Çanlar Kimin İçin Çalıyor?

Tarih

Geçen ay Amerika’da görülen 2 davada hakimler yapay zeka şirketleri Anthropic ve Meta’nın yazarların telif haklı eserlerini modellerini eğitmek için kullanmalarını “adil kullanım” kapsamında olduğuna dair kanaat getirdiler. Anthropic davasındaki yargıç, fonksiyon dönüştürücü olduğu için kitapların yapay zeka eğitiminde kullanılmasında mahsuru görmedi. Fakat kitapların yasal yollardan satın alınmış olması gerektiğini, korsan kitapların adil kullanım kapsamında olmadığını belirtti. Çeşitli görüntü ve müzik üreten modeller eğiten firmalar da telif ve fikir hakkı konularında davalar ile karşı karşıyalar.
Amerikan mahkemelerinin sergiledikleri tutum, eserler hakkındaki tarihsel yaklaşımlarından çok da uzak olmamakla beraber bu denli firma yanlısı olmalarının başka bir sebebi daha olabilir. ABD ve Çin şu anda, Soğuk Savaştaki uzay yarışını aratmayacak kadar çekişmeli bir Yapay Zeka Yarışı içindeler. Deepseek modelleri çıktıklarında ABD piyasalarını, yatırımcıları ve araştırmacıları derinden sarstı. Deepseek tek bir örnek olarak da kalmadı; Ali Baba, Tencent, ByteDance gibi şirketler de çeşitli, yüksek performanslı açık kaynak yapay zeka modelleri yayınlayarak ABD’nin ortadaki tek güç olmadığını gösterdiler. Çok takdir ettiğim Fransız startup’ı Mistral’i sayamayacağım, keza AB bile kendi arşiv modernizasyonu projeleri için bir sebepten dolayı Anthropic ile çalışmayı seçti.
Bu çalkantılı dönemde önce OpenAI sonra da Google, Deepseek’i modellerini eğitmek için ChatGPT ve Gemini çıktılarını kullanmakla suçladı. Suçlamaların doğruluğu bilinmiyor ve bilinse de OpenAI ve Google’ın bu konuda kendi güvenlik önlemlerini artırmaktan başka ellerinden pek bir şey gelmiyor. Hem bir Çin şirketine bu konuda dava açmaları (ve sonuç almaları) oldukça zor hem de yapay zekaların çıktıları telif hakkı kapsamında korunmuyor. Bu, mahkemelerin hemen hemen hepsinin aynı fikirde olduğu bir konu. Eğer içinde önemli derecede insan katkısı yoksa bu çıktılar korunmuyorlar.
Yapay zeka dünyayı şekillendirmeye devam ederken bu konuda güç sahibi olmak bütün ülkelerce bir ulusal güvenlik meselesi olarak görülmeye başlandı. Bu ortamda, Amerikan hakimlerinin sonuna kadar haklı bile olsalar sanatçıları haklı bulup yapay zeka şirketlerine ceza vermeleri ve/veya onları kısıtlamaları oldukça çetrefilli bir mesele. Üzerlerinde aleni bir baskı olmasa da hem hükümet hem de toplum tarafından bu baskının üzerlerinde olduğunu hissetmiş olabilirler. Yarın öbür gün yapay zeka şirketleri ve veri merkezlerinin milli servet olarak nitelendirilmesi bile olasılık dahilinde.
Ama küçük insanlar için her şey bitmiş değil. Hayatını yarattığı içeriklerden kazanan ve yapay zekaların interneti rahatça kullanabilmeleri sonucu site trafiği ve gelir kaybına uğrayanlar için iyi haberler de var. Network şirketi CloudFlare, site koruma hizmetlerine yapay zekalardan giriş başı ücret almayı ekledi. Bu hizmet, şimdilik site trafiğinden makul şekilde kar edebilecek (ya da önceden etmekte olan), çoğunlukla daha büyük kullanıcılarına veriliyor. Yapay zekaların eğitim için web sitelerini toptan indirmelerine (web scraping) engel olmak için “yapay zeka labirenti” diye yeni bir koruma metoduna da Mart itibariyle kullanıcılarına sağlamakta.
Peki bu çetrefilli konular bizim gerçekten, şu anki en büyük sorunumuz mu? Anthropic, Opus 4 modelinin güvenlik testlerini yürütürken bu modelin kapatılma tehdidi ile karşı karşıya kaldığında şantaja başvurduğunu gözlemledi. Model en sıkı güvenlik protokolleri ile kullanıma açıldı. Bu test ise 16 farklı yapay zeka modeli ile tekrarlandı. Bu modelleri içerisinde sadece Llama 4 Maverick’in “şantaj oranı” %0’dı. Maverick ve şantaj oranı %20’nin altında olan 3 modeli bile hesaba kattığımızda çalışmadaki şantaj oranı %62’yi geçti. Başı %95-96 ile Opus 4, Gemini 2.5 Flash ve Gemini 2.5 Pro Preview çekti. Genel olarak, şantaj oranı düşünme kabiliyetine sahip modellerde daha yüksek çıktı. Halüsinasyon görme eğilimi de OpenAI tarafından düşünen modellerinde eski modellerine göre daha yüksek ölçülmüştü. Bu yeni ve güçlü modelleri içerisinde içler ürpertici bir trend ortaya koyuyor.
Gelişmiş modeller, bir çeşit kendini koruma içgüdüsü ya da en azından amaçlarını ne olursa olsun tamamlama azmi sergiliyorlar. Bu yolda karşılarına çıkanlara yalan söyledikleri de onları bertaraf etmeye çalıştıkları da belgelenmiş durumda. Dario Amodei (Anthropic) ve Ilya Sutskever (Safe Superintelligence) gibi isimler yapay zekanın güvenli kullanımı için çalışmalara ağırlık verirken OpenAI, Meta ve xAI gibi şirketler hem birbirleriyle hem de Çin ile olan yoğun rekabetleriyle daha çok ilgileniyorlar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

