Parlak Cironun Gölgeleri
Metin Bey, yönetim kurulu toplantısında gözleri parlayarak, son üç yıla ait ciro ve kârlılık grafiklerini yansıtıyordu. XYZ Tekstil A.Ş., agresif satış stratejisi sayesinde cirosunu iki katına çıkarmış, brüt kâr marjını ise sektör ortalamasının üzerine taşımıştı. Dışarıdan bakıldığında, şirket tam anlamıyla bir başarı hikayesiydi. Ancak Metin Bey’in yüzündeki gizleyemediği bir gerginlik vardı: “Büyüyoruz, kâr ediyoruz ama kasamızda sürekli bir para sıkıntısı var. Büyümenin bedeli bu mu olmalı?”
Bu sorunun cevabını arayan stratejik danışman Selin, sunulan “Gelir Tablosu” rakamlarının ötesine bakması gerektiğini biliyordu. Finansal tablolar, bir şirketin röntgeni gibidir: Gelir tablosu kârlılığı gösterirken, bilanço organizmanın genel sağlık durumunu, kronik sorunlarını ve olası krizleri ortaya koyar. Selin’in istediği ise ilk önce son üç yıla ait detaylı Bilançoyu görmekti.
Bir şirketi yalnızca ciro artışıyla değerlendirmek, buzdağının sadece su üzerindeki kısmına bakmak gibidir. Asıl tehlike her zaman suyun altında, yani bilançonun derinliklerinde gizlidir. XYZ Tekstil’in hikayesi, bu “gizli tehlikeyi” ortaya çıkarmak ve bilanço okuma tekniklerinin önemini göstermek için güzel bir vaka analizi sunuyor.
I. Likidite Alarmı: Kısa Vadede Nefes Alabiliyor Mu?
Cari Oran: Yeterince Güvenli Mi?
Selin, Metin Bey’in elindeki kalın bilanço dosyasını açtı ve doğrudan şirketin kısa vadeli ödeme gücüne odaklandı. “Metin Bey,” dedi ciddi bir sesle, “kârınız ne kadar yüksek olursa olsun, borçlarınızı ödeyemediğiniz an her şey anlamsızlaşır. Bu nedenle “Analize en temelden başlayalım,” dedi ve parmağıyla tabloyu işaret etti. “Öncelikle cari oranı hesaplayalım.”
Ekrana dönüp ekledi:
“Cari oran, bir yıl içinde paraya çevrilebilecek dönen varlıkların, aynı dönemde ödenecek kısa vadeli borçları ne ölçüde karşıladığını gösterir. Örneğin, dönen varlıklarınız 500 TL ve kısa vadeli yükümlülükleriniz 250 TL ise cari oran 500 ÷ 250 = 2 olur. Yani işletme, borçlarının iki katı kadar varlıkla karşılamış demektir.”
Selin, ekrandaki tabloyu işaret ederek, “Gördüğünüz gibi, XYZ Tekstil’in cari oranı son yılda 0,9 seviyesinde.” dedi. Metin Bey hafifçe arkasına yaslanarak iyimser bir şekilde, “Aslında çok da kötü değil gibi… Bu oran, dönen varlıklarımızın borçlarımızı neredeyse karşılıyor demek değil mi?” diye sordu.
Selin kalemini masaya bıraktı, ekrana döndü ve yumuşak ama net bir tonla konuştu:
“Metin Bey, finans çevrelerinde ideal cari oran genellikle 1,5–2 aralığındadır ve bu oran, işletmeye olası risklere karşı bir güvenlik yastığı sağlar. Her durumda cari oranın en az 1 olması gerekir. Daha düşük bir oran, şirketin likidite sorununa işaret eder ve yatırımcılar ile kredi verenler için uyarı niteliğindedir. Sizin son verilerinizde ise 0,9’luk oran, marjınızın dar olduğunu ve likiditenizin sınırlı olduğunu gösteriyor. Üstelik bu oranın içinde stoklar da yer alıyor; nakde çevrilmesi en zor kalemler bunlar. Ekonominin daraldığı ya da mali sıkıntı yaşandığı dönemlerde bu risk daha da artar.”
