Yapay Zeka ile Hastalık Teşhisi: Geleceğin Sağlık Teknolojileri

Tarih

Yapay zeka (YZ) teknolojisi, sağlık sektöründe devrim yaratmaya devam ediyor ve özellikle hastalıkların teşhisi konusunda önemli adımlar atılıyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar, YZ’nin sağlık alanında nasıl kullanıldığını gösteren birçok yenilikçi projeyi ortaya koyuyor. Günümüzde yapay zeka teknolojileri hastalıkların tespiti ve erken teşhisi için yeni olanaklar sunuyor. Bu çalışmalar ilk etapta akciğer grafileri ve çeşitli görüntüleme teknolojileri ile elde edilen örnekler üzerinden yürütüldü. Erken dönemlerinde doğru modellerin, nasıl kurulması gerektiği ve tahlillerin yapay zeka modellerine nasıl aktarılması gerektiğini anlamak için büyük uğraşlar verildi.
Zamanla daha verimli modeller geliştirildi, yanı sıra tahlil sonuçlarındaki hangi değerlerin ve görüntülerdeki hangi faktörlerin daha doğru teşhisler için gözetilmesi gerektiği konusunda bir bilgi birikimine ulaşıldı. Fakat gelişmiş tetkik ve tahlil metodlarının etkisinde kalmayan şirketler ve araştırma grupları da yakın gelecekte hepimizin erişimine açılma potansiyeli taşıyan teşhis modelleri geliştirdi. Bu alandaki çarpıcı örneklerden ikisi Google’ın geliştirdiği Health Acoustic Representations (HeAR) modeli ve Irak ile Avustralya’daki araştırmacıların dil görüntülerini analiz eden YZ modeli.
Google’ın HeAR projesi, insan vücudunun çıkardığı sesleri analiz ederek sağlık durumu hakkında önemli ipuçları elde etmeyi amaçlıyor. HeAR’ın en önemli özelliklerinden biri, sağlıkla ilgili akustik verilerdeki anlamlı örüntüleri yakalamadaki üstün yeteneği. Bu sayede, daha az veriyle bile yüksek performans gösteren modeller geliştirilebiliyor. Öksürük, nefes ve konuşma gibi biyoakustik seslerdeki ince detayları yakalayarak tüberküloz (TB) veya kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi rahatsızlıkların erken teşhisine yardımcı olabilecek bu sistem, 300 milyon ses örneği üzerinde eğitilmiş durumda. Özellikle öksürük modeli için yaklaşık 100 milyon öksürük sesi kullanılmış.
Öte yandan, Orta Teknik Üniversitesi (MTU) ve Güney Avustralya Üniversitesi(UniSA)’ndeki araştırmacılar tarafından geliştirilen henüz isimlendirilmemiş YZ modeli, geleneksel Çin tıbbından ilham almış ve dil analizi üzerine odaklanılarak geliştirilmiş. Bu model, 5.260 dil görüntüsü kullanılarak eğitilmiş ve %98 doğruluk oranıyla çeşitli hastalıkları teşhis edebiliyor. Örneğin, sarı bir dil diyabete, mor bir dil kansere işaret edebilirken, kırmızı bir dil akut inme vakalarında görülebiliyor.
Her iki yaklaşım da sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırma ve maliyetleri düşürme, potansiyeline sahip. Özellikle tüberküloz gibi erken teşhisi kritik olan hastalıklar için bu teknolojiler büyük önem taşıyor. Her yıl milyonlarca TB vakası sağlık hizmetlerine erişilememesi veya semptomların başka sebeplere yorulması sebebiyle teşhis edilememekte. HeAR gibi teknolojilerin yaygınlaşması daha hastaya ihtiyaç duydukları tedaviyi ulaştırmak ve TB gibi hastalıkların dünyadan yok edilmesi için hayati önem taşıyor. Hindistan merkezli Salcit Technologies şirketi, HeAR modelini kullanarak TB’nin erken tespiti için çalışmalar yürütüyor.
Bu teknolojilerin yaygınlaşması, sağlık taramalarını daha erişilebilir hale getirebilir. Örneğin, dil analizi yapan YZ modelinin gelecekte bir akıllı telefon uygulamasına dönüştürülmesi planlanıyor. Böylece kullanıcılar, sadece dillerinin fotoğrafını çekerek anında sağlık değerlendirmesi alabilecekler. HeAR ise TB teşhisinde kullanılmak üzere Birleşmiş Milletler organizasyonları ve özel sektör tarafından destek görmekte.
Ancak, bu teknolojilerin yaygın kullanıma geçmeden önce aşılması gereken zorluklar da var. Veri gizliliği endişeleri ve kamera yansımalarının analiz doğruluğunu etkilemesi gibi teknik sorunlar, üzerinde çalışılması gereken konular arasında.
Ses ve görüntü analizine dayalı YZ modelleri, sağlık hizmetlerinde devrim yaratma potansiyeline sahip. Bu teknolojiler, hastalıkların erken teşhisini kolaylaştırarak, tedavi süreçlerini iyileştirebilir ve sağlık hizmetlerini daha erişilebilir hale getirebilir. Gelecekte, akıllı telefonlarımızın sadece bir öksürük sesi veya dil fotoğrafıyla sağlık durumumuz hakkında bize değerli bilgiler sunabileceği bir dünya hayal etmek artık çok da uzak görünmüyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Bir kahve molasında satılan dostluklar

