Tarih Çağları, yazının icadı ile başladı ve her bir çağ büyük bir devrim ile sona erdi. Her bir çağ bir öncekinden daha kısa sürdü. Teknoloji devrimleri de benzer bir eğilim gösteriyor. Sanayi devriminin tamamlanması neredeyse 150 yıl sürdü. Fakat İnternet devrimi daha tamamlanmadan yeni bir devrim daha başladı. Bahsettiğim tabi ki Yapay Zeka devrimi.
Yapay zekanın herkesin faydalanabileceği ve erişebileceği bir ürün haline gelmesi dünya nüfusunun önemli bir kısmının gördüğü ilk devrim oldu. GPT-3.5 çıktığından beri geçen 3 yılda hayatımızda bir çok değişiklik oldu. Midjourney yazıdan görüntü yaratma konusunda çığır açtı, yazıdan video modelleri kullanıcılarla buluştu, multimodal modeller çıktı ve Gelecek Yönetim Gazetesi kuruldu. Gazetemizin 2. yıldönümünü kutlarken yakından takip ettiğim ve sizinle paylaştığım bu heyecan verici gelişmelerin pratik olarak hayatımıza gerçekten neler kazandırdığına tekrar baktım.
Yapay zeka her gün tahminlerde bulunuluyor, kimisi bize gün saydırıyor kimisi de kanı donduruyor bilim kurgu filmleri gibi. “Yapay süper zekaya X yıl içinde ulaşacağız” ya da “işlerin %Y kadarı yakında ortadan kalkacak” gibi. Yapay süper zekaya şu sıralarda ulaşmış olacağımıza dair tahminler vardı, iyi ki de tutmadılar çünkü dünya buna hazır değil. Şimdiden bazı şirketler binlerce kişiyi işten çıkardılar, fakat bunu yapan şirketler de umduklarını bulamadılar. Hatta yapay zeka tarafından yaratılmış olan içerikleri düzeltmeye odaklı bir alanı bile ortaya çıktı.
Ama öte yanda, yapay zeka kullanarak hastalık teşhisi yapma ve kişiye özel eğitim materyali yaratma gibi konularda önemli gelişmeler kaydedildi. IBM’in Watson yapay zekasını kullanan bir hastane, bu teknoloji ile yanlış teşhisleri %20 azalttıklarını ve teşhis süresini de %35 azalttıklarını paylaştı. Başka bir hastane ise enfeksiyon tespitinde yapay zeka kullanarak ölümleri %18 oranında azalttı.
NotebookLM uygulaması ise verilen bilgileri kullanarak yeni çalışma materyali oluşturma, podcast yaratma ve video oluşturma gibi özellikleri ile farklı şekilde öğrenen öğrencilere ve öğrenmek isteyen, her yaştan her gelir grubundan herkese büyük bir imkan sağladı.
Büyük şirketler de yapay zekayı kullanarak karlarını artırmak için büyük bir baskı ile karşılaştılar. Ama bahsettiğim gibi çoğu umduklarını bulamadılar, MIT’ye göre %95’ine denk düşen bir çoğunluk. Peki sebep neydi? İlk akla gelen elbette yapay zekanın da hata yapabiliyor olması ve bu hataları dudak uçuklatacak bir özgüvenle yapması. Doğru bir tahmin olmasına rağmen bu buz dağının sadece görünen kısmı.
Uzmanlara göre yapay zeka projelerinin başarısız olmalarının en önemli sebeplerinden biri, söz konusu işin yapay zekaya yapılmaya çalışılmasından önce bile süreçte düzeltilmesi gereken sıkıntılar olması. Zaten sıkıntılı bir işi yapay zeka ile yapmak işi değil sıkıntıları yapay zekaya devretmenin ötesine geçemiyor.
Bir başka sebep ise projelerde yeteri kadar ve/veya gerekli yerlerde insan gözetimi olmaması. Bir yapay zeka kodlama aracı, daha birkaç ay önce bir şirketin bütün kod veri tabanını sildi. Hatalı ya da uzun vadeli kullanıma uygun olmayan kodlar yaygın görülse de bu derece bir hatanın olabileceği daha önce kimsenin aklına gelmemişti.
Üçüncü büyük sebep ise etkili kullanım. Bir görevi yapay zekadan doğru şekilde istemek ve görevi yapmak için gerekli bağlamı sağlamak başarılı sonuç almak için zorunlu koşullar. Bu koşullar yerine getirilemediğinde ya da yapay zeka ile yapılabilecek işler doğru şekilde teşhis edilemediğinde projenin başarılı olması imkansızlaşıyor.
Bu bilgi ve beklenti kalabalığının içinde bizim yapay zekayı doğru ve etkili kullanmak için başvurabileceğimiz bazı yönergeler var, bunlardan biri 70/30 kuralı. Bu kuralın 2 yorumu da internette karşımıza çıksa da işlerin %30’luk tekrar içeren ya da büyük miktarda bilginin işlenmesini gerektiren kısmını yapay zeka ile yürütmek ve yaratıcılık, muhakeme, empati ve geniş bakış açısı gerektiren %70’lik kısmını kendimiz yapmamız öneriliyor. Daha fazlası elbette mümkün fakat yapay zekanın mevcut becerileri ve yapay zekayı sürekli olarak kullanan insanlarda görülen bilişsel beceri kaybı bu dengeyi gerekli kılıyor.
Gelecekten hepimizin beklentileri var ama bu beklentiler karşılansa da karşılanmasa da dünyamız değişiyor. Bizim de her gün “ağırlık merkezimizi” bu değişen zemine göre ayarlamamız gerekiyor ki ayakta kalalım.
Geriye bakış: ne kadar yol kat ettik
Tarih
