Kamera, Işıklar, Motor?

Tarih

Yapay zeka, geniş kitlelerce ulaşılabilir hale geldiğinden beri akla gelebilecek her alanda kullanımı denendi. En olağan kullanım alanları olan veri analizi ve yazı oluşturmadan kod oluşturmaya, sohbet etmeye ve alışveriş yaptırmaya kadar çeşitli alanlarda yer edindi. Tabii ki görüntü, ses ve en nihayetinde video oluşturma modelleri de bu furyaya çabucak katıldılar. DALL-E (OpenAI) ve Imagen (Google) hayatlarımıza giren ilk görüntü oluşturma modellerindendi. Bu modeller resimlerin içerisinde havada kendi kendine duran cisimler yaratma ya da altı parmaklı insanlar çizme gibi bağlamsal hatalar yapmalarına rağmen yapay zeka gelişmeleri arasında neredeyse GPT-3 kadar önemli bir yere sahipler.
Bu gelişmeler, daha çok veri ve yeni metotlarla daha iyi resim yaratma modelleri ve video yaratma modellerinin ortaya konulmasını sağladı. Google’ın Veo 3 video modeli çıktığında gündeme bir bomba gibi düştü, çünkü her yeni jenerasyon modelden beklenen gelişmelerin üstüne sesli video yaratabilme kabiliyetine sahip ilk modeldi. Hızlı gelişen yapay zeka sektöründe bu hem yeni bir kullanım alanı açtı hem de Google’ın rakiplerine yeni bir meydan okuma oldu.
Bu yaz Particle6 yapım şirketi, Tilly Norwood’u “AI Commisioner” adlı filmde dünyanın ilk yapay zeka aktrisi olarak tanıttı. Şirket eleştiri yağmurunu tutulsa da geçtiğimiz ay yapay zeka Norwood’u bir menajerlik şirketinin oyuncu listesine aldırdı. Bu hamle ile Norwood’u başka yapımlarda da göreceğimiz neredeyse kesinleşti ama nasıl bir yapım olacağı ve ne zaman izleyebileceğimiz hala bilinmiyor.
Meta ise Midjourney ile yeni ortaklıklarından güç alarak, yapay zeka uygulamalarına “Vibes” isimli yeni bir bölüm ekledi. Bu bölüm sadece yapay zeka ile video oluşturmaya ve bu videoları paylaşmaya adanmış. Vibes kanalında Norwood gibi sürekli karakterler görecek miyiz söylemek için çok erken ama bu sosyal medyada tamamen yapay zekaya adanmış ilk bölge. Ama kesinlikle tek bölge değil.
OpenAI, kendi video oluşturma modelleri Sora’nın yeni sürümünü Vibes’tan hemen sonra kullanıma açtı. Sora 2, Veo 3 gibi sesli video üretebilen, daha doğal ve gerçekçi görüntüler yaratabilen bir model. Ve kendi sosyal medya uygulaması bile var. Aylardır OpenAI’ın kendi yapay zekalı sosyal medya platformu üzerinde çalıştığına dair söylentiler vardı. Artık bu platform bir söylenti değil ama şu anda sadece Kuzey Amerika’daki Apple kullanıcılarına sunuldu. Bu platformda promptler aracılığıyla videolar oluşturup paylaşmanın yanı sıra başkaları tarafından paylaşılan videoları kullanarak “remix” videolar da yaratmak mümkün. Hatta videolarda gerçek insanlar bile özne olarak kullanılabiliyor.
Google da bu model turunda pas demedi, kendi en gelişmiş video modelleri olan Veo 3.1’i kullanıma açtılar. Google, Veo 3’ün daha gelişmiş bir versiyonu olan bu model istenilene daha yakın çıktılar üretme, videoları uzatma ve videolar üzerinde daha özgürce değişiklik yapabilme özelliklerine sahip olduğunu paylaştı. Kullanıcılar ise Veo 3.1’in video içinde daha zengin sesler yaratabilmesi, konuşmalarda daha iyi dudak senkronizasyonu sergilemesi ve video içinde devamlılık konularında Veo 3’ten daha başarılı olduğunu çeşitli platformlarda dile getirdi.
Dikkatli bakılınca bulunabilen hatalar yapıyor olmalarına rağmen video ve resim yaratma modelleri çok büyük yol kat ettiler. Hatta bazı kullanıcılar tarafında korkutucu derecede iyi olarak nitelendiriliyorlar. Artık bu modeller gerçekçi insanlar yaratabiliyor, var olan insanları videolarda kullanabiliyor, fizik kanunlarını “anlayabiliyor” ve devamlılık konseptine sahipler. OpenAI, büyük ölçüde kendi yapay zeka araçları kullanılarak yapılacak bir film projesini destekliyor.
“Critterz” adlı film için 30 milyon dolarlık bir bütçe ve dokuz aylık bir proje süresi belirlendi. 2026 Cannes Film Festivali’nde vizyona girecek olan filmin 1990’lı yıllardaki CGI tarzında bir animasyon olacağı paylaşıldı. Amazon destekli Fable Studios ise Showrunner isimli kişiye özel içerik yaratan bir yapay zeka üzerinde çalışıyor. Hala gelişme aşamasında olan modele Discord üzerinden erişilebiliyor. Veo ve Sora seviyesinde olmasa da Showrunner daha başarılı hale geldiğinde hayatımızın önemli bir parçası haline gelebilir.
Ama bu yarışın içerisinde unutulmaması gereken en önemli faktör elbette insan faktörü. Çünkü bütün bu çabalar en nihayetinde insanlar için. Yapay zekanın kendisi bile insanların ürettikleri ile besleniyor. Bu sebeple sanatçıları dışlamadan ve yapay zekayı kötü niyetli kişilerin kullanımına açık bırakmadan ilerlemek zorundayız.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

