Güne, Yapay Zeka (AI) ile başlayıp, AI’yı konuşup, onun nimetlerinden faydalanıp yine onunla bitiriyoruz. Ancak an geliyor AI da çaresiz kalıyor. Hayatı kolaylaştırmasının yanı sıra özellikle bir çok mesleğinde sonunu getireceği ile ilgili haberlerin çıkmadığı gün neredeyse yok. Bu konu ise meslek seçimlerine, kariyer değişim planlamalarına ve zaman zamanda ciddi gelecek korkusuna neden oluyor.
Peki durum ne kadar ciddi?
Geçen ay eşimin araba lastiklerini değiştirmem gerekti. Yapay zeka destekli yaptığım araştırmalar sonucu, İstanbul’da yaşadığımız için dört mevsim Alman markası bir lastik (AI yardımıyla) almaya karar verdim. Bayilerden aldığım fiyatlar maalesef internet fiyatlarının %30-40 daha pahalı olduğu için nihayetinde ünlü bir internet pazaryerinden siparişimi verdim. İkinci günün sonunda lastikler gelmişti. Tam da bu noktada artık lastik değişimi için AI’nın yardımcı olamayacağı sınıra gelmiştim. Lastiğiniz patladığında, değişimi gerektiğinde, ihtiyacınız bir lastik tamircisi oluyor ve bu hizmet hala geleneksel şekilde yapılıyor. Saçlarınız uzadığında güvendiğiniz Berberin koltuğuna oturuyor, su kaçağı olduğunda mahallenin tesisatçısını arıyor, kapıda kaldığınızda çilingirin numarasını çeviriyorsunuz. İşte bu alan Yapay Zekaya kapalı zanaat’lara açık alanın başladığı alan. Sermayeden çok nitelikli emeğe dayanan, el becerisi ve ustalık gerektiren günlük ihtiyaçları karşılayan işlerin erbablarına ise zanaatkar (Artizan) denen özel alan. Zanaatını yaparken bir de insan ilişkilerinin de hakkını veriyorsan o zaman AI vız gelip tırıs gider. Kadınların kuaför seçiminde, berberin marifetinin yanı sıra ne istediğini bilen, sosyalleşebildiği, kendini rahat ve huzurlu hissetiren sosyal zekası yüksek kişilerin tercih edilmesi de tesadüf değildir.
AI, “veri”yi bilir. Ama bir insanın ellerinin nasırına, bir çiftçinin toprağa bakarken duyduğu iç sezgiye, bir zanaatkârın “bu taş biraz sabırsız” deyişine çapı yetmez. Zanaat, sadece bilgi değil, karakterin ve tecrübenin uzantısıdır ve gelecekte de usta dokunuşlar bilgi kadar değerli olmaya devam edecektir. Herkesin elinde aynı teknolojiler varken farkı yaratan, işine kalbinden bir parça koyabilen, ruh katabilen olacaktır. Bugün herkes “AI prompt”larını konuşuyor, “hangi araçla daha verimli olurum” diye yarışıyor. Oysa farkı, o araçlara anlam katabilen, üretimi bir zanaate dönüştürebilenler olacaktır.
Matbaa’nın keşfiyle hattatlar telaşa kapılmıştı. Fotoğraf makineleri icat edilince ressamlar “Sanat bitti.” demişti. Şimdi yeni neslin dilinde başka bir tedirginlik var: “Yapay zekâ geliyor, işlerimiz elden gidiyor.” Oysa tarih bize hep aynı gerçeği fısıldıyor, Teknoloji sıradan işlerin yerini alır ama ustalığın yerini alamaz, sadece ortalamayı ucuzlatır.
