Zihinden Bilince Geçen Liderlerin Ortak Sırrı; Sessizlik

Tarih

Modern iş dünyasında çoğu yönetici hız, veri ve kontrol üçgeninde sıkışıp kalıyor. Ancak farkında olunmayan büyük bir gerçek var: Zihnin gücü büyüktür ama bir yere kadardır. Zihin analiz eder, planlar, karşılaştırır ve karar verir. Ama çoğu zaman aynı kalıpları tekrarlar. Bu nedenle yöneticiler sürekli benzer krizlerle, aynı döngülerin içinde mücadele eder durur.
Oysa bir üst bilinç düzeyine geçen liderler, artık oyunu başka bir seviyeden oynar. Zihnin ötesindeki o alan, sezgiyle, farkındalıkla, içsel sessizlikle çalışır.
“Zihniniz, sizi başarıya taşıyabilir. Ama bilinciniz, sizi varoluşla hizalar.”Ram Dass
Gerçek liderlik, görünmeyeni görebilme sanatıyla başlar. Sadece dışarıya bakmak değil, içeriye dönmekle mümkün olur. Çünkü lider, kendini tanımadan başkasını anlayamaz.
Birçok büyük lider, farkında olmadan bilinçle karar verir. Steve Jobs’ın meditasyona olan ilgisi, Oprah Winfrey’in sessizlik inzivaları, Jeff Weiner’ın (LinkedIn CEO’su) her sabah bilinçli farkındalık seansı bu bilince geçişin izlerini taşır.
“En önemli kararlarımı sessizlikte verdim.” Oprah Winfrey
Peki Nedir Zihin ve Bilinç?
Zihin; düşünceler, anılar, analizler, yargılar, inanç sistemleri ve öğrenilmiş programlardan oluşan bir alandır. Bir nevi “içsel işletim sistemi”dir. Mantıkla çalışır, geçmiş deneyimleri kaydeder ve geleceği tahmin etmeye çalışır.
Bilinç, kişinin hem iç dünyasının hem de dış dünyanın farkında olma hâlidir.
Ama spiritüel düzlemde çok daha derin bir anlama gelir:
Bilinç, zihnin ötesinde olan; gözlemleyen, tanık olan, saf farkındalıktır.
Bilinç = Farkındalık + Tanıklık
Bilinç, bir şey hakkında düşünmek değil, o şeyin varlığını doğrudan ve yargısız fark etmektir.
Örneğin:
“Kızgınım” demek zihin düzeyindedir.
“Kızgınlığı gözlemliyorum” demek bilinç düzeyindedir. Bu fark çok önemlidir.
Zihin, bilinçten ayrıdır, zihin bir içeriktir (düşünceler, anılar, duygular).
Bilinç ise o içerikleri izleyen boşluktur.
Okyanus = Zihin
Okyanusa bakan kişi = Bilinç
Zihin düşünür, bilinç fark eder. Zihin geçici olanla ilgilenir. Bilinç kalıcı olanla temas eder.
O Halde Bilinçli Lider Nasıl Davranır?
•Panik anında sakinliğini korur.
•Sözcüklerin arkasındaki duyguyu okur.
•İnsanları motive etmekten çok onlara ayna tutar.
•Doğru zamanı sezgisel olarak hisseder.
Bir Hikaye: Önce içindeki krallığı yönet
Bir kral Hintli bir guruya gider ve sorar:
“Ülkemi daha iyi yönetmek için ne yapmalıyım?”
Guru cevap verir: “Önce içindeki krallığı yönet.”
Kral şaşırır: “Ben zaten kralım.”
Guru gülümser: “Hayır, sen zihninin kölesisin. Krallığın dışarıda değil, içeride başlar.”
Liderler İçin Uygulama Rehberi – Bilince Açılan 5 Kapı

