Günümüzde “bilmek” gerileme, “öğrenmek” ise ilerleme kabul ediliyor!

Tarih

Yakın geçmişte öne çıkmak için “bilmek” yeterliydi hatta bunu belgelemek büyük başarı kabul edilirdi. Oysa günümüzde paradigma değişti; bir yanda kişinin bildiklerinin ne kadar geçerli olduğu tartışılırken öte tarafta öğrenme gayreti yeni nesil bir tür “in” kabul ediliyor…
İş dünyasında “duayen” kabul edilen, her detayı bildiği düşünülen ve yıllarca bu birikimleri sayesinde “prim yapan” kişiler ile mutlaka yollarınız kesişmiştir. Hatta bazılarını örnek bile almış olabilirsiniz. Ama ilk paradigma değişiminde kendilerini yenileyenler dışında hepsi “out” oldu. Daktilo kullanmayı sekreter işi kabul eden kafalar, masalarına birer ekran koysalar da bırakın kullanmayı kablosu takılı mı değil mi onu bile bilemediler. Cep telefonu dalgası bundan çok daha acımasızdı, fena vurdu herkesi. Öğrenebilenler “torun hatırı” için başladılar, pek azı ilerleyebildiyse de büyük bir bölüm telefonu kadar akıllı olmadığı gerçeği ile yüzleşti!
Henüz “duayen” olmayan ve bir anlamda ustalaşmanın çıraklıktan geçtiğini düşünenlerin kaybedecek bir şeyi yoktu. Bir bildiğinin üzerine yeni bir daha koymak hem kolaydı hem de ilerlemesine katkı sağlıyordu. Kazancı artarken vizyonu gelişiyor, başarı ile mevkii de sürekli hanesine artı yazmaya devam ediyordu. Kenarda oturup izleyenler ise kafalarında “yürü ya kulum” denmesini bekler modda pineklemeyi tercih ediyordu. Bilmenin bir duraklama, öğrenmenin ise bir ilerleme olduğunu idrak edemiyorlardı. Onlar sanıyordu ki dünya bildik dünya ve onun etrafında dönmeye devam edecek.
Öyle olmuyordu o işler, hiçbir zaman da öyle olmamıştı. Ortadaki ise adeta bir illüzyondu ve pek çoğu gerçeği görmek yerine hayale bakmayı seçti.
Çalışanın ilerlemesi için pozisyon açılmasını beklemeye gerek yok!
Boşa bakmak yerine gerçeği görmeyi seçenler arasında az sayıda “yer boşalsın” ya da “bana yer açılsın” diye bekleyen olsa da bunun yerine bilgisi ve başarısı ile kapı zorlayanlar çoğunluktaydı.
Profesyonel yaşamımda birlikte çalıştığım yöneticilerin ilerlemesi de iş hedeflerim arasındaydı. Ciro büyütmek, yeni bütçelere ikna etmek, yeni işlere imza atmak kadar –hatta belki birazıcık da fazlasıyla– kariyerler söz konusu olduğunda onlarla yola çıktığım yer ile birlikte vardığımız yerleri önemsedim. Bir FMCG markası için yapılan festival ona, Birleşik Devletler’deki merkezde yepyeni ve daha önce hiç düşünülmemiş bir “Festivaller Direktörlüğü” kapısını açmak değil (!) bu kapıyı yaratmıştı. Büyük bir başarıydı ve markanın içiçe olmak için yanıp tutuştuğu eğlence dünyasına direk açılıyordu.
Pazar lideri bir jean markasının pazarlama direktörü ile çıktığımız road-show onu Birleşik Krallık’ta kıta direktörlüğüne kadar götürdü.
Bu türden keyifli deneyimlerim çok oldu. Birlikte büyüdüklerimle de birlikte yürüdüklerimle de sayısız zorlukla boğuştuk ama her seferinde birlikte güldük ve kutladık.
Bunu başarmamızın sırrı; hiçbir zaman “biliyoruz” modunda olmayıp sürekli bir öğrenme gayreti içinde olmamızdaydı. Benim bir öğrendiğime onlar iki kattılar, onların öğrendiklerine ben beş ekledim. Bu sayede de aradan yıllar geçtiği halde hem yeni olduk hem de eskimemeyi başardık!
Çalışanın memnuniyeti müşteri sadakatinin ön koşulu…
Madalyonun bir de diğer tarafından bakmakta yarar var. Mutlu çalışanın işini herkesten iyi yapacağını bilmeyen yoktur. Bu da her koşulda müşteri memnuniyeti olarak markanın hanesine yazılır.
Çalışanların eğitimi, değişen pazarı ve çalışılan alan ne olursa olsun tüketici ve kullanıcı alışkanlıklarını çok daha iyi anlamalarını sağlıyor. İlk anda “tasarruf edilecek bir kalem” gibi gözükse de takip eden dönemlerde arada oluşan boşluğu kapatmak neredeyse şirketi kapatmak gibi hiç istenmeyen bir bedeli de getirip ortaya koyuyor. Bu elbette istenen bir durum değil ama örnekleri de çok.
Müşterinin memnuniyetine yönelenler bunu çok farklı yaklaşımlar ve elbette çok farklı bütçeler ile gerçekleştiriyor.
Aralarında bilinen yöntemler de var, yeni denenenler de…
Mentorluk ve/veya tersine mentorluk programları
Yönetim becerilerini geliştirme odaklı çalışmalar
İletişim ve problem çözme gibi yumuşak beceriler
bunlar arasında giderek daha çok konuşulanlar, öne çıkanlar. Yeterli mi? Değil! Ama iyi birer başlangıç noktası. Eğitim konusuna da muazzam birer rahim olma konumundalar. İşte bu yüzden de günümüzde “bilmek” gerileme, “öğrenmek” ise ilerleme kabul ediliyor!
İş yaşamı nasıl ki lineer olarak gelişmiyorsa, “çok reklam = çok satış” denklemi de hemen hemen hiç geçerli olmuyor. Dijital dünyadaki varlıklar asla inkar edilemez ama ne kadar yarar sağladıkları da tartışmaya açık! Bilinen ve genel kabul göre 4P yerine kaç tane yeni “P” eklerseniz ekleyin yine de başarı garanti edilemiyor.
Çok şeker nasıl ki reçeli ya da çok tuz turşuyu yenmez hale getirebiliyorsa “kararlılık” burada devreye giriyor. Bir yerde de “ölçülülük” öne çıkıyor. Buna bir de demleme süresi ekleyin ki işte o zaman yemelere doyulmaz lezzetler ortaya çıkıyor.
Gelin bir bu yazıyı “dem = eğitim” diyerek noktalayalım…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Gösterişsiz zerafetin yeni yolu: Sessiz Lüks!

Günümüz iş dünyasında ve günlük yaşamda “lüks” kavramı sadece...

Çalışan ruh sağlığı ve mutluluğu İK’da refah programları

Çalışan Ruh Sağlığı ve Mutluluğu: İK’da Refah Programlarıİş dünyasında...

Markaların koku ile sadakat yaratma stratejisi 

Kokular hayatımızda çoğu zaman fark etmeden iz bırakan, duygularımıza...

Şirketler Neden Batar?

Şirketlerin hikâyesi çoğu zaman büyük hayallerle başlar. Kurucular vizyon...