Silence of Sound; Geçmişin Melodisiyle Geleceği Yakalamak

Tarih

Ne zaman odaklanmak istesem, Excel tablosunda hesaplamalara dalsam, bir süre sonra kendimi fonda slow rock veya nostaljik müzikler dinlerken buluveriyorum. Bu sayede daha verimli ve uzun süre çalışıyorum. Kozasına çekilmiş, günün keşmekeşinden ve stresinden kaçıp geçmişe ışınlanmış, çocukluk ve gençlik vurdumduymazlığı kalkanının beni anın radyasyonlu stresinden koruduğu güvenli bölgeye açılan bir stargate sıçraması misali.
Bu, belki de çoğumuzun fark etmeden yaptığı bir ritüel: Geçmişin bir parçasına tutunarak bugünün yoğunluğunu yönetebilmek. Modern iş dünyasında üretkenlik sadece çok iş yapmak değil; aynı zamanda doğru frekansta kalabilmek ve yaratıcılıkla ilgili. Bilgi yüklemesi, sürekli erişilebilirlik ve bitmek bilmeyen toplantılar arasında sıkışmış zihinler için bu frekans değişimi bir zorunluluk. Benim için o eski şarkıların tanıdık ritminde, zihnimin içinde yankılanan karmaşayı durduran bir tür “sessizlik” var. Tıpkı bir denge noktasına ulaşmak, zihinsel koruma alanı yaratmak gibi ve frekansımı bu şekilde uyumlandırabiliyorum. Geçmişin naif bir melodisinde, eski bir slow rock şarkısında kendime ulaşabiliyorum.
Çocuklukta hissettiğimiz o saf, naif duygular bir tür zihinsel bağışıklık sistemi gibi çalışıyor ve bugünün karmaşasında kısa bir mola sağlıyor. İşte o an, fon müziğinde çalan bir slow rock şarkısı, bir Excel formülünden daha fazlasını yapıyor: Bize bizi hatırlatıyor. Günümüzün toksit telaşı için yıllar önce yapılmış bir aşı gibi… Stresin semptomlarını dindiriyor. Geçmişle kurulan duygusal bağ, içsel denge arayışının ve zihinsel yenilenme sürecinin bir parçası olarak kendini keşfetme yolculuğunun katalizörü oluyor.
Burada asıl mesele, sadece bir müzik türünden ya da geçmişe duyulan bir özlemden ibaret değil. Bu bir frekans meselesi. Slow rock’ın, nostaljik tınıların ve eski şarkıların beynin dalgalarıyla kurduğu ilişkiyi küçümsememek gerek. Günümüz profesyonelleri, yüksek tempolu iş dünyasında farkındalık anlarına ihtiyaç duyuyor. İşte bu müzikler de bir tür “frekans ayarlayıcısı” gibi çalışıyor: Yoğun iş temposunda kaybolmuş zihinleri, bir nevi çapa gibi geçmişin daha basit, daha dingin ve çoğu zaman daha umut dolu anlarına bağlıyor.
Bu durum, özellikle analitik ya da yaratıcı işlerle meşgul olan profesyoneller için kritik bir strateji. Çünkü sadece rakamlarla boğuşmak, “görev tamamlandı” kutucuklarına tik atmak yetmiyor. Modern iş dünyasında üretkenlik, sadece çok iş yapmak değil, aynı zamanda doğru frekansı yakalayıp orada kalabilmeyi başarabilmekten geçiyor.
İşte slow rock ve nostaljik şarkılar da burada devreye giriyor. Onlar, zihnin delta ve theta dalgalarını harekete geçirerek, bir nevi “odaklanma kokteyli” yaratıyor. Geçmişin o güvenli limanına kısa bir ziyaretten sonra, tekrar bugünün karmaşasına dönmek daha kolay oluyor. Geleceğin başarısını yakalamak için geçmişin damıtılmış duygularının desteğini almak köklerinden beslenen ağaçların yapraklarına can vermesine benziyor.
Belki de bu yüzden, bir Excel tablosunda saatlerce formüllerle uğraşırken ya da bir proje planı üzerinde beyin fırtınası yaparken, fonda eski şarkılar çalarken buluyorum kendimi. Çünkü o müzikler, sadece birer melodi değil; Geçmişin dinginliğiyle, bugünün karmaşasını çözebilmek için bir zihin haritası, bir “odak pusulası”.
Şirketlerin de bu “frekans yönetimi” bilincini kültürel olarak inşa etmeleri gerektiğini, çalışanlarının bu “frekans uyumlanması” ihtiyacına kulak vererek ve onları destekleyecek ortamlar yaratarak öne geçeceklerini düşünüyorum.
Yüksek performans kültürü inşa eden şirketler, çalışanlarına sadece hedef ve hedefin peşinden koşacak araçlar sunmakla yetinemezler. Aynı zamanda onları zihinsel olarak tazeleyecek, duygusal bir denge kurmalarına yardımcı olacak frekans odaklı dinlenme alanları oluşturmak zorundadırlar. Küçük gibi görünen bu detaylar, aslında büyük resimde çok kritik. Çünkü çalışanlarının zihinsel frekansına dikkat eden bir kurum, sadece iş süreçlerini değil, aynı zamanda yaratıcılığı, bağlılığı ve motivasyonu da yönetebilir.
