Tıpta Devrimsel İnovasyonlara Yapay Zeka Katkısı

Tarih

İnsanoğlu, başlangıçtan günümüze, hastalıklara karşı evrimleşerek gelişen korunma ve sağaltım yöntemleri geliştirmiştir.
Birçok antik kültürde, hastalıkların ruhsal veya büyüsel nedenlere dayandığına inanılmıştı, bu nedenle ritüeller, büyü uygulamaları, tılsımlar iyileştirme amaçlı kullanılmıştır. Günümüzde hala tıp uygulamaları yerine metafizik güçlere sığınarak iyileşmeyi uman toplumların varlığı bilinmektedir. Tarihsel süreçte sağaltım amaçlı bitkiler de kullanılmıştır; bitkilerin günümüz ilaç endüstrisinde hala önemli yeri bulunmaktadır.
Çin tıbbında, vücuttaki enerji akışını düzenlemek için 3000 yıldır iğneler kullanılarak Akupunktur, veya basınç noktalarına basılarak Akupressür yöntemleri uygulanmıştır. Akupunktur, birçok ülkede tartışılmasına rağmen, son yetmiş yılda tıbbi uygulamalar arasına girmiş ve popüler olmuştur.
Antik çağlarda, Trepanasyon gibi bazı cerrahi müdahaleler (MÖ. 7. YY.’ dan başlayarak) uygulanmıştır; bu cerrahi işlem kafatasında delik açılarak kafa içi basıncının düşürülmesini amaçlamaktadır, çok nadir durumlarda hala kullanılmaktadır. Tarihte dini uygulamalar için veya kötü ruhları kovmak amaçlı uygulandığı da bilinmektedir. Orta Asya, Avrupa, Antik Mısır, Antik Amerika, (özellikle Peru’ da) yaygın olarak uygulanmıştır.
Yine o dönemlerde, sıcak su banyoları ve su kaynakları hastalıkların tedavisinde (hidroterapi) kullanılmıştır. Bergama’ da bulunan Asklepion bunun en güzel örneklerindendir.
Ortaçağ ve Rönesans dönemlerinde, Sülükler ve Vakumlu kupalar gibi yöntemler kan dolaşımını artırmak ve bazı hastalıkları sağaltmak için kullanılmıştır. Ülkemizde son yıllarda bu yöntemlere doğru bir yöneliş izlenmektedir !

