Ordular İlk Hedefiniz AGI?

Tarih

Yapay Zeka şirketlerine ve altyapısına dökülen milyarlarca dolarlık yatırımların bir numaralı vaadi AGI (Artificial General Intelligence)’nin geliştirilmesi. OpenAI’ın son yapay zeka modeli GPT-5 erişime açılması uzun zamandır dört gözle bekleniyordu. Bu süreçte Sam Altman da model üzerindeki beklentileri artıracak açıklamalar yaptı. Ama GPT-5 bu yüksek beklentileri çok da karşılayamadı. Aynı zamanda OpenAI model seçme özelliğini ve önceki jenerasyon modelleri platformdan kaldırarak GPT-5 serisi modeller arasından göreve göre seçim yapan otomatik bir model seçici ekledi.
Ancak büyük bir kullanıcı kitlesi yeni modelin pragmatik yaklaşımını itici buldu ve önceki nesil model GPT-4o’yu kullanmaya devam etme talebinde bulundu. Hatta model platformdan kaldırıldığı için üyeliklerini kapattılar. Bazı profesyoneller ise farklı amaçlar için farklı modelleri kullanan sistemler kurdukları için bu değişikliklerden olumsuz etkilendiler. Büyük bir tepkiyle karşılaşan şirket geri adım attı ve paralı kullanıcılara manuel model seçme özelliğini ve GPT-4o modelini geri getirdi.
Kullanıcıların tatminsizliğinin daha da önemli bir sebebi ise GPT-5 modelinin önceki modellere göre ufak ilerlemeler kaydetmiş olması. Geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamalar GPT-5 için öyle büyük beklentiler yarattı ki GPT-3 gibi bir çığır açması bile olasılık dahilinde görülüyordu. En azından AGI yolunda önemli adım olacağı düşünülüyordu. Ama gelişmeler sadece bazı alanlarda performans artışı ve kullanıcı arayüzü güncellemeleriyle sınırlı kaldı.
Birkaç gün önce Sam Altman AGI teriminin artık anlamını kaybetmeye başladığını, artık çok da işlevsel olmadığını dile getirdi. Temel tanım konusunda fikir birliği olsa da bir yapay zekanın AGI olup olmadığını tanımlamak daha zor bir konu, bir sistem AGI’dır ya da değildir yeterli bir değerlendirme şekli değil ifadelerini kullandı. Açıklamalara göre OpenAI hala AGI’yı hedefliyor ve şüphesiz yatırım arayışlarında bu vaadi kullanmaya devam edecekler.
Sam Altman, AGI’dan kayan ilgisini çoktan başka bir önemli konuya yönlendirmiş gibi görünüyor. Merge Labs isimli start-up beyin-bilgisayar arayüzleri yaratmak için kurulmuş ve mevcut değeri 850 milyon dolar. Yani, “singularity” konseptini hayata geçirmeyi amaçlayan şirketlerden biri. Aynı zamanda Elon Musk’ın beyin çipi şirketi Neuralink’e de bir rakip. Kulislerde OpenAI’ın Merge Labs’e 250 milyon dolar yatırım yapması bekleniyor.
OpenAI’ın rekabet etmeye çalıştığı yapay zekalı cihazlar cephesinde de yeni gelişmeler oldu. Yapay zekalı cihazlar denilince akla gelen en önemli örneklerden biri Meta’nın Ray-Ban ortaklığıyla ürettiği ve kendi uygulamaları ve açık kaynak modelleri ile destekledikleri akıllı gözlükler. Meta yakın zamanda rakip şirketlerden birçok önde gelen uzmanı kendi bünyesine çekti. Bu uzmanlarla yeni bir Superintelligence laboratuvarı kurdu ve gelecekte bazı modellerini kapalı tutacaklarının sinyalini verdi.
Bu Meta’yı Amerika’daki rakiplerinden ayıran en önemli faktörün sonu olabilir ama Mark Zuckerberg’in vizyonu hala oldukça farklı. “Meta’nın vizyonu herkese kişisel süper zekayı ulaştırmaktır.” Zuckerberg, amaçlarının herkesi kişisel süper zeka ile güçlendirmek olduğunu 30 Temmuz’da yayınlanan mektubunda açıkladı.
Ama süper zeka hala uzak bir hedef ve akıllı telefon üreticisi HTC, Vive Eagle ortaklığıyla akıllı gözlük piyasasına şimdi girdi. Canlı tercüme, kamera ve açık kulak ses gibi Meta gözlüklerinin de sahip olduğu özelliklere sahip ve yapay zeka sağlayıcıları konusunda da daha esnek. HTC gözlüklerinin satışı yaygınlaştıkça Meta kendini zorlu bir rekabetin içinde bulabilir. GPT-5 sayesinde yakın zamanda insanların yapay zeka tercihlerine ne kadar bağlı olabildiğini görme şansımız oldu. Bu alanda da esneklik pazarı şekillendirecek faktör olabilir.
Bu hızlı değişen sektörde bir sonraki günü bile öngörmek bazen mümkün olmayabiliyor. Ama bizim de bu konuda yapabileceğimiz şeyler var. Artık oldukça başarılı ve bilgisayarlarımızda hatta telefonlarımızda kolaylıkla çalışabilen açık kaynak modeller var. Bu modeller hem ücretsiz hem çevre dostu hem de bilgilerimizi bir hizmet sağlayıcı ile paylaşmamızı gerektirmiyor. Dahası bu küçük modelleri kendi seçtiğimiz verilerle istediğimiz amaç için de eğitmemiz mümkün. Google tarafından açık model ailesi Gemma’nın en yeni üyesi Gemma 3 270M kendisinden çok daha büyük modellerle aşık atabiliyor, çok az pil harcıyor ve minimum donanım ile çalışıyor.
Belki de yapay zekanın geleceği iyi eğitilmiş, küçük ve kişisel modellerde yatıyor. Böyle bir geleceği şekillendirmek bizim ellerimizde.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Bir kahve molasında satılan dostluklar