Sonuçta mesele sadece verimlilik değil; sürdürülebilir verimliliktir ve bu çoğu zaman o fonda çalan, geçmişin naif melodilerinde veya insanların “pause” düğmesine basabildikleri özel anlarda saklıdır.
Birçok profesyonel, bitmek bilmeyen hedeflerin ve çılgın tempoların arasında kendini kaybediyor. Ancak asıl önemli olan, bu yoğunluk içinde durabilmek, bir nefes alabilmek ve zihni yeniden odaklayacak küçük ama etkili molalar yaratabilmektir. Bunu doğru yöneten bireyler, sadece kendi odaklarını değil, çalıştıkları kurumun da geleceğini şekillendirir.
Bugün, geleceği şekillendiren kurumlar; sadece ürünlerini, hizmetlerini veya kâr tablolarını değil, aynı zamanda insan kaynağının zihinsel ve duygusal kapasitesini de yönetebilen kurumlar olacaktır.
Çünkü sürdürülebilir başarı, bir Excel formülünde değil; o formülleri yazarken fonda çalan bir şarkının bize hatırlattığı o küçük ama güçlü duygularda, yaratıcılıkta saklıdır:
Odaklanabilmek. Yavaşlayabilmek. Yeniden başlayabilmek.
Ve bazen, geleceğe yön verebilecek en büyük strateji;
Bir dinlenme alanında nostaljik şarkılar çalan bir playlist, yoğun proje dönemlerinde belirlenen “sessiz saatler”, ya da toplantı öncesi çalan bir eski şarkı… Bunlar küçük ama etkili dokunuşlar, şirketin kültürüne yapılan değerli yatırımlardır. Bir kurum, çalışanlarının sadece iş gücünü değil, zihinsel enerjilerini de yönetebilirse, sürdürülebilir bir başarı inşa edebilir.
Geleceği şekillendiren organizasyonlar, sadece rakamları yönetenler değil; aynı zamanda insan kaynağının zihinsel ve duygusal ihtiyaçlarına kulak verebilenler olacak. Slow rock çalan bir playlist veya dimağı dinginleştiren bir dokunuş işte tam da bu yüzden önemlidir. Çünkü o melodiler, sadece geçmişe ait birer anı değil; bugünün hızına direnç gösteren birer zihin molası, birer frekans düzelticisidir.
Geleceği yönetmek, sadece büyük stratejiler, yüksek teknolojiler veya karmaşık iş planları kurmak değil; aynı zamanda insanı merkeze alan, duygusal zekayı besleyen ve zihin sağlığını gözeten bir kültür inşa etmekle mümkündür.
“Silence of Sound, zihnin, kurumsal kültürün ve geleceğin doğru frekansta buluştuğu o nadir anlardan biri olabilir.
Sadece hedefler ve performans metrikleri koymak yetmez; aynı zamanda zihinsel olarak tazelenmeyi destekleyecek, duyusal ve duygusal bir bağ kuracak ortamlar yaratmak gerekir. Farkındalık arttıran aktiviteler, aidiyeti tatmin eden, büyük bir aile olduğunuzun vurgusu gelişimi destekleyen ve günlük işlerin gürültüsünü dindiren eğitimler, küçük ancak büyük farklar yaratan dokunuşlardır.
Geçmişin naif bir melodisinde kendimizi bulabilmek,
Bazen ses getiren farkındalık, bir melodinin arasındaki sessizlikte gizlidir.
Kimi şarkılar sadece ses değil,
Zihninize nefes aldıracak frekanslardır…
Sizin favoriniz hangisi;

  • Dire Straits – Sultans of Swing
    •Scorpions – Wind of Change
    •The Eagles – Hotel California
    •Pink Floyd – Wish You Were Here
  • Eric Clapton – Wonderful Tonight

1 Yorum

  1. Biz buna elektrikte kompanzasyon diyoruz.
    )
    Faydasız gücü tam tersiyle dengeleyen ve saf elektrik gücünü ortaya çıkaran bir ayarlama.
    Ne mutlu size ki bunu beyin dalgalarına uyarlamışsınız.
    Tebrikler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Sık kullanılan ama pek az bilinen iki kavram;Strateji vs Taktik

Her zaman kulaklara misafir olurlar ya da dile pelesenk;...

Başarı Hikayeleri Neden Artık Bizi Etkilemiyor?

Günümüzde başarı hikayeleri sık sık karşımıza çıksa da çoğu...

Hangi Ben?

Sabah kalktığınızda aynaya bakıyorsunuz. Gözlerinizde biraz uyku mahmurluğu, yüzünüzde...

Minimalist hayatlar ve çok mutluluk

Yaşamın bize sunduğu en çarpıcı ve belki de en...