Etimolojik olarak Mercan, arapça Murjan, farsça Marjan, Resif ise arapça raṣī’den türemiş, fransızca recif sözcüğünden dilimize geçmiştir.
“Okyanusların “gizli bahçeleri” ya da “denizin altındaki ormanlar” diye adlandırılır ve genellikle tropikal okyanuslarda, 0-40 metre derinliklerde yaşarlar. Bahçe ve orman gibi tanımlamalara rağmen bitki olmayıp hayvan olarak sınıflandırılmışlardır. Mercan polipleri omurgasız hayvanlardır, medüzelerle akrabadırlar. Bitki olmadıklarından hücrelerinde klorofil yoktur, fotosentez yapamazlar; avlanmaları, sindirim ve sinir sistemi ağına sahip olmaları, larvaların hareketliliği nedeniyle bitki benzeri hayvan olarak gruplandırılmışlardır. Kireçli iskeletleri ve çok renkli görkemli görüntüleri ile çok önemli ekosistemleri oluştururlar. Deniz canlılarının %25’ine ev sahipliği yaparlar, ancak deniz tabanının sadece %1’ini kaplarlar. Devasa okyanuslar düşünüldüğünde %1’lik kaplama alanı da azımsanmayacak kadar büyük, önemli ve verimli yaşam alanıdır.

Resim 1: Canlı Mercan Resifi
jeolojik tarihteki yerleri yaklaşık 540 milyon yıl önceye, Kambriyen döneme kadar uzanır, fosillerin iskelet yapıları incelendiğinde, bunların daha ilkel türlere ait oldukları anlaşılmaktadır. ~400 milyon yıl önce ilk büyük resifler, daha sonra mercanlar ve süngerler tarafından oluşturulan dev resif sistemleri ortaya çıkmış, bu dönem “Resiflerin Altın Çağı” olmuştur. “Büyük yok oluş” döneminde, ~252 milyon yıl önce, dünyadaki mercan türlerinin neredeyse tamamı yok olmuş, ~245 milyon yıl önce bugünkü taş mercanlar ortaya çıkmış, böylelikle ikinci büyük resifleşme süreci başlamıştır. Dinozorların yaşadığı dönemde çok büyük resif sistemleri gelişmiş, ancak ~66 milyon yıl önce, dinozorları yok eden meteor olayından sonra resifler büyük ölçüde yok olmuştur. ~40 milyon yıl önce Hint-Pasifik bölgesinde tektonik hareketler okyanus tabanlarını yükseltmiş, Kızıldeniz, Hint Okyanusu gibi denizlerde mercan alanları için uygun ortamlar oluşmuştur. Buzul çağları sırasında deniz düzeyinin defalarca yükselip alçalması resiflerin yukarı doğru büyümesine ve teraslar oluşturmasına yol açmıştır. Eski resiflerin fosil katmanları bugün bazı bölgelerde kaya halinde bulunmaktadır. Dünya üzerindeki modern resifler 8–10 bin yıl önce, son buzul çağı sonrasında bugünkü düzeyine ulaşmıştır. En büyük resif sistemleri: Büyük Bariyer Resifi (Avustralya), Kızıldeniz Resifleri, Karayip Resifleri, Endonezya–Filipinler–Papua Yeni Gine bölgesi (Coral Triangle) dünya mercan çeşitliliğinin en yoğun olduğu bölgelerdir.
Simbiyoz olarak birlikte yaşadıkları alglerin gereksinimi sığ, sıcak, güneşli sular olduğundan, mercanlar da böyle bölgelere yerleşerek besin ve enerjilerini fotosentez yapan alglerden sağlayabilmekte, aynı zamanda alglerin barınacağı güvenli ortamı sağlamaktadırlar. Bu küçük canlılar koloni halinde yaşarlar ve kalsiyum karbonat içeren polipleri ile kayalara tutunarak büyümeye başlarlar, binlerce yılda resif sistemlerini oluştururlar. Adaların batması, kıta çekilmeleri, okyanus tabanı yükselmeleri resif büyümelerine veya yeni mercan bölgelerinin oluşmasına neden olur. Resiflerde planktonlar, süngerler, yumuşakçalar, kabuklular, deniz yıldızları, yosunlar, deniz kaplumbağaları ve dört binden fazla balık türü yaşar, bu bio-çeşitlilik nedeniyle “denizlerin yağmur ormanları” olarak da anılır, besin zincirinin temelini oluştururlar.