Bir marangoz düşünün. Elinde yılların izini taşıyan bir rende, gözünde sabrın çizgileri… O, tahtaya baktığında ağacın yaşını, lifin yönünü, hatta sesinden rutubeti anlar. AI o ağacı lazer hassasiyetinde çok daha hızlı kesebilir ama “hand made” el yapımı ahşabın orijinalliğini yakalaması mümkün değildir. Zanaat, kitaptan değil, el izinden yavaş yavaş öğrenilir karakterin yansımalarını taşır. Bilmenin ötesinde, hissetmek bambaşka bir boyuttur. İçten içe pişer, usta-çırak arasında elden ele, gözden göze geçer. Sadece elin değil, ruhun da yoğrulduğu bir tecrübeye dönüşür.
Yapay zekâ veriyi bilir, fakat bir insanın sabrını, sezgisini, emeğini anlayamaz.
Bir çiftçinin toprağa baktığında hissettiği sezgiyi, bir ustanın “bu taş biraz inatçı” deyişini koda çeviremezsiniz.
Zanaatkârlık artık sadece ahşap, taş ya da deriyle sınırlı değildir. Kod yazmakta bile bir zanaat vardır.
Usta bir yazılımcı satır satır kodu öyle bir kurar ki, o program sadece çalışmaz, nefes alır.
Uzman bir veri analisti, milyonlarca satır arasında kimsenin fark etmediği hikâyeyi bulur.
İşini duygularıyla çeşnileyebilen bir grafik tasarımcı aynı AI aracını kullanır, ama satır aralarına kendi imzasını gizler. Tecrübeli bir iletişimci, aynı kelimeleri kullanır, ama duyguyu bambaşka bir tınıyla aktarır. Doğanın kokusunu içselleştirebilen bir tarım mühendisi sensörlerle toprağı ölçerken, gözle görmediği veriye sezgisiyle anlam katar. Binlerce müşteriyle hasbihal etmiş, işinin piri uzman bir satışçı, yapay zekâ verilerinden faydalanır ama ilişkiyi, güveni ve samimiyeti kendi zanaatkârlığıyla kurar.
İşte bu yüzden geleceğin profesyonelleri ikiye ayrılacak. Yapay zekâyı kullananlar ve bununla beraber işine tecrübesini, ruhunu katarak işin gerçek erbabı olanlar. Birinci grup üretirken, ikinci grupta fark yaratanlar olacaktır. Çünkü teknoloji bir araç, ustalık ise o aracı konuşturma biçimidir.
Evet, yapay zekâ çağrı merkezlerinde bilgi akışını hızlandırabilir. Ama orada bile bir şeyler eksiktir. Muhattabınız bir insan olmadığında, samimiyet, insana özgü sıcaklık yine eksik kalır.
İnsana ait olanı kopyalamak değil, hissetmek gerekir.
Kalifiye bir mavi yakalının yeni mezun Mühendislerden çok daha fazla aranması ve maaş teklif edilmesi, ustalığın geleceğin fark yaratan sermayesi olduğunun göstergesidir.
Geleceğin dünyasında kolay ulaşılabilen bilgini yanı sıra emeğin, ustalığın ve karakterin algoritmalara meydan okuduğu alanlar olmaya devam edecektir.
AI, bilgiyle üretim yaparken anlamlandırmayı hâlâ insan yapacaktır.
AI üretimi hızlandıracak, süreçleri otomatikleştirecek, maliyetleri düşürecektir. Ancak o soğuk mükemmellik, insanın sıcak kusurlarının karşısında hep eksik kalacaktır.
Hele ülkemizde sabahtan akşama, akşamdan sabaha gündem ışık hızında değişirken, AI çözümleri tek başına mavi ekran verirken, girişimci-yatırımcı olmak veya olarak kalabilmek, cesaret ve vizyon isteyen en büyük zanaat olmaya devam edecektir. Bu zanaatkarlar Dünya’ya meydan okumaya devam edeceklerdir.
Muhtaç olduğumuz kudret ise damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.
Yapay zeka mı dedin! O da neymiş! Vız gelir tırıs gider …
Tarih
