Güven Bataryası: Şirketinizin Görünmez Gücü

Tarih

Shopify CEO’su Tobias Lütke’nin “güven bataryası” benzetmesi, yönetim dünyasında sessiz bir devrim yaratıyor. Peki bu batarya nasıl çalışıyor ve sizin şirketinizdeki şarj oranları ne? Çünkü güven, ölçülebilir, yönetilebilir ve en önemlisi, rekabet avantajına dönüştürülebilir bir güçtür.
%50 ile Başlayan Yolculuk
Yeni bir çalışan kapınızdan, güven bataryası %50 şarjlı olarak başlar. Ne tam güvensizlik, ne de körü körüne güven. Bu, insan özelliklerinin mükemmel bir şekilde ortaya çıkmasıdır. Ancak asıl soru şu: Bu batarya ilk ayda %80’e mi çıkıyor, yoksa %20’ye mi düşüyor? Teknoloji şirketi CEO’su bu konuda şaşırtıcı bir veri paylaştı: “İlk 90 günde güven bataryası %70’in üzerine çıkan çalışanlarımızın %85’i 2 yıl sonra hala bizimle. %30’un oranında düşenlerin ise %90’ı ilk yıl içinde ayrılıyor.” Paul Zak’ın nörobilim araştırmaları, güven konusunda beynimizin kimyasal gerçeğini kanıtlıyor. Güvenli yerlerde çalışan kişiler: Stres hormonları %23 azalıyor. Performansları %50 artıyor. Yaratıcılıkları %76 yükseliyor

Bataryayı Şarj Eden 5 Kurumsal İlke

  1. Mikro-Vaatler, Makro Etkiler
    “Pazartesi toplantısında bu konularda ele alacağız” deyip unutmak, bataryayı %10 oranına düşürür. Küçük sözler, büyük güven inşa eder.
  2. Şeffaflık Süper Güçtür
    Bir yazılım şirketi, aylık gelir rakamlarını tüm çalışanlarıyla paylaşmaya başladı. Sonuç mu? Çalışan bağlılığı 6 ayda %40 arttı.
  3. Hata Yapma Hakkı
    Google, “başarısızlık partileri” düzenleyerek başarısız projeleri kutlar. Bu sayede, risk alma kültürü güçlenir ve çalışanlar hata yapma özgürlüğüne sahip olduklarını bilerek daha cesur adımlar atar.
  4. Dinleme Sanatı
    McKinsey’in araştırmasına göre, “gerçekten dinlendiğini” hisseden çalışanların performansı %25 daha yüksek olmaktadır. Dinlemek, konuşmaktan daha güçlü bir güven inşa aracıdır.
  5. Adalet Algısı
    Terfi süreçlerinde şeffaflık, ücret adaletsizliğinin giderilmesi, eşit fırsatlar… Bunlar sadece İK politikası değil, güven bataryasının ana şarj istasyonları.
    Deşarj Eden Sessiz Katiller
    Birçok şirkette çifte standart bulunmaktadır. Üst yönetim için farklı, çalışanlar için farklı kurallar. Geri bildirim kültürünün oturmamış olması ve performans değerlendirilmelerinin olmaması ya da düzensizliğinin bulunması. Kontrolcülük takıntısı(Mikro Yönetim), her adımı görme bilme isteğini doğurmaktadır. Vaatlerin unutulması, “Bunu hallederiz” deyip unutmak, güven bataryasının şarjını azaltmaktadır. Eğer kurumunuzda güven bataryanız %70’in altında ise acil müdahale sinyali vermektedir. Bir danışmanlık firması bu testi uyguladıktan sonra şok oldu: ortalama %45. Altı ay sonra güven odaklı aksiyonlar ortaya çıktıktan sonra %72’ye çıktı. Sonuç mu? Müşteri memnuniyeti %30, çalışan bağlılığı %50 arttı.
    Bilişsel Güvenin İki Temel Direği
    Kurumsal dünyada güven, enerjisini sürekli koruyan veya kaybeden bir batarya gibidir. Shopify CEO’su Tobias Lütke’nin bahsettiği güven bataryası, bilişsel ve duygusal güven olarak 2 adımda tanımlanır. Bu bataryayı güçlü tutan en kritik unsurlardan biri ise bilişsel güvendir. Peki, bu güveni oluşturan iki temel direk ne ve iş hayatında nasıl kendini gösteriyor?
    Yetenek: Güvenin Entelektüel Temeli
    İlk direk yetenektir. Bir kişiye veya ekibe güvenimiz, onların gerekli bilgi, beceri ve deneyime sahip olduğuna inanmaktan geçer. Harvard Business Review’a göre, liderlerin ve ekiplerin algılanan yetkinliği, çalışan bağlılığını ve performansını doğrudan etkiler. Örneğin, kritik bir kodu hızla düzelten mühendis veya hedeflerini sürekli aşan satış yöneticisi, yeteneğiyle güveni pekiştirir.
    Tutarlılık: Öngörülebilirliğin Gücü
    İkinci direk ise tutarlılıktır. Bu, bir kişinin veya sistemin öngörülebilir ve güvenilir davranışlar sergileyeceğine olan inancımızdır. Psikolojik araştırmalar, tutarlı davranışın belirsizliği azalttığını ve güveni artırdığını gösterir. Carnegie Mellon Üniversitesi’ndeki çalışmalar, tutarlı liderliğin yüksek düzeyde güven ve performans sağladığını ortaya koymuştur. Toplantıları zamanında başlatan, vaatlerini yerine getiren yöneticiler veya raporları sürekli zamanında teslim eden çalışanlar, tutarlılıklarıyla güven inşa eder.