  1. yüzyılda geliştirilen Homeopati, hastalıkların tedavisi için doğal maddelerin kullanılması yöntemidir. Günümüzde batı Avrupa ülkelerinede hala oldukça yaygın kullanılmaktadır; Homeopati yöntemlerinin uygulandığı ofislere rastlanmaktadır.
  2. ve 20. yüzyıllarda, bilimsel yöntemlerin gelişmesiyle birlikte modern tıp alanında önemli ilerlemeler kaydedilmiş, “Nedene yönelik Tedavi” uygulamaları başlamıştır. Modern tıp sayesinde birçok hastalık tedavi edilebilmekte, insan ömrü ve yaşam kalitesi önemli ölçüde uzamış bulunmaktadır. İnsan ömrünün Tarih öncesi dönemlerden yeni çağa gelinceye kadar 30 – 40 yıl arasında olduğu arkeolojik buluntularda saptanmıştır. Yeni Çağ’ dan sonra insan ömrü yavaş yavaş uzamaya başlamıştır; gelişen sağlık hizmetleri ve hijyen standartları ile temiz içme suyuna kolay erişimin burada katkısı önemlidir.
  3. ve 19. yüzyıda Sanayi devrimi’ nin de etkisiyle insan ömrü daha da uzamıştır. Antibiyotiklerin ve aşıların bu dönemlerde bulunmuş olması çok etkili olmuştur.
  4. yüzyılda, insan ömrü hızla uzamaya devam etmektedir. Daha iyi tedaviler, sağlık hizmetlerine erişilebilirliğin kolaylaşması ve teknolojik ilerlemeler bu yönde olumlu etkide bulunmaktadır. Ayrıca, yaşam tarzı değişiklikleri ile insanlar daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sürebilmektedirler. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre, 2020 yılında dünya genelinde ortalama yaşam beklentisi Kadınlar için 73.6 yıl, Erkekler için 69.9 yıldır.
    DEVRİMSEL
    İNOVASYONLAR
    Aşılar: Antik çağlardan başlayarak başta çiçek hastalığı salgını olmak üzere, büyük salgınlar yaşanmıştır. Çiçek aşısı (1796) da bulunmuş, ancak çiçek hastalığının dünya genelinde yok edilmesi (1980) de gerçekleşebilmiştir. Corona enfeksiyonu bu konunun en yakın örneğidir ve günümüz olanaklarına rağmen dünyayı perişan etmiştir.
    Eterin Genel Anestezi amaçlı kullanımının keşfi (1846) ile cerrahide büyük ilerleme olmuştur.
    Röntgen görüntüleme ve Radyoterapi sağlayan X-ışınlarını keşfi (1895) tanı ve sağaltımda büyük bir atılım sağlamıştır.
    Kemoterapi amaçlı savaş gazlarının kanser tedavisinde kullanılması (1915) çok önemli bir başlangıç olmuştur.
    Endoskopik cihazların geliştirilmesi (1868). Fiber optiklerin kullanımı 20i YY. ın başıdır.
    Penisilin’ in keşfi (1928). Antibiyotik öncesi dönemde frengi hastalarına tifo mikrobu verilerek hastanın ateşi yükseltiliyor, ısıya çok duyarlı frengi etkeninin (Spiroketlerin) öldürülmesi sağlanıyordu. Frengiden kurtulan hasta çoğunlukla tifodan kaybediliyordu.
    DNA’ nın çift sarmal yapısının keşfinin açıklanması (1953) sonucunda genetik bilimi hızla gelişmeye başlamıştır.
    Organ Nakli (1954 Böbrek nakli) ile işe başlanmış yetmiş yılda inanılmaz yol alınmıştır
    Kalp Pili kullanılarak kalp ritm bozukluklarında uygulanması (1958) yaşam süresini uzatan etkenlerdendir.
    Moleküler biyoloji ve genetik buluşlarının uygulanması (20. yüzyılın ortaları) sonucunda Genetik Testler (1960) uygulanmaya başlanmıştır.Gen düzenleme teknolojisinin keşfi (2012)
    Mikrocerrahi tekniklerinin geliştirilmesi (1960) sonucunda beyin, göz, kulak ameliyatları hızla gelişmiştir.
    Nikola Tesla’ nın çalışması elektromanyetizmanın prensibi üzerine İlk MRI cihazı(1970) de ortaya çıkmış, tanı ve taş kırma gibi yöntemler ile tıp dünyasına çok büyük katkı sağlamıştır.
    İlk Koroner By Pass ameliyatları (1977), İlk Yapay Kalp nakli (1982).
    İlk başarılı Tüp Bebek tedavisi (Louise Brown’un doğumu, 1978).
    AIDS Tedavisi amaçlı anti-retroviral ilaçların geliştirilmesi (1990) sonucunda ölümcül Aids sıradan bir hastalığa dönüşmüştür.
    Bağışıklık sistemi ve hastalıklarının tedavisi (20. yüzyılın ortaları ).
    Burada bir kısmını saydığım pek çok inovasyon, tıp bilimin ilerlemesine yol açarak insanlığın yaşam kalitesini yükseltmede ve yaşam beklentisini yükseltmede önemli rol oynamıştır.
    YAPAY ZEKA’ NIN KATKISI
