Bugün sokakta rastgele insanlara sorsak: “Hayatta en büyük hedefin ne?” diye. Çoğu kişi “iyi bir meslek sahibi olmak, para kazanmak, başarılı olmak” diyecektir. Ama çok azı “iyi bir insan olmak” der. Çünkü “bir şey olmak” kulağa daha cazip gelir, toplumun da alkışladığı bir hedeftir. Oysa insan biraz yol aldığında fark eder ki, bir şey olmak kolaydır; ama iyi insan olmak çok daha zor ve çok daha değerlidir.
Çocukluğumuzdan Gelen Telkin
Hepimizin kulağına küçük yaşlardan itibaren fısıldanan o cümleyi hatırlarsınız:
“Büyüyünce bir şey ol.”
Bir şey olmak… Yani öğretmen, doktor, mühendis ya da toplumun gözünde saygın görülen başka bir meslek. Sanki insanın değeri yalnızca unvanıyla ölçülüyormuş gibi. Fakat hayatın içine girdikçe anlıyoruz ki mesele, “bir şey olmak” değil, “iyi bir insan olabilmek.”
Bir Şey Olmak Kolay, İyi İnsan Olmak Zor
Bir şey olmak görece kolaydır. Çalışır, sınav kazanır, fırsatları değerlendirirseniz bir yere mutlaka gelirsiniz. Ama iyi insan olmak ömür boyu süren bir imtihandır. Çünkü vicdan, insanın içinde sessiz bir mahkeme kurar. Dışarıya güçlü, başarılı görünseniz de; vicdanınızla barışık değilseniz içinizde hep bir eksiklik vardır.
Bunu anlamak için çok uzaklara gitmeye gerek yok. Etrafımızda unvan sahibi, makam sahibi, hatta servet sahibi birçok insan görüyoruz. Ama her birinin gerçekten huzurlu ve mutlu olduğunu söylemek mümkün mü? Bazılarının iç dünyası, dışarıdan görünen ihtişamla hiç örtüşmez. İşte tam da bu yüzden, insanın en büyük başarısı vicdanıyla barışık kalabilmesidir.
Toplumun Dayattıkları
Toplum bize hep kalıplar sunar: “Okulunu bitir, iyi bir iş bul, evlen, yuva kur…” Bunların hepsi değerlidir. Ama çoğu kez eksik kalan bir şey vardır: “İyi insan ol.”
Oysa dünyada en kıt kaynak, iyi insanlıktır. Dürüstlük, merhamet, adalet ve vicdan… Bunların hiçbirinin maddi karşılığı yoktur.
Bugün kariyer başarısı çok konuşulur, maddi zenginlik övülür, güç ön plana çıkarılır. Ama kimse nadiren “O çok iyi bir insandı” diye bahseder. Halbuki insanı ölümsüz kılan şey, tam da budur.
Küçük Anlarda Gizli Olan Büyüklük
Hayatın değerini aslında küçük anlar belirler. Bir sabah kahvesi, sevdiklerimizle edilen kısa bir sohbet, sokaktaki bir çocuğun gülümsemesi… Biz çoğu zaman büyük hedeflere kilitlenirken hayatın asıl güzelliğini ıskalarız. Günün sonunda hedefler değil, yaşadığımız anlar kalır.
Ne yazık ki çoğu insan hayatı bir merdiven gibi görür: Hep yukarı çıkmak, hep daha fazla elde etmek ister. Fakat yolun sonunda zirveye ulaşsa da, eğer yanında paylaşacak kimse yoksa ya da vicdanı rahat değilse, o zirve aslında oldukça yalnız bir yerdir.
İyi İnsan Olmanın İmtihanı
İyi insan olmak zordur çünkü hayat sınavlarını en beklenmedik anlarda verir.
•Haksızlığa uğradığınızda, susmak kolaydır; ama doğru olan ses çıkarmaktır.
•Menfaat önünüze geldiğinde, kabul etmek cazip gelir; ama erdemli olan reddetmektir.
•Kalbinizi kıran birine aynıyla karşılık vermek doğaldır; ama bağışlamak büyüklük ister.
İşte bu küçük anlar, karakterimizi inşa eder. Çoğu zaman kimse görmez, kimse alkışlamaz. Ama insanın gerçek değeri tam da bu görünmeyen anlarda ortaya çıkar.
Dünyanın Eksik Kaldığı Yer
Bugün dünyada savaşların, yolsuzlukların, adaletsizliklerin temelinde de “iyi insan olamama” sorunu yatıyor. Daha çok kazanma hırsı, daha güçlü olma isteği, başkasının hakkını yok sayma alışkanlığı… Eğer dünyada daha çok iyi insan olsaydı, belki de bu kadar yaralı bir gezegenin üzerinde yaşamazdık.
Herhangi bir ülkede yapılan bir yolsuzluk haberi ya da bir haksızlık vakası, aslında sadece “iyi insan” eksikliğinin somut bir örneğidir. İyiliğin olmadığı yerde düzen çöker, adalet yara alır, güven kalmaz.
Gerçek Beklentimiz Ne Olmalı?
Belki de hayatın beklentisini yeniden tanımlamalıyız. Daha çok makam, servet ya da şöhret değil; vicdanla barışık, huzurlu bir yaşam… Çünkü günün sonunda insanlar bizi unvanlarımızla değil, karakterimizle hatırlar.
Ölüm döşeğinde kimse “Keşke daha çok param olsaydı” demez. Ama pek çoğu “Keşke daha çok sevdiklerimle vakit geçirseydim, keşke daha az kalp kırsaydım” der. Çünkü kalıcı olan, bıraktığımız insani izdir.
Son bir söz söylemem gerekirse;
Hayat uzun gibi görünse de aslında çok kısa bir andır. Ve bu kısa anın en anlamlı hali, doğru ve güzel bir insan olarak yaşamaktır. Zordur, evet. Ama zor olduğu için kıymetlidir.
Çünkü hiçbir unvan sonsuza dek sürmez; fakat doğru kalabilen bir karakter, hem insanın ömrünü hem de geride bıraktığı hatırayı ayakta tutar.
Ünvanlar geçer, iyilik kalır
Tarih