  1. Sessiz Zaman Alanı Oluştur
    Günde 15 dakikalık sessizlik, tüm gününü yeniden inşa eder. Zihnin sustuğu yerde liderlik başlar.
    İlham Hikayesi: Steve Jobs
    Apple’ın kurucusu Steve Jobs, haftada birkaç kez meditasyon inzivalarına katılırdı. Onun meşhur sözlerinden biri şuydu:
    “Sessizliğin içinde, sezgisel bir açıklık belirir. Orada kararlar netleşir.”
    Jobs, birçok önemli ürün kararını bu sessiz alanlarda, hiçbir veri olmadan verdiğini ifade etmiştir.
  2. Duygulara Yargısız Tanık Ol
    Zihnin yorumlamasını değil, duygunun özünü hisset.Bastırılan duygu düşman, gözlemlenen duygu rehberdir.
    İlham Hikayesi: Satya Nadella (Microsoft CEO’su)
    Satya Nadella, empatiyi liderliğin temeline oturtan nadir yöneticilerden. Oğlunun sağlık sorunları sayesinde duygularla savaşmayı değil, onlara tanıklık etmeyi öğrendiğini anlatıyor.
    “Duygularla boğuşmayı bırakıp onları kabul ettiğimde liderliğim değişti. Daha yumuşak ama daha etkili oldum.”
  3. “Ben” Merkezinden “Biz” Bilincine Geç
    Liderlik yalnızlık değil, bir alan yaratma sanatıdır.
    “Bencilliğin hüküm sürdüğü yerde liderlik değil, korku büyür.”
    İlham Hikayesi: Aydın Doğan
    Doğan Grubu kurucusu Aydın Doğan, yıllar önce verdiği bir röportajda şunu söylemişti:
    “Kendi ismimi değil, ortak aklı büyüttüğüm sürece işlerim büyüdü. Herkesin ‘ben’i, birleştirici bir ‘biz’e dönüştüğünde işler yoluna giriyor.”
    Bu bakış açısı onu Türkiye’de medya ve iş dünyasında uzun yıllar lider kıldı.
  4. Veriden Önce Hisse Güven
    Rakamlar gerçeği anlatmaz, sadece geçmişi özetler. Geleceği sezgi belirler.Veri düşünceyi, sezgi geleceği yönetir.
    İlham Hikayesi: Oprah Winfrey
    Oprah, talk show’unu bitirme kararı aldığında reytingler hala zirvedeydi. Ama içindeki ses artık bir şeyin sona erdiğini söylüyordu. Veriler devam et diyordu ama o sezgisine güvendi.
    “O içsel fısıltıya sadık kaldım. Çünkü sezgi, kalbin verisidir.”
    Bugün onun bu sezgisel kararı, OWN kanalını kurmasına ve daha derin bir misyonla ilerlemesine sebep oldu.
  5. Zihinsel Tekrarlardan Uyan
    Kendini tekrar ettiğini fark ettiğin an, bilince ilk adımı atmışsındır.Tekrar fark edildiğinde döngü bozulur, dönüşüm başlar.
    İlham Hikayesi: Howard Schultz (Starbucks)
    2008 krizinde Starbucks yüzlerce şube açıyor ama karlılık düşüyordu. Schultz bir sabah fark etti:
    “Sürekli büyümeye odaklanıyoruz ama müşteriyi unutuyoruz.”
    Zihinsel tekrar zincirini kırdı. Tüm mağazaları kapattı, binlerce çalışana müşteri odaklı eğitim verdi. Bilinçli farkındalıkla kurumsal körlüğü kırdı.
    “Zihin harika bir hizmetkar, ama berbat bir efendidir.” David Foster Wallace
    Bilince Geçiş Lüks Değil, Zaruret
    Bu çağda lider olmak, sadece strateji belirlemek değil; kolektif bilince rehberlik etmektir. Şirketin bilançosu kadar liderin bilinci de hesap verir artık. Bu yüzden zihnin sınırlarından kurtulmak, sadece kişisel bir farkındalık değil; kurumsal bir devrimdir.
    “Zihin sustuğunda, bilinç konuşmaya başlar. Ve o zaman, gerçek liderlik başlar.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Ekibi Değiştirmek Kolay; Ya Kendini.