Selin ekrana bir tablo yansıttı; satırlarda son üç yılın rakamları yan yana duruyor, renkli grafik çubukları ise şirketin likidite yolculuğunu adeta bir nabız grafiği gibi gösteriyordu.
“Beni en çok endişelendiren, son üç yıldaki cari oran trendiniz,” dedi Selin dikkatle. “İlk yıl 1,6 ile güçlü bir finansal nefesiniz vardı; ikinci yıl 1,05’e düşmüş ve üçüncü yıl 0,9’a gerilemiş. Bu düşüş, likidite tamponunuzun giderek inceldiğini ve finansal manevra alanınızın daraldığını gösteriyor. Kısa vadeli borçlarını karşılama gücünü yansıtan bu oran, aynı zamanda yönetim kararlarınızın hikâyesini de anlatır. Bu tablo, agresif büyümenizin bir yansıması olabilir, ancak finansal dayanıklılığınızın sınırına yaklaştığınızı da açıkça ortaya koyuyor.”
Ekranın sol tarafındaki ilk sütunu gösterdi. “İlk yıla baktığımızda,” dedi hafif bir tebessümle, “şirketin finansal nefesi oldukça geniş. Cari oran 1,6. Yani her 1 TL borca karşılık 1,6 TL’lik kısa vadede nakde çevrilebilecek varlık mevcut. Bu oran gayet sağlıklı bir seviye. O yıl işletme güçlü bir finansal esnekliğe sahipmiş.” Metin Bey başını onaylarcasına salladı. “Evet,” dedi, “o dönemde yatırımlarımızı tamamen özkaynakla finanse etmiştik.”
Selin bir sonraki sütuna geçtiğinde yüz ifadesi değişti. “İkinci yılda tablo biraz farklı,” dedi. “Oran 1,6’dan 1,05’e gerilemiş. Kağıt üzerinde hâlâ 1’in üzerinde görünse de bu neredeyse likidite tamponunun eridiği anlamına geliyor.” Metin Bey kaşlarını çattı. “O yıl stokları artırmıştık… kur artışlarına hazırlık olsun diye.”
Selin başını salladı. “Muhtemelen öyledir. Agresif stok alımları ya da kısa vadeli borçlardaki artış bu düşüşün nedeni olabilir. Bu oran aslında bir uyarı ziliydi; o noktada şirket artık sınırda yürümeye başlamış.”
Selin ardından son sütunu işaret etti; kırmızı renkle vurgulanmıştı. “Ve üçüncü yıl…” dedi yavaşça, “artık tablo alarm veriyor. Cari oran 0,9’a düşmüş. Bu, teknik olarak Net Çalışma Sermayesi Açığı anlamına gelir; yani dönen varlıklar artık kısa vadeli borçları tam olarak karşılayamıyor.” Metin Bey sessizleşti. “Yani artık nefes borusuna kadar su dolmuş,” dedi kısık bir sesle.
Selin yumuşak ama kararlı bir tonla cevap verdi: “Evet, maalesef öyle. Bu oran yalnızca bir likidite zafiyetini değil, aynı zamanda nakit akışındaki yapısal dengesizliği de ortaya koyuyor. Bu noktada işletme ya yeni finansman bulmak ya tahsilat hızını artırmak ya da stok yönetimini kökten gözden geçirmek zorunda.”
Kısa bir sessizlikten sonra Selin ekrana son kez baktı ve tabloyu kapattı.
“Özetle,” dedi, “bu tablo bir bilanço değil, adeta bir uyarı mektubu gibi okunmalı. Çünkü son üç yıldaki cari oran düşüşü, bir şirketin likidite açısından nasıl yavaş yavaş daralan bir güvenlik yastığıyla çalıştığını açıkça ortaya koyuyor.”
