Zihninin kaptanı ol, rahatlamak,Odaklanmak ve bağ kurmak üzerine

Tarih

Bir sabah gözlerini açtığında kendine şu soruyu sordun mu hiç:
“Bugün gerçekten orada olacak mıyım?”
Modern çağın kalabalığında, zihnimiz sanki bir yerlere yetişmeye çalışıyor. Günün başlangıcında çalan bir alarm sesiyle beraber başlıyoruz koşuya. Kahvemizi içerken bile geleceği düşünüyor, yürürken bile bildirimlere bakıyoruz. Zihnimiz bedenimizden birkaç adım önde, ama ruhumuz geride kalıyor. Bu durum sürdükçe, ne yaşamın tadı damağımızda kalıyor ne de ilişkilerin anlamı.
Thich Nhat Hanh tam da bu çağın insanı için üç sade ama derin çağrıda bulunur:
Rahatla. Odaklan. Bağ kur.
Bu üç kavram, sadece huzurun değil, insan olmanın özüne dair farkındalığın da anahtarıdır. Bu yazı, yaşamın karmaşasında içsel bir nefes molası sunmak için bu üç kavrama kulak veriyor. Belki de hatırlamamız gereken tek şey şudur:
“Yaşam, sadece orada olduğumuzda başlar.”
Rahatla: Dinlenmenin Unutulmuş Sanatı
Gevşemek… Ne kadar basit bir kelime, değil mi? Oysa içinde ne büyük bir devrim saklı. Thich Nhat Hanh’ın How to Relax adlı eserinde söylediği gibi, “Dinlenmek, yalnızca uyumak değildir. Dinlenmek, zihni ve bedeni bir araya getirmektir.”
Biz modern insanlar için rahatlamak, çoğu zaman ertelenen bir ödül gibidir. İşler bitince… Tatile çıkınca… Hafta sonu gelince… Ama asıl mesele şu: Gerçek rahatlama, dış koşulların değil, iç hâlin bir sonucudur.
Zihnimiz sürekli bir meşguliyet içinde olduğu sürece, bedenimiz ne kadar durursa dursun, yorgunluk geçmez. Oysa farkındalıkla alınan birkaç derin nefes, sıcak bir çay yudumu ya da sessizce doğaya bakmak bile zihinsel bir yeniden başlatma olabilir. Hanh’a göre dinlenmek bir lüks değil, varoluşsal bir ihtiyaçtır.
Bazen hiçbir şey yapmamak, en derin iyileşme biçimidir.
Odaklan: Anda Kalmanın Gücü
Zihnimiz sık sık geçmişte gezinir veya geleceği kurgular. Fakat gerçek yaşam, yalnızca “şimdi “de gerçekleşir. Thich Nhat Hanh’ın How to Focus adlı kitabında söylediği gibi: “Gerçek huzur, zihnin anda demir atmasından doğar.”
Odaklanmak, sadece dikkat kesilmek değildir; bir durum içinde tüm benliğinle var olmaktır. Yani bir çiçeği koklarken yalnızca çiçeği koklamaktır. Bir dostun gözlerine bakarken sadece orada olmaktır. Modern çağın çoklu görev takıntısı, bizi sürekli zihinsel olarak bölünmüş bir hâlde yaşamaya sürüklüyor. Oysa Hanh’ın öğretisinde, her anın içinde tam bir varlıkla kalmak, bir tür meditasyondur.
Odaklanmak, aynı zamanda bir iç disiplin eylemidir. Bu disiplin, hayatın gürültüsü içinde kendi merkezini bulmak, zihinsel dağınıklığı fark etmek ve şefkatle geri dönmeyi içerir. Her nefes bir dönüş biletidir; yeter ki onu fark et.
Gerçek odak, bir şeyi unutmak değil; her şeyin içinde kaybolmadan, bir şeyi bilinçle seçmektir.
Bağ Kur: Kalpten Kalbe Temasın Gücü
Günümüzde iletişim hiç olmadığı kadar hızlı, ama bağlantı hiç olmadığı kadar yüzeysel. Sosyal medya, mesajlaşma uygulamaları, yoğun iş temposu… Bizi birbirimize bağlar gibi görünürken aslında çoğu zaman yalnızlaştırıyor. Thich Nhat Hanh’ın How to Connect adlı kitabında söylediği gibi:
“Gerçek bağlantı, sadece karşındakiyle değil, önce kendinle başlar.”
Bağ kurmak, yalnızca fiziksel varlıkla gerçekleşmez; asıl mesele, bir başkasının varlığını gerçekten duymak, hissetmek ve ona kalpten alan açabilmektir. Kendimizle kurduğumuz bağlantı derinse, başkalarıyla olan ilişkimiz de o denli derinleşir.
Birinin gözlerinin içine baktığında gerçekten onu görmüyorsan, ne söylediğin, ne yazdığın çok şey ifade etmeyebilir. Kalpten gelen bir bakış, samimi bir dinleyiş, şefkatle kurulmuş bir cümle — işte gerçek bağlantının yapıtaşları.
Hanh, bir çiçeğe su verir gibi bağ kurmamızı önerir. İlgiyle, nazikçe, farkında olarak… Bu sadece insanlarla değil, doğayla, hayatla ve hatta evrenle kurulan bağlar için de geçerlidir. Çünkü yaşam, bağlantıdan ibarettir. Ve biz ne kadar bağ kurarsak, o kadar tamamlanırız.
İçsel Dünyamızla Uyumlanmak
Zihnin sakinliğini korumak, odağımızı bilinçli yönlendirmek ve kurduğumuz bağların derinliğini artırmak… Tüm bunlar günümüzün karmaşasında lüks değil, birer gereklilik haline geldi.
Bu yazının ilham kaynağı olan Thich Nhat Hanh, dünyanın en saygın Zen ustalarından biri, barış aktivisti ve derin farkındalık öğretisinin öncülerindendi. Sözleri yalnızca teorik değil, bir ömrü aşkla ve farkındalıkla yaşamış bir insanın süzülmüş deneyimlerinin ürünüdür.
Eğer her gün biraz daha sakinleşmeyi, biraz daha farkındalıkla yaşamayı ve bir çiçeğe yaklaşır gibi insanlara yaklaşmayı seçebilirsek; hem kendimiz hem çevremiz için şefkatin, farkındalığın ve gerçek bağlantının köprülerini kurabiliriz.
Çünkü asıl mesele, sadece yaşamak değil; nasıl yaşadığımızı bilerek, hissederek ve bağ kurarak yürümek…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Gösterişsiz zerafetin yeni yolu: Sessiz Lüks!

Günümüz iş dünyasında ve günlük yaşamda “lüks” kavramı sadece...

Çalışan ruh sağlığı ve mutluluğu İK’da refah programları

Çalışan Ruh Sağlığı ve Mutluluğu: İK’da Refah Programlarıİş dünyasında...

Markaların koku ile sadakat yaratma stratejisi 

Kokular hayatımızda çoğu zaman fark etmeden iz bırakan, duygularımıza...

Şirketler Neden Batar?

Şirketlerin hikâyesi çoğu zaman büyük hayallerle başlar. Kurucular vizyon...