İş gücünü dönüştüren 4 Teknoloji ve 7 İş gücü sektörü

WEF’in Ekim 2025 tarihli “Jobs of Tomorrow” beyaz kâğıdı, işgücünü dönüştüren dört teknolojiyi, AI, robotlar ve otonom sistemler (fiziksel AI), enerji teknolojileri ile ağlar ve algılama, merkeze alıp dünyanın en büyük yedi iş grubuna (tarım, imalat, inşaat, işletme-yönetim, toptan/perakende, ulaştırma-lojistik, sağlık) etkilerini resmediyor: İşverenlerin %86’sı AI’ın 2030’a dek şirketlerini dönüştüreceğini öngörürken, gen AI tabanlı “AI ajanlarının” bağımsız görev yürütmesi üretkenlik vaat ediyor fakat gizlilik ve güvenilirlik risklerini büyütüyor; robotik kurulumları 2020’den beri yılda %5–7 artarken son iki yıldaki yaklaşık %40’lık maliyet düşüşü ve kurulumların %80’inin Çin, Japonya, ABD, Kore ve Almanya’da yoğunlaşması fiziksel otomasyonu hızlandırıyor; enerji tarafında işverenlerin %41’i dönüşüm bekliyor ve EV’ler ile veri merkezleri yeni talep dalgaları yaratıyor; ağ ve sensörlerdeki ilerleme (yüksek çözünürlüklü kameralar, LiDAR, dokunsal sensörler) diğer tüm teknolojilerin etkinliğini katlıyor, ancak Avrupa’daki %91’e karşı Afrika’daki %38 internet erişimi dijital uçurumu büyütme riski taşıyor. Bu tablo, tarımda dron operatörlerinden veri analistlerine uzanan yeni rolleri, imalatta AI destekli kalite güvencesi ve kök neden analitiğini, inşaatta BIM+AI ve yarı otomatik tuğla döşemeyi, işletme-yönetimde uzaktan çalışmanın ve Aİ’nin belirsiz denklemini, perakendede talep tahmini ve enerji depolama altyapısının teknik operatör ihtiyacını, lojistikte AI ajanları, depo robotları ve gerçek zamanlı platform optimizasyonunu, sağlıkta idari otomasyonla %70–90’a varan işlem süresi düşüşlerini ve tahmine dayalı analitiği bir arada gösteriyor; fakat aynı anda beceri-eğitim uyumsuzluğu, düşük-orta beceri işlerde kitlesel kayıp, insan özneliğinin algoritmik erozyonu ve enerji/ekoloji sınırları gibi kırılganlıkları büyütüyor. Sonuçta resim net: üretkenlik ve ölçeklenebilirlik teknolojiden gelir, ama geleceğin işinde değeri belirleyecek olan hâlâ insanın kendisi, yaratıcılık, etik yargı, empati ve uyum becerisi; yani makinenin kurduğu düzenin içinde anlamı kurabilme gücü.

