Her Şeyi Biliyorum Sendromu

Tarih

İş dünyasının en renkli karakterleri, şüphesiz yeni başlayanlar arasından çıkıyor. Özellikle de her şeyi bildiğini düşünen o muhteşem özgüvenli arkadaşlarımız… Bugün size, arkadaşlarımın başından geçen öyle ilginç olaylar anlatacağım ki, hem gülecek hem de “Evet, ben de böyle birini tanıyorum” diyeceksiniz.
Geçenlerde bir arkadaşım anlattı. Departmanlarına yeni bir uzman almışlar. Daha ofis sandalyesini ayarlamayı öğrenmeden, şirketin on yıllık iş modelini eleştirmeye başlamış. “Bu sistem 1990’lardan kalma” diyormuş her fırsatta. Üç hafta sonra öyle bir çuvallamış ki, şirketin en büyük müşterisiyle yapılan toplantıda “yenilikçi” fikirleriyle neredeyse sözleşme iptaline sebep oluyormuş.
Başka bir arkadaşımın ekibine katılan finans uzmanı var. Üç yıllık tecrübesiyle gelmiş, otuz yıllık muhasebe müdürüne “Siz bu işi yanlış yapıyorsunuz” deme cüretini göstermiş. Geçen ay yaptığı bir hesaplama hatası yüzünden tüm mali raporları baştan hazırlamak zorunda kalmışlar. Ama hala özgüveni yerinde! “Sistemin hatası” diye savunuyor kendini.
Ya o yazılım şirketindeki genç arkadaş? Daha bilgisayarının şifresini değiştirmeyi bile beceremeden, şirketin ana yazılımını yeniden kodlayacağını iddia etmiş. “Ben size bir haftada yepyeni bir sistem yazarım” demiş. Üç ay oldu, hala temel fonksiyonları anlamaya çalışıyor. Geçen hafta test sunucusunu çökertmiş, “Bu da öğrenme sürecinin bir parçası” diye savunmuş kendini.
Pazarlama departmanında yaşanan olay da bir başka komik. Yeni gelen stratejist, sosyal medya hesabını iyi yönetiyor diye kendini dijital pazarlama dehası sanmış. İlk iş olarak şirketin beş yıllık marka konumlandırmasını eleştirmiş. “Çok demode” demiş. Sonra kendi hazırladığı kampanyada öyle bir kriz yaratmış ki, halkla ilişkiler ekibi bir hafta boyunca yangın söndürmekle uğraşmış.
Stajyerler ayrı bir konu tabii… Bir arkadaşımın ofisindeki stajyer, daha fotokopi makinesini kullanmayı öğrenmeden şirketin dijital dönüşüm stratejisini eleştirmeye başlamış. “Yapay zeka kullanmalıyız” diye tutturmuş. Sonra yanlışlıkla önemli dosyaları silmiş, “Ama yapay zeka olsaydı bu olmazdı” diye kendini savunmuş.
İnsan kaynakları departmanından bir arkadaşım anlattı geçen gün. Yeni işe aldıkları uzman, daha oryantasyon sürecini tamamlamadan “Bu şirketin kurum kültürünü baştan aşağı değiştireceğim” diye ortaya atılmış. İki ay sonra kendi performans değerlendirmesinde bile zorlanınca, “Sistem beni anlamıyor” demeye başlamış.
Satış departmanından gelen hikaye de bir başka ilginç. Yeni işe başlayan satış temsilcisi, henüz ürünlerin teknik özelliklerini bile öğrenmeden “Ben bu satış rakamlarını ikiye katlarım” diye övünüyormuş. Bir ay sonra tek bir satış bile yapamayınca, “Pazar henüz buna hazır değil” gibi ilginç bahaneler üretmeye başlamış.
Proje yönetimi tarafında da durumlar farklı değil. Yeni gelen proje yöneticisi, şirketin yıllardır kullandığı metodolojileri bir kenara atıp “Benim metodum daha iyi” demiş. İki ay sonra projeler birbirine girince, “Bu şirket değişime hazır değil” diye sızlanmaya başlamış.
Bu sendromun en ilginç yanı, nasıl evrildiği… Başlangıçta her şeyi bilenler, zamanla nasıl öğrenmeye açık hale geliyorlar. Mesela o finans uzmanı, şimdi her akşam eski raporları inceliyor. Yazılımcı arkadaş, deneyimli ekip arkadaşlarından mentorluk istemeye başlamış. Satış temsilcisi, ürün eğitimlerine gönüllü olarak katılıyor.
İş hayatının bu tatlı çocukluk hastalığı, aslında hepimizin geçmesi gereken bir olgunlaşma süreci belki de. Başlangıçta kendini dev aynasında görenler, zamanla gerçek boyutlarını keşfediyor. Her “ben bilirim” diyen, bir gün “meğer ne çok şey varmış öğrenecek” demeyi öğreniyor.
Tecrübeli çalışanların bu durumlardaki tepkileri de ayrı bir araştırma konusu. Çoğu gülümseyerek izliyor bu özgüven patlamalarını. Çünkü hepsi aynı yollardan geçti. Hepsi bir zamanlar “ben her şeyi biliyorum” dedi ve sonra gerçeklerle yüzleşti.
Bu arada, eğer kendinizi “Ben bu işi en iyi bilirim” derken bulursanız, durun ve düşünün. Belki de bilmediğiniz şeyler, bildiklerinizden çok daha fazladır. Ve bu gayet normal. Çünkü iş hayatı, sürekli öğrenme ve gelişme yolculuğudur.
Şunu söylemeden geçemeyeceğim, Her şeyi bildiğini iddia etmek, aslında hiçbir şey bilmediğinin en büyük göstergesi olabilir. Gerçek profesyoneller, her gün yeni bir şey öğrenebileceğini bilen kişilerdir. Onlar için “biliyorum” değil, “öğrenmeye hazırım” demek çok daha değerlidir.
Ve evet, hepimiz bir gün o aşamadan geçtik. Şimdi geriye dönüp baktığımızda, gülümseyerek hatırladığımız o tatlı yanılgılar… Kim bilir, belki de kariyerimizin en öğretici anlarıydı onlar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Kurumsallaşma yolunda atılacak dijital adımlar

Konularına hakîm olan ve becerikli insanlar için sıklıkla söylenen...

Ego mu? Eko mu?

Doğanın karşısındaki yerimizi yeniden düşünmenin zamanı gelmedi mi?Modern insan,...

Bir CEO Hayalim Var! Başarıyı İçsel Motivasyon İle Sağlayan

Başarı sadece sayılardan mı ibaret? İş dünyasının hızlı temposunda...

Markalı Ürünler Her zaman Kaliteli mi?

Marka ürünler her zaman kaliteli midir? Bu soru yıllardır...