ChatGPT: İş hayatında insanı en çok yıpratan şey, uzun mesailer ya da düşük maaşlar değil; aynı hedef için omuz omuza çalıştığı bir arkadaşının bir gün sırtını dönmesidir. Çünkü ihanet, sadece bir güveni değil, insanın iç dengesini de yıkar. Kısa vadede kazandırıyor gibi görünse de, uzun vadede itibar kaybı kaçınılmazdır; zira iş dünyası küçük bir ekosistemdir ve “güvenilmez” damgası bir kez vuruldu mu silinmez. Üstelik ihanet sadece kurbanı değil, kurumu da zehirler: Güvenin olmadığı yerde cesaret, yaratıcılık ve bağlılık barınamaz. Adil ve şeffaf olmayan ortamlarda ihanet kök salar, sadakat ise susar. Oysa gerçek başarı, başkasının sırtına basarak değil, birlikte yükselerek kazanılır. Çünkü hiçbir unvan, dostluğu satmanın bıraktığı gölgeyi silemez; ihanet eden sonunda yalnız kalır, kazandığını sandığı her şeyin aslında kayıp olduğunu çok geç anlar. İş dünyasında en değerli sermaye ne para ne güçtür — güven ve itibardır, ve onu kaybeden gerçekte her şeyini kaybeder.

Kendimizi geçmek, Trafikteki araçları geçmek gibi değil

Hayatta başarıyı çoğu zaman yanlış tanımlıyoruz; sanki mesele, başkalarını sollayıp varış çizgisine önce ulaşmakmış gibi. Oysa hayat bir yarış pisti değil, sabırla geçilmesi gereken uzun bir trafik akışı ve bu trafikteki tek rakibimiz, dünkü halimiz. Toplum bize hep “daha hızlı, daha çok, daha önde ol” diyor ama asıl soru şu olmalı: “Ben bugün, dünün ben’inden daha mı iyiyim?” Kendini geçmek; büyük zaferler kazanmak değil, küçük alışkanlıkları dönüştürmektir — dün ertelediğini bugün yapabilmek, öfkelendiğin yerde susabilmek ya da kendine bir bardak su fazla içirebilmektir. Başkalarıyla kıyaslandığında sonuç hep huzursuzluk olur, çünkü bu yarışın sonu yoktur. Gerçek başarı, kendi gölgeni geçebildiğin o küçük ama anlamlı anlarda gizlidir. Çünkü insan, başkalarını değil, kendi sınırlarını aştığında özgürleşir.

Transpersonel liderlikte güven: Ruhsal bilinç ile kurulan ekipler

Transpersonel liderlik, liderliği yalnızca hedefler ve performansla sınırlamayıp, ekibin bilinç, ruhsal denge ve kolektif uyumunu da gözeten bir anlayıştır. Bu liderlik türü, çalışanları birer “kaynak” değil, potansiyelleri ve sezgileriyle bir bütün olarak görür. Uruguay eski başkanı Jose Mujica, mütevazı yaşam tarzı, şeffaflığı ve toplumsal faydayı merkeze alan yaklaşımıyla bu liderlik anlayışının canlı bir örneğidir. Transpersonel lider için güven, bir strateji değil, ruhsal bir sorumluluktur; çünkü güven, hem ekip enerjisinin hem de kolektif bilincin temelini oluşturur. Şirketlerde güvenli bir ortam yaratmak, çalışanların içsel motivasyonlarını, yaratıcılıklarını ve bağlılıklarını artırır. Ancak güven zedelendiğinde, liderin görevi hatalarını fark etmek, şeffaflıkla iletişim kurmak ve tutarlılıkla güveni yeniden inşa etmektir. Dürüstlük, empati, adalet ve bilinçli iletişim, transpersonel liderin en güçlü araçlarıdır. Gerçek liderlik, sadece sözlerle değil, varlığıyla güven veren bir enerji alanı yaratabilmektir.

Müşteri sadakati mi, maliyet mi? İade süreçlerinin marka imajına etkisi

Alışveriş artık yalnızca ürün almak değil, markayla kurulan ilişkinin bir parçası. Bu ilişkinin en kritik aşaması ise iade süreci. Çünkü iade, bir markanın müşterisine gerçekten ne kadar değer verdiğini gösteren sınavdır. Müşteri açısından kolay ve destekleyici bir iade süreci, güven ve sadakat duygusunu pekiştirirken; markalar için bu süreç, kısa vadede maliyet yaratsa da uzun vadede güçlü bir imaj ve sadık müşteri kitlesi kazandırır. Zorlaştırılan iade politikaları ise kaliteyi gölgede bırakır, olumsuz deneyimler hızla yayılır. Dolayısıyla asıl mesele “maliyet mi, sadakat mi?” değil; “bugünü mü kurtaracağız, geleceğe mi yatırım yapacağız?” sorusudur. Çünkü markalar bilir ki güven, iade sürecinde kazanılır ve bir kez kaybedildiğinde hiçbir reklam bütçesiyle geri alınamaz.