Duygusal Güvenin İki Kilit Parametresi
Bir organizasyondaki güven bataryasının, artmasını sağlayan en önemli konular, ilgi ve dürüstlüktür.
İlgi: Bağ Kurmanın Gücü
Duygusal güvenin ilk ve en sıcak bileşeni ilgidir. Bu, karşımızdaki kişinin empati göstermesi, sıcakkanlı olması ve beklentilerimizle gerçekten ilgilenmesi anlamına gelir. Gallup araştırmaları, yöneticilerinden destek ve ilgi gören çalışanların işlerine %30 daha bağlı olduğunu göstermektedir. Örneğin, bir liderin sadece proje durumuyla değil, ekip üyesinin kişisel zorluklarıyla da ilgilenmesi, esnek çalışma saatleri önermesi veya sadece “Nasıl hissediyorsun?” diye sorması, duygusal bir bağ oluşturarak çalışanın sadakatini artırır.
Dürüstlük: Şeffaflığın ve Bütünlüğün Teminatı
Duygusal güvenin ikinci ve temel direği ise dürüstlüktür. Bu, bir kişinin veya şirketin bütünsel (tutarlı ve ahlaki) hareket edeceğine, verdiği sözleri yerine getireceğine ve bizi aldatmayacağına olan inancımızdır. Edelman Güven Barometresi gibi araştırmalar, şirketlerin ve liderlerin dürüst ve şeffaf iletişim kurmasının çalışan ve müşteri güvenini artırdığını göstermektedir. Örneğin, bir şirketin finansal zorlukları şeffafça bildirmesi veya bir proje yöneticisinin bir hatanın sorumluluğunu üstlenmesi, güveni pekiştirir.
‘’Soru Soran Cevaptan Kaçamaz’’ Kamerun atasözü
–Bazı insanların güven endeksini diğerlerinden daha düşük tutmanızın sebebi nedir?
–Düşük Güven Pil seviyesi takımda ne tür problemler yaratır?
–Düşük güven pilini iyileştirmek için hangi eylemleri uygulayabilirsiniz?
–Bir lider veya meslektaş olarak, meslektaşlarınızın güven bataryalarını şarj etmede başarılı olmalarına yardımcı olmak için ne yapabilirsiniz?
–Takımınızda güven bataryalarınızın farklı şarj seviyelerinde olduğunu düşündüğünüz ilişkiler var mı? Varsa bunları nasıl artıra bilirsiniz?
Kurumda yeteneklerin kaçmasına anlam veremeyenler, güven bataryasını oluşturan yetenek, tutarlılık, ilgi ve dürüstlüğe özen göstermelidir. Yetenek, çalışanların ve liderlerin gerekli bilgi ve becerilere sahip olduğuna dair inancı beslerken; tutarlılık, davranışlardaki öngörülebilirlik sayesinde güveni pekiştirir.
İlgi göstermek, empati kurarak ve beklentilerle ilgilenerek duygusal bağları güçlendirirken; dürüstlük, şeffaf ve bütünsel bir iletişimle güvenin temelini oluşturur. Güven, sadece bir his değil, ölçülebilir ve yönetilebilir bir iş stratejisidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