Selin kısa bir sessizlikten sonra gülümsedi. “Ama endişelenmeyin,” dedi sakin bir sesle. “Cari oran, işletmenin kısa vadeli borçlarını karşılama gücünü gösteren önemli bir göstergedir. Ancak unutmayın, bu oran yalnızca belirli bir tarihin fotoğrafıdır ve tek başına yeterli değildir.”
Selin elini dosyanın üzerine koydu ve bakışlarını Metin Bey’e çevirdi: “Üstelik, oranın yüksek çıktığı durumlarda bile dikkatli olmak gerekir. Eğer alacak hesaplarınızın önemli bir kısmı tahsil kabiliyetini kaybetmiş ya da uzun süredir tahsil edilmemişse, şirketin gerçek likidite gücünü gizleyebilir. Hatta bazı alacakların silinmesi bile gerekebilir. Bu durumda cari oran, gerçekte olduğundan daha sağlıklı bir tablo çizebilir. Bu nedenle, işletmenin gerçek durumunu anlamak için mutlaka Asit-Test Oranı, Alacak Devir Hızı gibi daha birçok göstergelere de bakılmalıdır. Hiçbir oran tek başına bir analiz için yeterli değildir”.
Metin Bey derin bir nefes aldı. “Yani,” dedi düşünceli bir sesle, “rakamlar her zaman gerçeği söylemiyor… bazen rakamların ardına da bakmak gerekiyor.”
Sonuç: Rakamlar Konuşurken, Bilanço Gerçeği Fısıldıyor
Metin Bey’in yüzündeki iyimserlik yavaşça yerini, finansal gerçeklerle yüzleşmenin getirdiği kararlılığa bırakmıştı. XYZ Tekstil’in parlak ciro rakamları, bilançonun derinliklerinde yatan likidite zafiyetini örtbas edememişti. Selin’in analizi, kârlılığın tek başına bir başarı hikayesi olmadığını, sürdürülebilir büyümenin ancak sağlam bir finansal yapı ile mümkün olduğunu çarpıcı bir şekilde göstermişti.
Son yıldaki Cari oran, şirketin kısa vadede nefes almakta zorlanacağını ortaya koysa da Selin’in belirttiği gibi hiçbir oran tek başına nihai kararı vermez. Özellikle tekstil gibi stok ağırlıklı bir sektörde, cari oranın içindeki stokların kalitesi ve alacakların tahsil hızı hayati önem taşır. Yüksek çıkan bir oran bile, tahsil edilemeyen “donuk” alacaklar veya elde kalan “çürük” stoklar nedeniyle yanıltıcı olabilir.
Gelecek Analiz: Gerçek Likiditeyi Ölçmek
Selin, Metin Bey’e doğru eğildi. “Metin Bey, cari oran bize sadece ateşin yükseldiğini gösterdi; ama hastalığın kökenine inmek zorundayız. Gerçek tehlike, yani stok ve alacakların ne kadar hızlı nakde dönüştüğünü görmek, bundan sonra atacağımız adımı belirleyecek. Gelecek toplantımızda, XYZ Tekstil’in en kritik likidite göstergelerinden biri olan Asit-Test Oran’ına bakalım. Stokları denklemden çıkardığımızda, şirketin anlık ödeme gücünün gerçekte ne olduğunu görelim. Unutmayın, finansal tabloları okumak yalnızca ne kadar kazanıldığını değil, işin ne kadar güvenli yönetildiğini de gösterir.”
Metin Bey, elindeki notları düzenlerken, “Bilanço gerçekten bir uyarı mektubuymuş,” diye mırıldandı. “Önümüzdeki toplantıda Asit-Test Oranı ile devam edelim, Selin.”
(Serinin Devamı Bir Sonraki Yazımızda: Bilanço Okuma Teknikleri- 2 (Asit-Test Oranı: Stoklar Olmadan Kaç Gün Dayanabiliriz?)
“Kurgusal örnek: XYZ Tekstil A.Ş. (gerçek bir şirketi temsil etmez).”
Rakamların Ötesini Görmek: Bilanço Okuma Teknikleri- 1 (Vaka Analizi: Hızlı Büyüyen XYZ Tekstil A.Ş.)
Tarih