Kurumlarda gerçek ve sürdürülebilir dönüşümün anahtarı, dışsal değişikliklerden (ekip veya organizasyon şeması değişimi) ziyade liderin kendi içsel dönüşümünden geçer. Ekibi değiştirmek kolay olsa da, bu yalnızca görünürde bir hareket yaratır ve liderin iş yapış biçimi, öncelikleri ve alışkanlıkları sabit kaldıkça sonuçlar tanıdık kalır. Metin, kurumsal dönüşümün liderin öz-farkındalık ve öz-önderlik becerilerini geliştirmesiyle ivme kazandığını, bu becerilerin stres dayanıklılığını, performansı ve ilişkileri iyileştirdiğini vurgular. Etkili değişim için liderin "önce ben neyi bırakacağım?" sorusunu sahiplenmesi, savunmayı askıya alarak dinlemesi ve Dunning–Kruger tuzağından kaçınıp entelektüel alçakgönüllülük göstermesi gerekir. Kültür, liderin söyledikleriyle değil, örnekledikleri ve ödüllendirdikleriyle şekillenir; bu nedenle lider değişmeden kültürün değişmesi beklenemez. Pratikte bu, eski öncelikleri durdurmak, düzenli dinleme halkaları oluşturmak ve liderin kendi gelişim planlarını şeffaflıkla paylaşmasıyla başlar. Nihayetinde, hız ile ilerleme aynı şey değildir; en zor olan, yani liderin kendi davranışlarını değiştirmesi, ekibin değişmek zorunda kalması yerine istemesini sağlayan ve uzun vadede en verimli olan başlangıç noktasıdır.

Kişinin, “var olsun” diye uğraştıklarının yoklukları ile sınavı…

İnsan çoğu zaman sahip olduklarından çok, kendisinden esirgenenlerin peşine düşer; bu eksiklik duygusu kişiliği, kararları ve davranışları şekillendirir, hatta toplumsal sorunlara kadar uzanır. Freud’un “kişilik bastırılmış arzuların toplamıdır” sözüyle örtüşen bu hal, çocuklukta duyulmayan bir “aferin”den, iş dünyasında engellenen fırsatlara kadar her yerde kendini gösterir. Eksiklikler bazen sanatta yaratıcı güce dönüşse de çoğunlukla tatminsizlik, gösteriş merakı ve hatta şiddet olarak geri döner. Çözüm ise V.I.T.R.I.O.L. mottosunda gizlidir: insanın kendi iç derinliklerine inip arınması ve gizli taşını keşfetmesi.

Ünvanlar geçer, iyilik kalır

Çoğu insanın hayattaki hedefi meslek, para ya da başarı olurken “iyi insan olmak” çok az dile getirilen ama en kıymetli hedeftir; unvan, makam ve servet bir yere kadar taşırken, asıl değer vicdanla barışık kalabilmekte ve küçük anlarda erdemli seçimler yapabilmektedir. Haksızlığa karşı ses çıkarmak, menfaati reddetmek, affetmek gibi görünmeyen anlar insanın gerçek karakterini belirler. Toplum kalıplar dayatsa da, insanı ölümsüz kılan şey unvanı değil, “iyi bir insan” olarak hatırlanmasıdır.

İnsan Kaynaklarında Ücretlendirme: Adaletin Kaybolduğu Yerde Güven de Kaybolur

Bir iş yerinde maaş sadece bordroya yazılan bir rakam değil, çalışanın gözünde değerinin ölçüsüdür; adil olmayan ücretlendirme motivasyonu düşürür, sessiz istifayı tetikler ve yetenek kaybına yol açar. Google’ın şeffaflık politikası ya da Tesla’nın performansa dayalı prim sistemi gibi örnekler güveni artırırken, kişisel ilişkilere dayalı ücret farklılıkları ekip verimliliğini hızla yok edebilir. X kuşağı için güvence, Y kuşağı için şeffaflık, Z kuşağı içinse yan haklar ve esneklik öne çıkarken, en kritik nokta “eşit işe eşit ücret” ilkesinin korunmasıdır. Maaş, bir şirketin görünmeyen ama en güçlü sermayesidir; adalet sağlandığında güven, bağlılık ve verimlilik de beraberinde gelir.