İş gücünü dönüştüren 4 Teknoloji ve 7 İş gücü sektörü

WEF’in Ekim 2025 tarihli “Jobs of Tomorrow” beyaz kâğıdı, işgücünü dönüştüren dört teknolojiyi, AI, robotlar ve otonom sistemler (fiziksel AI), enerji teknolojileri ile ağlar ve algılama, merkeze alıp dünyanın en büyük yedi iş grubuna (tarım, imalat, inşaat, işletme-yönetim, toptan/perakende, ulaştırma-lojistik, sağlık) etkilerini resmediyor: İşverenlerin %86’sı AI’ın 2030’a dek şirketlerini dönüştüreceğini öngörürken, gen AI tabanlı “AI ajanlarının” bağımsız görev yürütmesi üretkenlik vaat ediyor fakat gizlilik ve güvenilirlik risklerini büyütüyor; robotik kurulumları 2020’den beri yılda %5–7 artarken son iki yıldaki yaklaşık %40’lık maliyet düşüşü ve kurulumların %80’inin Çin, Japonya, ABD, Kore ve Almanya’da yoğunlaşması fiziksel otomasyonu hızlandırıyor; enerji tarafında işverenlerin %41’i dönüşüm bekliyor ve EV’ler ile veri merkezleri yeni talep dalgaları yaratıyor; ağ ve sensörlerdeki ilerleme (yüksek çözünürlüklü kameralar, LiDAR, dokunsal sensörler) diğer tüm teknolojilerin etkinliğini katlıyor, ancak Avrupa’daki %91’e karşı Afrika’daki %38 internet erişimi dijital uçurumu büyütme riski taşıyor. Bu tablo, tarımda dron operatörlerinden veri analistlerine uzanan yeni rolleri, imalatta AI destekli kalite güvencesi ve kök neden analitiğini, inşaatta BIM+AI ve yarı otomatik tuğla döşemeyi, işletme-yönetimde uzaktan çalışmanın ve Aİ’nin belirsiz denklemini, perakendede talep tahmini ve enerji depolama altyapısının teknik operatör ihtiyacını, lojistikte AI ajanları, depo robotları ve gerçek zamanlı platform optimizasyonunu, sağlıkta idari otomasyonla %70–90’a varan işlem süresi düşüşlerini ve tahmine dayalı analitiği bir arada gösteriyor; fakat aynı anda beceri-eğitim uyumsuzluğu, düşük-orta beceri işlerde kitlesel kayıp, insan özneliğinin algoritmik erozyonu ve enerji/ekoloji sınırları gibi kırılganlıkları büyütüyor. Sonuçta resim net: üretkenlik ve ölçeklenebilirlik teknolojiden gelir, ama geleceğin işinde değeri belirleyecek olan hâlâ insanın kendisi, yaratıcılık, etik yargı, empati ve uyum becerisi; yani makinenin kurduğu düzenin içinde anlamı kurabilme gücü.