ChatGPT: İş hayatında insanı en çok yıpratan şey, uzun mesailer ya da düşük maaşlar değil; aynı hedef için omuz omuza çalıştığı bir arkadaşının bir gün sırtını dönmesidir. Çünkü ihanet, sadece bir güveni değil, insanın iç dengesini de yıkar. Kısa vadede kazandırıyor gibi görünse de, uzun vadede itibar kaybı kaçınılmazdır; zira iş dünyası küçük bir ekosistemdir ve “güvenilmez” damgası bir kez vuruldu mu silinmez. Üstelik ihanet sadece kurbanı değil, kurumu da zehirler: Güvenin olmadığı yerde cesaret, yaratıcılık ve bağlılık barınamaz. Adil ve şeffaf olmayan ortamlarda ihanet kök salar, sadakat ise susar. Oysa gerçek başarı, başkasının sırtına basarak değil, birlikte yükselerek kazanılır. Çünkü hiçbir unvan, dostluğu satmanın bıraktığı gölgeyi silemez; ihanet eden sonunda yalnız kalır, kazandığını sandığı her şeyin aslında kayıp olduğunu çok geç anlar. İş dünyasında en değerli sermaye ne para ne güçtür — güven ve itibardır, ve onu kaybeden gerçekte her şeyini kaybeder.

Kendimizi geçmek, Trafikteki araçları geçmek gibi değil

Hayatta başarıyı çoğu zaman yanlış tanımlıyoruz; sanki mesele, başkalarını sollayıp varış çizgisine önce ulaşmakmış gibi. Oysa hayat bir yarış pisti değil, sabırla geçilmesi gereken uzun bir trafik akışı ve bu trafikteki tek rakibimiz, dünkü halimiz. Toplum bize hep “daha hızlı, daha çok, daha önde ol” diyor ama asıl soru şu olmalı: “Ben bugün, dünün ben’inden daha mı iyiyim?” Kendini geçmek; büyük zaferler kazanmak değil, küçük alışkanlıkları dönüştürmektir — dün ertelediğini bugün yapabilmek, öfkelendiğin yerde susabilmek ya da kendine bir bardak su fazla içirebilmektir. Başkalarıyla kıyaslandığında sonuç hep huzursuzluk olur, çünkü bu yarışın sonu yoktur. Gerçek başarı, kendi gölgeni geçebildiğin o küçük ama anlamlı anlarda gizlidir. Çünkü insan, başkalarını değil, kendi sınırlarını aştığında özgürleşir.

Transpersonel liderlikte güven: Ruhsal bilinç ile kurulan ekipler

Transpersonel liderlik, liderliği yalnızca hedefler ve performansla sınırlamayıp, ekibin bilinç, ruhsal denge ve kolektif uyumunu da gözeten bir anlayıştır. Bu liderlik türü, çalışanları birer “kaynak” değil, potansiyelleri ve sezgileriyle bir bütün olarak görür. Uruguay eski başkanı Jose Mujica, mütevazı yaşam tarzı, şeffaflığı ve toplumsal faydayı merkeze alan yaklaşımıyla bu liderlik anlayışının canlı bir örneğidir. Transpersonel lider için güven, bir strateji değil, ruhsal bir sorumluluktur; çünkü güven, hem ekip enerjisinin hem de kolektif bilincin temelini oluşturur. Şirketlerde güvenli bir ortam yaratmak, çalışanların içsel motivasyonlarını, yaratıcılıklarını ve bağlılıklarını artırır. Ancak güven zedelendiğinde, liderin görevi hatalarını fark etmek, şeffaflıkla iletişim kurmak ve tutarlılıkla güveni yeniden inşa etmektir. Dürüstlük, empati, adalet ve bilinçli iletişim, transpersonel liderin en güçlü araçlarıdır. Gerçek liderlik, sadece sözlerle değil, varlığıyla güven veren bir enerji alanı yaratabilmektir.

Müşteri sadakati mi, maliyet mi? İade süreçlerinin marka imajına etkisi

Alışveriş artık yalnızca ürün almak değil, markayla kurulan ilişkinin bir parçası. Bu ilişkinin en kritik aşaması ise iade süreci. Çünkü iade, bir markanın müşterisine gerçekten ne kadar değer verdiğini gösteren sınavdır. Müşteri açısından kolay ve destekleyici bir iade süreci, güven ve sadakat duygusunu pekiştirirken; markalar için bu süreç, kısa vadede maliyet yaratsa da uzun vadede güçlü bir imaj ve sadık müşteri kitlesi kazandırır. Zorlaştırılan iade politikaları ise kaliteyi gölgede bırakır, olumsuz deneyimler hızla yayılır. Dolayısıyla asıl mesele “maliyet mi, sadakat mi?” değil; “bugünü mü kurtaracağız, geleceğe mi yatırım yapacağız?” sorusudur. Çünkü markalar bilir ki güven, iade sürecinde kazanılır ve bir kez kaybedildiğinde hiçbir reklam bütçesiyle geri alınamaz.