasyonu. Patron, CEO’nun vizyonuna hayran ama huzursuzdur. Çünkü herkes alkışı CEO’ya yöneltmeye başlamıştır. Ve bilirsiniz, alkışın yönü değişince yatırımcı güveni de değişir. Patronun iç sesi: ‘Bu çocuk fazla büyüyor.’ Ve o andan itibaren, onay süreçleri uzar, toplantılar sıklaşır, ama üretkenlik azalır.
Dönüm Noktası: LinkedIn Bildirimi
Bir sabah herkesin telefonuna aynı bildirim düşer: ‘Yeni bir döneme başlıyorum, değerli ekibime teşekkür ederim.’ CEO gitmiştir. Çalışanlar üzgün ama patron, ‘Benimle çalışmak kolay değil ama çok şey öğrenmiştir’ der. Ama gerçekte kaybedilen sadece bir yönetici değil, şirketin ivmesidir. Nereden mi? biliyorum. Yaşam yaşatarak öğretiyor.
Ego Düşerse, Şirket Yükselir
Egosu yüksek patronlar genelde büyümeyi ciroyla ölçerler, ama gerçek büyüme, yetki devriyle olur. Yetkin bir CEO’yu bastırmak, aslında şirketin geleceğini kısmaktır. Ekonomide ‘sermaye’ kadar kıymetli bir kaynak varsa, o da insan sermayesidir. Bir şirketin bilançosunda ‘ego giderleri’ düşerse, net kâr beklenenden hızlı artar. Kurumsal şirketler bu nedenle uzun ömürlü olurlar.
Kapanış: Kurumsal Shakespeare
Bu hikâye, modern iş dünyasının Shakespeare oyunudur: ‘Ego ile Akıl Arasında Bir Trajedi.’ Patronun repliği: ‘Benim dediğim olacak!’ CEO’nunki: ‘Efendim, o dediğinizle sistem sürdürülebilir olmaz ve çöker .’ Ve perde kapanır. Ama sahneden çıkan sadece biri değildir; bazen şirketin geleceği de o kapıdan birlikte çıkar.
Yazar Notu:
Kurumsal dünyada herkes ‘lider’ olmak ister, ama asıl olgunluk bazen sahneyi paylaşabilmektir. Egosu yüksek patronla vizyoner CEO aynı ritmi yakalayabilirse, ekonomi sadece kârlı değil, insanî ve başarılı da olur. Bu yazımdan sonra benzer birkaç konuyu daha yazı dizisi olarak paylaşmaya devam edeceğim. İzlemede kalınız.
Egosu yüksek Patron ile yetkin ve proaktif CEO ne zaman çatışmaya düşer?
Tarih
