Yarım asırdan daha fazla hayat tecrübesine sahip biri olarak birçok vedaya şahit oldum. Sayısız veda da figüranken kendi vedanızda başrolü oynarsınız ve ancak o zaman büyük resmi görür, duygu paletindeki birçok hissi birlikte yaşarsınız. Bu cümbüşün içinde heyecan, hüzün, coşku, öfke sevinç ve üzüntü kontrasında gidip gelirsiniz.
İnsanlar en çıplak, en sahici halleriyle vedalarda karşımıza çıkar. Yıllarca yan yana oturulur, aynı koridorlarda yürünür, aynı planların peşinden koşulur. Neşeler paylaşılır, tartışmalar bastırılır, başarılar birlikte kutlanır. Ama tüm bu paylaşımların içinde, ayrılık vakti gelene kadar birbirimizi gerçekten tanımayız. O an, yıllardır yan yana yürüdüğünüz insanın aslında kim olduğunu ilk kez öğrenirsiniz. Ve belki de ilk kez, kendinizi de.
Gün gelir, bir çalışma arkadaşınız elini uzatır ve “Hoşça kal” derken gözleri buğulanır. Yıllarca birlikte omuzladığınız işlerin ötesinde, onun da korkuları, umutları, yarım kalmış hikâyeleri olduğunu o an daha net hissedersiniz. Yıllarca birlikte aynı gemide kürek çekerken hep ileri bakarsınız, odağınız hızınızın senkronize olmasıdır. Oysa ayrılık anında belki de ilk kez birbirinizin gözlerinde bütün yolculuklardan kalanları görürsünüz.
Artık ortak hedeflerin gürültüsü susar, yerine kalbin sade sesi kalır. İşte o sessizlikte karşınızdakinin gerçek yüzü ortaya çıkar. Kimisi bir teşekkür cümlesine sığmayacak kadar çok şey bırakmıştır ardında, kimisi de hiçbir iz bırakmadan çekip gidecektir. Bu fark, bir insanın profesyonel yeteneklerinden çok karakterinin yankısı, röntgeni gibidir.
Ayrılıklar, çıkar dengelerinin gölgesini ortadan kaldırır. Artık kimse bir unvan ya da fırsatı dikkate almaz. Ayrılıklar, maskeleri düşürür, insan kendisi olur. Bir ekipten ayrılırken gösterilen veda biçimi, o kişinin tüm kariyeri boyunca bıraktığı izden daha çok şey anlatır. Giderken ardında bıraktığı insanlık, hafızanızda yer eder. Bir söz, bir bakış, bir sarılış… Bunlar başarı tablolarında yazılmaz, ama ruhumuzun duvarlarına kazınır.
Belki de bu yüzden ayrılıklar, yeni tanışmaların kapısını aralar. Gidenin ve kalanların gerçek yüzü görünür. Her veda, ilişkilerin sahici yüzünü açığa çıkarır. Ve biz, tam da orada, ayrılığın eşiğinde, nihayet birbirimizi gerçekten tanırız.
Bu yüzden büyük liderlikler, yalnızca başarı hikâyelerinde değil, vedaların nezaketinde saklıdır. Bir ekibi bırakırken gösterilen zarafet, o kişinin tüm kariyeri boyunca anlattığı başarı öykülerinden çok daha kalıcıdır. Çünkü ayrılık, çıkar ilişkilerinin sisini dağıtır ve geriye sadece öz kalır. Ayrılık anı, insanın içini açığa çıkaran bir kırılma noktasıdır.
Başarılarla örülü ortaklıkların bir çırpıda çözülmesi, omuz omuza yürüyüşün bir imza ile bitmesi, birlikte kahkaha atanların ertesi gün birbirinin adını anmaması maalesef gündelik hayatın bir parçası gibi kabul edilir oldu. Bir ortaklık bittiğinde, geride kalan sessizlikte ilk kez karşınızdakinin kim olduğunu görürsünüz. Onun iş performansından öte, gerçek kişiliğini vedadaki yüz ifadesi, kendisi kadar ortaklarının çıkarlarına ne kadar sahip çıktığı anlatır.
Evlenirken, düğünlerde birlikte halay çekip kahkahalar atanların boşanma sırasında ne kadar çirkinleşebildiğini ve bütün güzel yaşanmışlıkları bir çırpıda silip götürdüğüne defalarca şahit olunmuştur. Kutlamalarda her şey parıltılıdır. Yüzlerden gülümsemeler eksik olmaz. Oysa maskeler veda sofrasında düşer.
Yıllardır birbirine “canım kardeşim” diyen insanlar, bir vasiyetin satırları arasında yabancıya dönüşebilir. O gün, kan bağı değil karakter bağı sınanır. Çocukken aynı yatakta uyuyan insanlar, bir gün bir vasiyet kâğıdının iki ucunda birbirine yabancı gibi bakabilir. İşte o an anlarsınız: Yıllarca “aile” sandığınız kişilerin aslında kim olduklarını. Miras masasında kardeşler bir anda rakibe dönüşürken, çocukluk anıları yerini hesap cetvellerine bırakır.
Boşanmalar, işten ayrılmalar, ortaklıkların bitişi, miras kavgaları, şehir değişiklikleri, hep aynı hakikati fısıldar: Gerçek tanışmalar, ayrılık zamanlarında olur.
Nasıl ayrıldığına bakarak çözebilirsiniz insanları. Birinin gerçekten kim olduğunu öğrenmek istiyorsanız, ona değil, ondan ayrılanlara sorun kim olduğunu. İnsanların tüm cilaları, çıkar beklentileri, ihtimallere oynayan davranışları o an çöker. Geriye sadece “kim oldukları” kalır.
Ne zaman hoşça kal diyeceğini bilmek, hissetmekte bir meziyettir. Kırmadan dökmeden yıpratmadan.
Herkes kendine yakışan şekilde hoşça kal der. Akıllarda da o şekilde kalır.
Vefatlar ise en büyük ayrılıklardır. İmam, merhumu nasıl bilirdiniz diye sorduğunda tereddütsüz iyi bilirdik ve yüksek sesle helal olsun diyebiliyorsanız son veda da hakkıyla yerine getirilmiş olur.
Gerçek tanışmalar ayrılık zamanlarında olur
Tarih