    Tarih boyunca birçok devrimsel inovasyon insanlığın yaşamını önemli ölçüde etkilemiştir. Tarım devrimi, Sanayi devrimi, Bilgi Teknolojileri devrimi gibi dönemler toplumlarının ekonomilerini ve yaşam tarzlarını dönüştürmüştür.
    Yapay zeka (YZ) bu devrimlerin en yenisi ve etkilisi olma yolundadır. Tıp biliminin bugünkü düzeyine, yapay zeka yöntemlerinin eklenmesi, bu gelişmeye daha büyük bir ivme katacaktır. Varılacak nokta hakkında bir öngörüde bulunmak bugün için zordur. Artificial İntelligence (Aİ) ve Articial Life (AL),sağlık sektöründe kuşkusuz devrim niteliğinde değişikliklere yol açacaktır.
    Son aylarda gerçekleştirildiğini öğrendiğimiz (YZ)’ nın Video üretme teknolojisinin tıp eğitiminin ve sağaltımın her aşamasına büyük katkı sağlayacağını şimdiden söyleyebiliriz. Yapay zeka’ nin sağladığı Büyük Veri Analitiği ve Makine Öğrenimi kullanılarak hastalıklara daha hızlı ve doğru tanı konulacaktır; ayrıca, hastaların genetik yapısı, tıbbi geçmişi ve yaşam tarzı gibi faktörlere bağlı olarak kişiselleştirilmiş tedavi planları önerilecek, bu da tedavinin etkinliğini artıracak ve yan etkileri azaltacaktır. Patolojik anatomik tanı yöntemlerinin çok daha presiz gerçekleşmesinin (YZ) ile sağlanması beklenmektedir.
    Robotik Cerrahi sistemleri ve yapay zeka destekli cerrahi planlama ile cerrahi girişimler daha hassas ve etkili olacaktır. Böylelikle iyileşme sürecinin kısalması, komplikasyon riskinin azalması beklenmektedir.
    Yapay zekanın, belirli hastalıkların riskini tahmin etme ve önleyici yöntemleri geliştirme konusunda önemli bir rol oynayacağı öngörülmektedir. Bu durumda sağlık hizmetlerinin daha sürdürülebilir duruma gelecektir.İİaç keşfi ve geliştirme süreçlerinde (YZ) kullanılması daha etkili ilaçların, daha hızlı bir şekilde keşfine yardımcı olacaktır. Bu şekilde alternatif sağaltımların bulunması sağlanacaktır.
    Teknolojinin gelişiminin sağlık sistemine adaptasyonu, etik ve güvenlik konularını tartışmaya açacaktır. Bunlar sağlanırsa, yapay zeka teknolojilerinin insanlığın sağlık ve yaşam kalitesini önemli ölçüde artıracağı düşünülmektedir. Bu gelişmelerin, kolay erişilebilir, etkili ve sürdürülebilir olması insan sağlığını büyük ölçüde ileriye taşıyacaktır.
  5. sanayi devriminde elektrik, 3.sanayi devrİmi ile başlayan bilgisayarlaşma ve özellikle 3. Ve 4. sanayi devrimlerindeki Robotik gelişmeler tıp konusunda da büyük bir sıçrama sağlamıştır.
    Yeni teknolojilerin ışığında gelişen sağaltımlar Da Vinci Robotik cerrahi araç ve yöntemiyle çok ileriye taşınmış, binlerce kilometre uzaktan yapılabilen ameliyatlar cerrahide yeni bir dönem başlatmıştır. Yapay zeka ile bunun çok ilerisine geçilmesi önemli bir beklenti oluşturmaktadır.Yapay Zekanın tüm çalışma alanlarında olumlu gelişme sağlayacağı beklentisi büyüktür. Bir yandan da bazı kaygılar bulunmaktadır. Kaygıları kabaca erken ve geç kaygılar olarak sınıflayacak olursak, erken dönemde işsizlik sorunu yaşanacağı endişesi ön plana çıkmaktadır.
    Tıp özelinde de işsizlik kaygısının olabileceğini, ancak bunun diğer sektörlerden daha az etkili olacağını düşünmekteyim, çünkü “insan elinin insan bedenine dokuma zorunluluğunun” yerini bugünkü bilgilerimize göre, kolay kolay hiçbir yöntemin alamayacağını düşünüyorum.Tıp insanının yeni teknolojilere karşı iş güvencesini şimdilik ! burada görmekteyim.
    Geç ve çok önemli oluşabilecek bir kaygı, hatta korku ise Yapay Zeka’ nın tüm kontrolu ele geçirerek insandan bağımsız harekete geçme olasılığıdır.
    Bu durum yeterince farkedilmiş olmalı ki AR-GE çalışmalarına yavaşlatma başlatıldığı açıklamaları gelmektedir.Tıbbın ulaştığı bu noktadan sonra ,Yapay Zeka Teknolojileri’ nin katkısıyla, ulaşacağı boyutu öngörmek giderek zorlaşmaktadır.
    Tıp biliminde bugün ulaşılmış olan nokta, tüm bilimlerde olduğu gibi, tarihsel birikimin bir sonucudur.
    Si Isaac Newton’ un söylediği, 250 yıl sonra Albert Einstein’ ın alıntıladığı gibi,
    “Bilim İnsanları, Öncülerinin Omuzlarında Yükselmektedirler”.