Kapıdan Gidenler, Gönülden Gitmeyenler: İşten Çıkarmanın İnsani Yüzü

Özetleyici şöyle dedi: Bir iş görüşmesinde adayın “En son işten çıkarılan kişinin sebebi neydi ve bu sürece nasıl yaklaştınız?” sorusu, konunun özünü tek cümlede yakalamıştı: Bir şirketin karakteri, zor zamanlarda insanlarına nasıl davrandığıyla belli olur. İşten çıkarma genellikle bir maliyet önlemi gibi görülür, ama asıl maliyet içeride kalır; güven, bağlılık ve üretkenlik sessizce azalır. Araştırmalar, saygısız ve şeffaflıktan yoksun süreçlerin çalışan bağlılığını ve iş tatminini dramatik biçimde düşürdüğünü gösteriyor. Kalanlar, bir sonraki sıranın kendilerine gelip gelmeyeceğini düşünür; ortaya çıkan sadakat, çoğu kez yalnızca hayatta kalma içgüdüsüdür. Oysa bir çalışanı nasıl uğurladığınız, kalanlara verdiğiniz en kalıcı kültür dersidir. Saygıyla yönetilen bir ayrılık, ileride mezunlar ve “bumerang” çalışanlar olarak geri dönen gerçek bağlılık tohumlarını eker. Bu nedenle şeffaflık, teşekkür ve onurlu veda mektupları sadece nezaket değil, stratejik bir yatırımdır. Çünkü insanlar işten çıkarılma anında değil, o anın nasıl yönetildiğinde şirketlerine dair gerçek fikri edinirler. Bir fırtına geçtikten sonra kurumun geleceğini belirleyen, gidenlerin ardında kalan sessizlikte duyulan güvendir.

İş Hayatında Sessiz Felaketler

Sabahları aynı yüzler, aynı sessizlik; herkesin elinde telefon, yüzünde yorgun bir ciddiyet. Modern çağın görünmez marşı, verimlilik temposuyla atılan adımların arasında insanın sesi kayboluyor. Artık felaketler iflasla, krizle değil, içten içe yanan tükenmişlikle ölçülüyor. Dışarıdan parlak, içeriden boş insanlar birer birer sabah işe koşarken aslında kaçıyor, kendinden, sessizlikten, anlam arayışından. Kariyer bir umut olmaktan çıkıp bir yarışa, bir maskeye dönüşmüş; herkes güçlü görünmeye mecbur, herkes “iyiymiş gibi” yapıyor. Mobbing, görünmeyen rekabet, gülümseyen yorgunluk… Modern ofisler sessiz yangınlarla dolu. Bir mail, bir karar her şeyi yıkabiliyor, çünkü sistemde insanın adı yok. Ama yine de bir umut var: çünkü felaketin içinde bile insaf, anlayış, teşekkür hâlâ mümkün. Çalışmak, sadece üretmek değil; yaşamakla, anlamla, insanla bağ kurmak olmalı. Asıl felaket unutmaktır ,neden başladığımızı, neye inandığımızı unuttuğumuzda. Yorgun yüzlerin arasında hâlâ “Ben hâlâ kendim miyim?” diye soranlar var. O soru varsa, umut da var. Çünkü insan, çalışarak değil, anlamını koruyarak insan kalır.

Kamera, Işıklar, Motor?

Yapay zekanın yaygınlaşmasıyla birlikte, kullanım alanları veri analizinden sanata, yazıdan videoya kadar genişledi. DALL-E ve Imagen gibi ilk görüntü modelleri hatalarına rağmen bu devrimin öncüleriydi; ardından gelen Veo 3, sesli video üretebilen ilk model olarak çıtayı yükseltti. Aynı dönemde “AI Commissioner” filmiyle dünyanın ilk yapay zeka aktrisi Tilly Norwood sahneye çıktı, hatta bir menajerlik ajansına kaydoldu. Meta, Midjourney ortaklığıyla “Vibes” adını verdiği tamamen yapay zekalı bir video paylaşım alanı kurarken, OpenAI da Sora 2 modelini ve buna bağlı sosyal medya platformunu duyurdu; kullanıcılar artık yapay zekayla video üretip birbirlerinin içeriklerini yeniden kurgulayabiliyor. Google’ın Veo 3.1 sürümü ise daha doğal sesler, gelişmiş dudak senkronu ve kesintisiz sahne akışıyla dikkat çekti. Kusurları hâlâ gözle görülse de bu modeller artık insan benzeri karakterler yaratabiliyor, fiziksel tutarlılığı koruyabiliyor ve hikâye devamlılığını yakalayabiliyor. OpenAI destekli 30 milyon dolarlık “Critterz” filmi ve Amazon’un kişiye özel içerik üreten Showrunner projesi, sinema ve eğlencenin geleceğine işaret ediyor. Ancak tüm bu ilerlemenin merkezinde hâlâ insan var; çünkü yapay zekanın yaratıcılığı bile insanın üretiminden doğuyor. Bu nedenle teknolojinin gelişimi, sanatçıyı dışlamadan ve kötüye kullanıma açık bırakmadan sürdürülmek zorunda.