Malta eriği düzeni ve blockchain

Tarih

Malta eriği diğer adıyla Yenidünya veya Eriobotrya japonica, Eriobotrya cinsine bağlı Çin’e özgü bir bitki. Ama nedense bizde önceleriMalta’nın malıymış gibi isimlendirilmiş sonra yeni dünya olmuş ama Japonya’da biwa olarak biliniyormuş ve binyıldan fazla bir süredir yetiştiriliyormuş vesaire.
Kime ne veya ne alaka diyenlerinizi duyar gibiyim.
Bin yıl önce yetiştirilen malta eriğini çocuk yaşlarımızda birkaç evin bahçesinde yetiştirilmiş yada paranın değerinin; ki o zamanlar öyleydi, nelere kadir olduğunu anlayalım diye anne babamızla gitmeye zorlandığımız pazar alışveriştezgahlarında Yenidünya adıyla gördüğümüz zamanlarda, ülkemizdeki hiçkimsenin bu meyvenin adından farklı olarak şimdilerde nerede ise her gün servis edilip bizlere alıştırılmak istenen YENİ DÜNYA Düzeni diye bir yapay düzenden haberi yoktu.
Nasıl ki şimdi çoğu insanın digital dünyanın bizleri sürüklediği yeni oluşumlardan haberinin olmadığı gibi.
Bu yazıyı yazmak için laptop’ımı açtığımda önce Windows kendi önceliklerini haber verip beni update etmem gerekenler üzerinde zorlayıp Word sayfasını açmamakta ısrar ederken, ardından Google Chrome beni seç her şeyini ben sağlayıp üstüne ev yapmasam da Windows yerine beni al diye zorlarken ,Spotify ödeme yöntemini yenile yoksa seni mutlu etmem mesajlarını iletmeden edemedi. Halen bunlara takılı kalırken nerede simdi Blockchain dünyası ve yeni gerçekliklerin tamamen farkında olabilmek ? Doğrudur ona da yeni yeni alışmaya çalışırken aslında atı alan Üsküdar’ı geçti bile.
2011 senesi Ocak ayındailk çıktığında Satoşi Nakamotoicadı Bitcoin sınırlı digital para terminolojisi ile o zaman 1 dolar değerindeyken şimdilerde yüzonbin dolarlardan salınıp seksen bin dolar civarındayeni alıcıları ile tanışmak için bekliyor. Beklenti ise milyon dolar seviyelerine gelebileceği yönünde.
2011’lerde bireysel oyun ve eğlence sanılan yeni yatırım aracı, aslında blok zincirlerde korunan yatırımların geleneksel finansal ve ekonomik modelin geleceğimizdeki yapı taşlarından ilkini önümüze getirmişti. Bireysel ilgi artık kurumsal şirketlerin ilgisine evriliyor.
Finansal işlemler hızla gerçekleştirilirken transfer maliyetlerinin de kabul edilebilir şekilde kurum ve bireylerin lehine olması yeni digital dünyanın kapılarını ardına kadar açmak için zorluyor.
İşlemler gerçekleşirken blockchain sisteminin şeffaflığı işletmelere büyük fırsatlar sunuyor. Şirketler digital dünyada varlıklarını sürdürmek için yavaş yavaş da olsa kripto varlıklarını oluşturmaya ve blok zincirlerde yerlerini sağlamlaştırmaya karar vermiş durumdalar.
Bitcoin,Ethereum,Avalanche gibi kripto paraların digital ödeme yöntemi olarak kabul edilmeye başlaması ile hem yeni nesil tüketici profillerine daha kolay ulaşarak sınırlar ötesi işlemlerde sağlanacak düşük işlem maliyetleri ile şirketlerin büyüme hedeflerine ulaşmaları daha olası görünüyor.
Yıllar öncesinde internet icat olduğunda karşı çıkan insan yada topluluklar şimdilerde Tesla marka araçları artık Bitcoin ile alabileceklerinin farkına varmak üzereler. Microsoft, Google, Apple, Amazon ve pek çoğu artık kripto para ödeme sistemlerine entegre olmaya başladılar.
IBM,Walmart gibi şirketler bugünlerde blokzincir sayesinde tedarik süreçlerinde daha izlenebilir ve güvenli perakende ve tedarik süreç yönetimlerine geçtiler.Gıda da çiftlikten rafa takip eden tüm süreçler artık kullanılan blokzincirler üzerinde kayda geçmeye başladı. Stok yönetimi yerine süreç yönetimi sayesinde şeffaf ,değiştirilemez, güvenli ,tüketici ve kullanıcı dostu.
Blockchain/blokzincir aslında belirli koşullar gerçekleştiğinde otomatik olarak yürürlüğe giren akıllı kontratlardır. Bu özellikle önümüzdeki dönemde sigorta, gayrimenkul ve finans sektöründe büyük kolaylıklar ve sürat kazandırmaya aday. Akıllı kontrat oluştuğunda artık hasar ödemelerinde kontratta belirtilen kriterler gerçekleştiğinde aracılara gerek kalmadan ödemelerin otomatik yapılacağı bir dünyaya evriliyor olacağız.
Kripto yatırımları özellikle ilk on digital coin bazında geliştiği süreçte şirketler sınırlı bulunan bu varlıklarını diledikleri gelecekteki bir süreçte sattıklarında yeni finansal yatırım model ve araçlarında yatırıma çevirerek bilançolarındaki serbest nakit akışlarına daha çok kaynak sağlayarak büyüyecek görünüyorlar.
Blockchain teknolojisi gelişimini internet gelişim sürecinden daha hızlı adapte ediyor ve gelişiyor. Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin bu teknolojilere vermeye niyetli göründüğü destekler ile yakın gelecekte digital paralar ile dünya finansal sisteminin yeni yapısı da netleşmeye başlayacaktır.
Süreç her ne kadar hızla gelişmekte olsa da geleneksel yapının bozulması ve finansın el değiştirmesinden korkan gelenekselcilerin bu konuda kaygı ve korku yaratmak için çalıştıklarını da inkar etmiyoruz. Netflix te yeni vizyona giren Zero Day dizisini izlerken konumlar ve isimler değiştirilirse yeni dönem savunucularının hain, gelenekseli koruyanların ise kahraman olarak tanıtılarak mevcut nizamın korunması çabalarındaki benzer örneklerden birini daha algılamakta gecikmiyoruz.
Zaman, insan ihtiyaçlarının toplumsal algılar kontrol edilerek yönlendirildiği ve bireysel özgürlüklerin kısıtlandığı bir döneme denk gelse de su her zamanki akışı ile yolu önümüzde açacak gibi görünüyor.
Zaman malta eriği tadını vermese de yeni dünya düzeni diye tutturulan zaruri çerçeveler içinde oluşturulmaya çalışılan yeni sınırların ötesinde bireysel özgürlüklerin tesisi ile gelecek yeni bir dünyaya doğru hızla evriliyor.
Malta eriği tadında yeni bir dünya da yaşamak güzel olacak.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Bir kahve molasında satılan dostluklar