Kapıdan Gidenler, Gönülden Gitmeyenler: İşten Çıkarmanın İnsani Yüzü

Özetleyici şöyle dedi: Bir iş görüşmesinde adayın “En son işten çıkarılan kişinin sebebi neydi ve bu sürece nasıl yaklaştınız?” sorusu, konunun özünü tek cümlede yakalamıştı: Bir şirketin karakteri, zor zamanlarda insanlarına nasıl davrandığıyla belli olur. İşten çıkarma genellikle bir maliyet önlemi gibi görülür, ama asıl maliyet içeride kalır; güven, bağlılık ve üretkenlik sessizce azalır. Araştırmalar, saygısız ve şeffaflıktan yoksun süreçlerin çalışan bağlılığını ve iş tatminini dramatik biçimde düşürdüğünü gösteriyor. Kalanlar, bir sonraki sıranın kendilerine gelip gelmeyeceğini düşünür; ortaya çıkan sadakat, çoğu kez yalnızca hayatta kalma içgüdüsüdür. Oysa bir çalışanı nasıl uğurladığınız, kalanlara verdiğiniz en kalıcı kültür dersidir. Saygıyla yönetilen bir ayrılık, ileride mezunlar ve “bumerang” çalışanlar olarak geri dönen gerçek bağlılık tohumlarını eker. Bu nedenle şeffaflık, teşekkür ve onurlu veda mektupları sadece nezaket değil, stratejik bir yatırımdır. Çünkü insanlar işten çıkarılma anında değil, o anın nasıl yönetildiğinde şirketlerine dair gerçek fikri edinirler. Bir fırtına geçtikten sonra kurumun geleceğini belirleyen, gidenlerin ardında kalan sessizlikte duyulan güvendir.

İş Hayatında Sessiz Felaketler

Sabahları aynı yüzler, aynı sessizlik; herkesin elinde telefon, yüzünde yorgun bir ciddiyet. Modern çağın görünmez marşı, verimlilik temposuyla atılan adımların arasında insanın sesi kayboluyor. Artık felaketler iflasla, krizle değil, içten içe yanan tükenmişlikle ölçülüyor. Dışarıdan parlak, içeriden boş insanlar birer birer sabah işe koşarken aslında kaçıyor, kendinden, sessizlikten, anlam arayışından. Kariyer bir umut olmaktan çıkıp bir yarışa, bir maskeye dönüşmüş; herkes güçlü görünmeye mecbur, herkes “iyiymiş gibi” yapıyor. Mobbing, görünmeyen rekabet, gülümseyen yorgunluk… Modern ofisler sessiz yangınlarla dolu. Bir mail, bir karar her şeyi yıkabiliyor, çünkü sistemde insanın adı yok. Ama yine de bir umut var: çünkü felaketin içinde bile insaf, anlayış, teşekkür hâlâ mümkün. Çalışmak, sadece üretmek değil; yaşamakla, anlamla, insanla bağ kurmak olmalı. Asıl felaket unutmaktır ,neden başladığımızı, neye inandığımızı unuttuğumuzda. Yorgun yüzlerin arasında hâlâ “Ben hâlâ kendim miyim?” diye soranlar var. O soru varsa, umut da var. Çünkü insan, çalışarak değil, anlamını koruyarak insan kalır.

Hedeflerle Yönetim, Strateji ve Anlam Arayışı Üzerine

Butan’dan dönüşte kulağında yankılanan rehberin “Biz geliri değil, mutluluğu ölçüyoruz” sözüyle başlayan düşünceler, ölçümlemenin anlamını sorgulayan bir iç konuşmaya dönüşür. Kurumsal dünyada hedefler genellikle yukarıdan belirlenir, çalışanlar da bu çerçevede performanslarını sayılarla kanıtlamaya çalışır; ancak zamanla hedefin ardındaki “neden” kaybolur. Hedefler anlamla buluşmadığında, çaba yüzeyde kalır. Gerçek başarıyı tanımlayan şey, yalnızca kâr ya da büyüme değil, sürdürülebilirlik ve değer yaratmadır. Drucker’ın ölçme vurgusu yönetimin temelini atarken, Kaplan ve Norton bunun tek başına yeterli olmadığını, kültürün ve öğrenmenin de ölçülmesi gerektiğini gösterir. Dönüştürücü liderlik anlayışı ise, insanı merkeze alarak ölçümleri bir araç, anlamı ise amaç haline getirir. Çünkü insan performansı yalnızca baskıyla değil, inanç ve aidiyetle beslenir. Tıpkı Butan’da mutluluğun gözlerde aranması gibi, liderliğin de asıl ölçütü insanların içsel tatminidir. Gerçek lider, hedef koymaktan çok anlam yaratır; stratejisini rakamlardan değil, insanın kim olmak istediğinden besler.