İş gücünü dönüştüren 4 Teknoloji ve 7 İş gücü sektörü

WEF’in Ekim 2025 tarihli “Jobs of Tomorrow” beyaz kâğıdı, işgücünü dönüştüren dört teknolojiyi, AI, robotlar ve otonom sistemler (fiziksel AI), enerji teknolojileri ile ağlar ve algılama, merkeze alıp dünyanın en büyük yedi iş grubuna (tarım, imalat, inşaat, işletme-yönetim, toptan/perakende, ulaştırma-lojistik, sağlık) etkilerini resmediyor: İşverenlerin %86’sı AI’ın 2030’a dek şirketlerini dönüştüreceğini öngörürken, gen AI tabanlı “AI ajanlarının” bağımsız görev yürütmesi üretkenlik vaat ediyor fakat gizlilik ve güvenilirlik risklerini büyütüyor; robotik kurulumları 2020’den beri yılda %5–7 artarken son iki yıldaki yaklaşık %40’lık maliyet düşüşü ve kurulumların %80’inin Çin, Japonya, ABD, Kore ve Almanya’da yoğunlaşması fiziksel otomasyonu hızlandırıyor; enerji tarafında işverenlerin %41’i dönüşüm bekliyor ve EV’ler ile veri merkezleri yeni talep dalgaları yaratıyor; ağ ve sensörlerdeki ilerleme (yüksek çözünürlüklü kameralar, LiDAR, dokunsal sensörler) diğer tüm teknolojilerin etkinliğini katlıyor, ancak Avrupa’daki %91’e karşı Afrika’daki %38 internet erişimi dijital uçurumu büyütme riski taşıyor. Bu tablo, tarımda dron operatörlerinden veri analistlerine uzanan yeni rolleri, imalatta AI destekli kalite güvencesi ve kök neden analitiğini, inşaatta BIM+AI ve yarı otomatik tuğla döşemeyi, işletme-yönetimde uzaktan çalışmanın ve Aİ’nin belirsiz denklemini, perakendede talep tahmini ve enerji depolama altyapısının teknik operatör ihtiyacını, lojistikte AI ajanları, depo robotları ve gerçek zamanlı platform optimizasyonunu, sağlıkta idari otomasyonla %70–90’a varan işlem süresi düşüşlerini ve tahmine dayalı analitiği bir arada gösteriyor; fakat aynı anda beceri-eğitim uyumsuzluğu, düşük-orta beceri işlerde kitlesel kayıp, insan özneliğinin algoritmik erozyonu ve enerji/ekoloji sınırları gibi kırılganlıkları büyütüyor. Sonuçta resim net: üretkenlik ve ölçeklenebilirlik teknolojiden gelir, ama geleceğin işinde değeri belirleyecek olan hâlâ insanın kendisi, yaratıcılık, etik yargı, empati ve uyum becerisi; yani makinenin kurduğu düzenin içinde anlamı kurabilme gücü.