ChatGPT: İş hayatında insanı en çok yıpratan şey, uzun mesailer ya da düşük maaşlar değil; aynı hedef için omuz omuza çalıştığı bir arkadaşının bir gün sırtını dönmesidir. Çünkü ihanet, sadece bir güveni değil, insanın iç dengesini de yıkar. Kısa vadede kazandırıyor gibi görünse de, uzun vadede itibar kaybı kaçınılmazdır; zira iş dünyası küçük bir ekosistemdir ve “güvenilmez” damgası bir kez vuruldu mu silinmez. Üstelik ihanet sadece kurbanı değil, kurumu da zehirler: Güvenin olmadığı yerde cesaret, yaratıcılık ve bağlılık barınamaz. Adil ve şeffaf olmayan ortamlarda ihanet kök salar, sadakat ise susar. Oysa gerçek başarı, başkasının sırtına basarak değil, birlikte yükselerek kazanılır. Çünkü hiçbir unvan, dostluğu satmanın bıraktığı gölgeyi silemez; ihanet eden sonunda yalnız kalır, kazandığını sandığı her şeyin aslında kayıp olduğunu çok geç anlar. İş dünyasında en değerli sermaye ne para ne güçtür — güven ve itibardır, ve onu kaybeden gerçekte her şeyini kaybeder.