Ekosistem karbon döngüsü, besin kaynağı, genetik çeşitlilik gibi yararlarının yanında, kıyı ekosistemlerini ,dalga ve fırtına enerjisinin yaklaşık %90’ını yok ederek korur, kasırga ve tsunamilerin etkilerini hafifletirler. Kalsiyum oranını etkileyerek okyanus kimyasını düzenlerler, burada yaşayan süngerler sudaki ince partikülleri ve organik maddeleri filtreleyerek suyun temiz kalmasını sağlarlar. Birçok balık türü yumurtalarını güvenli olan resiflere bırakır. Tropik ülkelerde balıkçılığın %25–30’u resiflere bağlıdır. Resif canlılarından ilaç molekülleri elde edilir, süngerler ve bazı mercan türleri özellikle biyokimyasal açıdan da değerlidirler. Sualtı turizmi açısından büyük önem taşımaktadırlar, ancak bu konuda da dikkatli, bilinçli ve kontrollü olunması, zarar verme kaygısı bakımından çok önemlidir. Mercan resiflerinin dünya ekonomisine yıllık katkısının 96 milyar dolar kadar olduğu savlanmaktadır.
Polinezya, Mikronezya, Melanezya, Avustralya, Filipinler, Güneydoğu Asya kıyı halkları ve okyanus adalarında yaşayan halklar için mercan resifleri kimlik, kutsallık ve hayatta kalma unsurlarıdır. Polinezya mitolojisinde resifler, deniz ruhlarının ve koruyucu tanrıların yaşadıkları yerler olarak görülür. Mikronezya mitolojisinde resifler, ataların ruhlarının oyalandığı, dünyaya rehberlik verdiği kutsal alanlardır. Avustralya Aborjinleri resiflerin belli bölümlerini tapınak gibi kutsal yer olarak kabul ederler. Filipin ve güneydoğu Asya halk inançları resifleri doğa ruhlarının yaşadığı alanlar olarak görürler.
Kültürde ve geleneksel yaşamlarında kıyı toplumları haritalarını, rüzgâr ve akıntılara yön verme aygıtlarını, güvenli kanalların işaretlenmesini, ada çevresinde doğal sınır oluşturma gibi uygulamaları resiflere göre yapmaktadırlar. Balıkçılık teknikleri resiflere göre düzenlenir, balıkçılar, resif ruhlarına saygı olarak belirli günlerde balığa çıkmaz, ilk avı denize geri bırakırlar. Deniz yolculuğu öncesi törenlerde, adalara ilk yerleşim anmalarında resiflere adak sunmak geleneksel bir şölendi. Her köy veya klanın çevrelediği resif bölgesi “ataların mirası” sayılırdı. Resifi korumak, atalara ve doğaya saygının bir parçasıydı. Resifler dalgaları kırdığı için birçok toplumda koruyucu, zararları engelleyen, kötü ruhlardan saklayan bir “doğal kale” olarak yorumlanmıştır. Resiflerin balık çeşitliliği, kültürel dilde “bereket” ve “zenginlik” kavramlarıyla eşleşmektedir, bu bölgelerin aşırı avlanmadan korunması, topluluklar arasında kural ve yasakların ortaya çıkmasına yol açarak kültürün bir parçası olmuş, çocuklara hangi resifin tehlikeli, hangi girişlerin güvenli, hangi türlerin kutsal olduğu masallar ve şarkılarla öğretilmiştir. Okyanus halklarının yaşam tarzı, mitolojisi ve sosyal yapısı, resiflerle kopmaz bir bütünlük oluşturmuştur.
Tüm dünyayı etkileyen olumsuz çevre koşulları mercan resilerini de etkilemektedir. İnsan etkisi ve iklim krizi sonucu ortaya çıkan küresel ısınma ve okyanus asitlenmesi, mercanların renklerini kaybederek beyazlanmalarına hatta iskelet haline dönmelerine neden olmaktadır.(coral bleaching).

Resim 2: Canlılığı kaybolmuş Mercanlar
Tarımsal atıklar, plastikler, petrol sızıntıları, aşırı avlanma ve dinamit ile yapılan balıkçılık, bilinçsiz dalışlar, tekne çarpmaları sonucu dünya mercan resiflerinin yaklaşık %50’si zarar görmüş durumdadır. Ortaya çıkan bu olumsuzlukları geriye döndürme çabaları sürmektedir, bu amaçla yerel topluluklar eğitilmekte, eko-turizm modelleri geliştirilmektedir. Beton bloklar denizlere atılıp, batık gemiler denizlerde bırakılarak resiflerin gelişmeleri için yapay ortamlar oluşturma çalışmaları sürmektedir. Mercan nakli (coral transplantation) ve genetik olarak dayanıklı mercan yetiştirme araştırmalarından da büyük beklenti vardır. UNESCO Dünya Mirası Alanları, “Coral Triangle Initiative,” “Great Barrier Reef Protection” gibi kuruluşlar koruma ve geliştirme çalışmalarına öncülük etmektedirler.
Mercan resifleri yalnızca denizin değil, insanlığın gezegenimizdeki nefes alandır. Onları korumak, biyolojik çeşitliliği ve gezegenin geleceğini korumaktır.
“Mercanlar sessizdir, yoklukları dünyayı susturabilir.”
