Ceo’ların bir çoğu neden 5 yıldan fazla koltukta kalamıyor?

Tarih

Bir CEO’nun odasına girdiğinizde ilk göze çarpan şey, geniş masası, yüksek sırtlı koltuğu ve etrafındaki görünmez güç atmosferidir. O koltuk, dışarıdan bakıldığında cazibenin, gücün, prestijin simgesidir. Ama içine oturan herkes bilir ki, aslında altına gizlenmiş bir saatli bomba vardır: zaman. Araştırmalar, CEO’ların yaklaşık yüzde yetmişinin beş yıldan fazla o koltukta kalamadığını ortaya koyuyor. Bu yalnızca soğuk bir istatistik değil, aynı zamanda günümüz iş dünyasının nasıl dönüştüğünü anlatan çarpıcı bir gerçek. Sorunun cevabı, değişen beklentilerden yatırımcı baskısına, hızla tüketilen liderlik anlayışından kurum kültürlerindeki sabırsızlığa kadar uzanıyor.
Eskiden CEO’lar, uzun vadeli stratejiler hazırlayan, beş ya da on yıllık yol haritaları çizen isimlerdi. Bir şirketin geleceğini inşa etmek, adeta bir bina yapmak gibiydi: temel atılır, katlar yavaş yavaş yükselir, bazen sabırla yıllar boyunca tamamlanırdı. Bugünse tablo farklı. Sermaye sahipleri artık bu kadar sabırlı değil. Çeyrek raporlarıyla ölçülen başarı baskısı, liderleri uzun vadeli vizyonlardan uzaklaştırıyor. Bir CEO üçüncü çeyrekte hedefi tutturamazsa tahtı sallanmaya başlıyor. Yatırımcıların “hemen sonuç” beklentisi, yöneticileri günü kurtarmaya zorlayan bir zihniyete itiyor. Bu da liderin ufkunu daraltıyor; vizyoner projeler yerini kısa vadeli manevralara bırakıyor. Böyle bir baskı altında beş yıl, neredeyse bir ömür gibi görünüyor.
Üstelik CEO’lardan beklenen rol de bambaşka bir hal aldı. Bir zamanlar yalnızca şirketin kârını artırması, yeni pazarlara girmesi ve rakipleri geride bırakması yeterliydi. Bugün beklentiler çok daha karmaşık. Artık liderin hem çalışanların ruhunu okşaması, hem yatırımcıları tatmin etmesi, hem toplumsal meselelerde tavır alması, hem de dijital dönüşümü yönetmesi gerekiyor. Yani tek bir rolde onlarca farklı kimliği taşıması bekleniyor. Liderden vizyoner bir kaptan, karizmatik bir sözcü, ilham veren bir mentor, gerektiğinde kriz yöneticisi ve hatta sosyal meselelerde vicdan sahibi bir figür olması isteniyor. Böylesi ağır bir yük, ne kadar taşınabilir? İnsan üstü beklentiler, insanın taşıyamayacağı bir ağırlığa dönüşüyor ve liderler çoğu zaman bu yükün altında eziliyor.
Bir başka gerçeklik de liderliğin hızla tüketilen bir meta haline gelmesi. Toplumun, medyanın ve piyasaların ruh hali, liderlerin ömrünü kısaltıyor. Dün kahraman ilan edilen bir CEO, ertesi gün başarısız ya da yetersiz bulunabiliyor. Sosyal medya çağında bu tüketim daha da hızlandı. Tek bir yanlış cümle, hatalı bir adım ya da geciken bir karar, bir liderin tüm kariyerini sorgulatmaya yetiyor. İmajın bu kadar kırılgan, sabrın bu kadar kısa olduğu bir dönemde, liderliğin ömrü doğası gereği kısalıyor. Kahramanlık hikâyeleri, artık birkaç tweetlik gündem süresine sıkışmış durumda.
Kurumların kendi sabırsızlığı da tabloyu pekiştiriyor. Eskiden yönetim kurulları, liderlerine zaman tanır, hatalardan ders çıkarmaları için sabır gösterirdi. “Biraz daha bekleyelim” cümlesi iş dünyasında daha sık duyulurdu. Bugünse şirketler de hız takıntısına kapılmış durumda. Yönetim kurulları, başarısızlık ihtimalinde beklemek yerine, “değiştirip yenisini deneyelim” anlayışına kayıyor. CEO koltuğu, bir öğrenme alanı olmaktan çıkıp bir performans sınavına dönüşüyor. Deneme-yanılma kültürü bile ortadan kalkıyor; sonuçlar hemen alınmazsa liderin kredisi hızla tükeniyor.
Elbette tüm bunların yanında insan faktörünü de unutmamak gerekiyor. CEO olmak yalnız bir yolculuk. Zirvede oturmak, kulağa cazip gelse de, aynı zamanda derin bir yalnızlık anlamına geliyor. Çünkü yukarıda, aynı seviyede dertleşebileceğiniz pek kimse yok. Her karar sizin omuzlarınızda, her hata sizin hanenize yazılıyor. Bu yalnızlık, ilk yıllarda enerji ve hevesle dengelenebilir; ama zamanla tükenmişliğe dönüşüyor. Beş yılın sonunda birçok lider ya kendi isteğiyle çekiliyor ya da enerjisizliği fark edildiği için gönderiliyor. Yorgunluk, en az yatırımcı baskısı kadar güçlü bir ayrılma sebebi oluyor.
CEO’ların beş yıldan fazla koltukta kalamaması sadece bireysel başarısızlıklarla açıklanamaz. Bu durum, çağın yarattığı koşulların bir yansımasıdır. Yatırımcıların sabırsızlığı, kurumların hız tutkusu, toplumun liderleri hızla tüketmesi ve liderliğin insan üstü beklentilere dönüşmesi, bu sürenin kısalmasının temel nedenleri. Belki de artık liderlerden süper kahramanlar yaratmayı bırakmak gerekiyor. Belki de kurumların, liderlerine daha insani bir çerçeve çizmesi; yatırımcıların yeniden uzun vadeli bakış açısını hatırlaması gerekiyor. Aksi halde, beş yıl sınırı yalnızca bir istatistik değil, iş dünyasının yeni normu olmaya devam edecek.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Yapay zekâsız kalan şirketler için yok olma riski

Türkiye’de küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ), yapay zekâ...

Şirketlerin çalışanları ofise çekme mücadelesi büyüyor

Pandeminin en kalıcı miraslarından biri, iş hayatını kökten dönüştüren...

Yeni Başarı Üçgeni, Anlam – Erişilebilirlik – Topluluk

Bir dönemin başarı ölçütü çok basitti: daha fazla para,...

Hiper kişiselleştirme çağına giriş

Bir dönem için büyülü bir yenilikti: Adımızla başlayan epostalar,...