Kendimizi geçmek, Trafikteki araçları geçmek gibi değil

Hayatta başarıyı çoğu zaman yanlış tanımlıyoruz; sanki mesele, başkalarını sollayıp varış çizgisine önce ulaşmakmış gibi. Oysa hayat bir yarış pisti değil, sabırla geçilmesi gereken uzun bir trafik akışı ve bu trafikteki tek rakibimiz, dünkü halimiz. Toplum bize hep “daha hızlı, daha çok, daha önde ol” diyor ama asıl soru şu olmalı: “Ben bugün, dünün ben’inden daha mı iyiyim?” Kendini geçmek; büyük zaferler kazanmak değil, küçük alışkanlıkları dönüştürmektir — dün ertelediğini bugün yapabilmek, öfkelendiğin yerde susabilmek ya da kendine bir bardak su fazla içirebilmektir. Başkalarıyla kıyaslandığında sonuç hep huzursuzluk olur, çünkü bu yarışın sonu yoktur. Gerçek başarı, kendi gölgeni geçebildiğin o küçük ama anlamlı anlarda gizlidir. Çünkü insan, başkalarını değil, kendi sınırlarını aştığında özgürleşir.

Transpersonel liderlikte güven: Ruhsal bilinç ile kurulan ekipler

Transpersonel liderlik, liderliği yalnızca hedefler ve performansla sınırlamayıp, ekibin bilinç, ruhsal denge ve kolektif uyumunu da gözeten bir anlayıştır. Bu liderlik türü, çalışanları birer “kaynak” değil, potansiyelleri ve sezgileriyle bir bütün olarak görür. Uruguay eski başkanı Jose Mujica, mütevazı yaşam tarzı, şeffaflığı ve toplumsal faydayı merkeze alan yaklaşımıyla bu liderlik anlayışının canlı bir örneğidir. Transpersonel lider için güven, bir strateji değil, ruhsal bir sorumluluktur; çünkü güven, hem ekip enerjisinin hem de kolektif bilincin temelini oluşturur. Şirketlerde güvenli bir ortam yaratmak, çalışanların içsel motivasyonlarını, yaratıcılıklarını ve bağlılıklarını artırır. Ancak güven zedelendiğinde, liderin görevi hatalarını fark etmek, şeffaflıkla iletişim kurmak ve tutarlılıkla güveni yeniden inşa etmektir. Dürüstlük, empati, adalet ve bilinçli iletişim, transpersonel liderin en güçlü araçlarıdır. Gerçek liderlik, sadece sözlerle değil, varlığıyla güven veren bir enerji alanı yaratabilmektir.

Müşteri sadakati mi, maliyet mi? İade süreçlerinin marka imajına etkisi

Alışveriş artık yalnızca ürün almak değil, markayla kurulan ilişkinin bir parçası. Bu ilişkinin en kritik aşaması ise iade süreci. Çünkü iade, bir markanın müşterisine gerçekten ne kadar değer verdiğini gösteren sınavdır. Müşteri açısından kolay ve destekleyici bir iade süreci, güven ve sadakat duygusunu pekiştirirken; markalar için bu süreç, kısa vadede maliyet yaratsa da uzun vadede güçlü bir imaj ve sadık müşteri kitlesi kazandırır. Zorlaştırılan iade politikaları ise kaliteyi gölgede bırakır, olumsuz deneyimler hızla yayılır. Dolayısıyla asıl mesele “maliyet mi, sadakat mi?” değil; “bugünü mü kurtaracağız, geleceğe mi yatırım yapacağız?” sorusudur. Çünkü markalar bilir ki güven, iade sürecinde kazanılır ve bir kez kaybedildiğinde hiçbir reklam bütçesiyle geri alınamaz.