(YZ) katkısıyla Tıp insanlarının buluşları da insanı daha sağlıklı bir yaşam ortamına yükseltecektir.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Bir kahve molasında satılan dostluklar

ChatGPT: İş hayatında insanı en çok yıpratan şey, uzun mesailer ya da düşük maaşlar değil; aynı hedef için omuz omuza çalıştığı bir arkadaşının bir gün sırtını dönmesidir. Çünkü ihanet, sadece bir güveni değil, insanın iç dengesini de yıkar. Kısa vadede kazandırıyor gibi görünse de, uzun vadede itibar kaybı kaçınılmazdır; zira iş dünyası küçük bir ekosistemdir ve “güvenilmez” damgası bir kez vuruldu mu silinmez. Üstelik ihanet sadece kurbanı değil, kurumu da zehirler: Güvenin olmadığı yerde cesaret, yaratıcılık ve bağlılık barınamaz. Adil ve şeffaf olmayan ortamlarda ihanet kök salar, sadakat ise susar. Oysa gerçek başarı, başkasının sırtına basarak değil, birlikte yükselerek kazanılır. Çünkü hiçbir unvan, dostluğu satmanın bıraktığı gölgeyi silemez; ihanet eden sonunda yalnız kalır, kazandığını sandığı her şeyin aslında kayıp olduğunu çok geç anlar. İş dünyasında en değerli sermaye ne para ne güçtür — güven ve itibardır, ve onu kaybeden gerçekte her şeyini kaybeder.

Kendimizi geçmek, Trafikteki araçları geçmek gibi değil

Hayatta başarıyı çoğu zaman yanlış tanımlıyoruz; sanki mesele, başkalarını sollayıp varış çizgisine önce ulaşmakmış gibi. Oysa hayat bir yarış pisti değil, sabırla geçilmesi gereken uzun bir trafik akışı ve bu trafikteki tek rakibimiz, dünkü halimiz. Toplum bize hep “daha hızlı, daha çok, daha önde ol” diyor ama asıl soru şu olmalı: “Ben bugün, dünün ben’inden daha mı iyiyim?” Kendini geçmek; büyük zaferler kazanmak değil, küçük alışkanlıkları dönüştürmektir — dün ertelediğini bugün yapabilmek, öfkelendiğin yerde susabilmek ya da kendine bir bardak su fazla içirebilmektir. Başkalarıyla kıyaslandığında sonuç hep huzursuzluk olur, çünkü bu yarışın sonu yoktur. Gerçek başarı, kendi gölgeni geçebildiğin o küçük ama anlamlı anlarda gizlidir. Çünkü insan, başkalarını değil, kendi sınırlarını aştığında özgürleşir.

Transpersonel liderlikte güven: Ruhsal bilinç ile kurulan ekipler

Transpersonel liderlik, liderliği yalnızca hedefler ve performansla sınırlamayıp, ekibin bilinç, ruhsal denge ve kolektif uyumunu da gözeten bir anlayıştır. Bu liderlik türü, çalışanları birer “kaynak” değil, potansiyelleri ve sezgileriyle bir bütün olarak görür. Uruguay eski başkanı Jose Mujica, mütevazı yaşam tarzı, şeffaflığı ve toplumsal faydayı merkeze alan yaklaşımıyla bu liderlik anlayışının canlı bir örneğidir. Transpersonel lider için güven, bir strateji değil, ruhsal bir sorumluluktur; çünkü güven, hem ekip enerjisinin hem de kolektif bilincin temelini oluşturur. Şirketlerde güvenli bir ortam yaratmak, çalışanların içsel motivasyonlarını, yaratıcılıklarını ve bağlılıklarını artırır. Ancak güven zedelendiğinde, liderin görevi hatalarını fark etmek, şeffaflıkla iletişim kurmak ve tutarlılıkla güveni yeniden inşa etmektir. Dürüstlük, empati, adalet ve bilinçli iletişim, transpersonel liderin en güçlü araçlarıdır. Gerçek liderlik, sadece sözlerle değil, varlığıyla güven veren bir enerji alanı yaratabilmektir.

Müşteri sadakati mi, maliyet mi? İade süreçlerinin marka imajına etkisi

Alışveriş artık yalnızca ürün almak değil, markayla kurulan ilişkinin bir parçası. Bu ilişkinin en kritik aşaması ise iade süreci. Çünkü iade, bir markanın müşterisine gerçekten ne kadar değer verdiğini gösteren sınavdır. Müşteri açısından kolay ve destekleyici bir iade süreci, güven ve sadakat duygusunu pekiştirirken; markalar için bu süreç, kısa vadede maliyet yaratsa da uzun vadede güçlü bir imaj ve sadık müşteri kitlesi kazandırır. Zorlaştırılan iade politikaları ise kaliteyi gölgede bırakır, olumsuz deneyimler hızla yayılır. Dolayısıyla asıl mesele “maliyet mi, sadakat mi?” değil; “bugünü mü kurtaracağız, geleceğe mi yatırım yapacağız?” sorusudur. Çünkü markalar bilir ki güven, iade sürecinde kazanılır ve bir kez kaybedildiğinde hiçbir reklam bütçesiyle geri alınamaz.