Kapıdan Gidenler, Gönülden Gitmeyenler: İşten Çıkarmanın İnsani Yüzü

Özetleyici şöyle dedi: Bir iş görüşmesinde adayın “En son işten çıkarılan kişinin sebebi neydi ve bu sürece nasıl yaklaştınız?” sorusu, konunun özünü tek cümlede yakalamıştı: Bir şirketin karakteri, zor zamanlarda insanlarına nasıl davrandığıyla belli olur. İşten çıkarma genellikle bir maliyet önlemi gibi görülür, ama asıl maliyet içeride kalır; güven, bağlılık ve üretkenlik sessizce azalır. Araştırmalar, saygısız ve şeffaflıktan yoksun süreçlerin çalışan bağlılığını ve iş tatminini dramatik biçimde düşürdüğünü gösteriyor. Kalanlar, bir sonraki sıranın kendilerine gelip gelmeyeceğini düşünür; ortaya çıkan sadakat, çoğu kez yalnızca hayatta kalma içgüdüsüdür. Oysa bir çalışanı nasıl uğurladığınız, kalanlara verdiğiniz en kalıcı kültür dersidir. Saygıyla yönetilen bir ayrılık, ileride mezunlar ve “bumerang” çalışanlar olarak geri dönen gerçek bağlılık tohumlarını eker. Bu nedenle şeffaflık, teşekkür ve onurlu veda mektupları sadece nezaket değil, stratejik bir yatırımdır. Çünkü insanlar işten çıkarılma anında değil, o anın nasıl yönetildiğinde şirketlerine dair gerçek fikri edinirler. Bir fırtına geçtikten sonra kurumun geleceğini belirleyen, gidenlerin ardında kalan sessizlikte duyulan güvendir.

İş Hayatında Sessiz Felaketler

Sabahları aynı yüzler, aynı sessizlik; herkesin elinde telefon, yüzünde yorgun bir ciddiyet. Modern çağın görünmez marşı, verimlilik temposuyla atılan adımların arasında insanın sesi kayboluyor. Artık felaketler iflasla, krizle değil, içten içe yanan tükenmişlikle ölçülüyor. Dışarıdan parlak, içeriden boş insanlar birer birer sabah işe koşarken aslında kaçıyor, kendinden, sessizlikten, anlam arayışından. Kariyer bir umut olmaktan çıkıp bir yarışa, bir maskeye dönüşmüş; herkes güçlü görünmeye mecbur, herkes “iyiymiş gibi” yapıyor. Mobbing, görünmeyen rekabet, gülümseyen yorgunluk… Modern ofisler sessiz yangınlarla dolu. Bir mail, bir karar her şeyi yıkabiliyor, çünkü sistemde insanın adı yok. Ama yine de bir umut var: çünkü felaketin içinde bile insaf, anlayış, teşekkür hâlâ mümkün. Çalışmak, sadece üretmek değil; yaşamakla, anlamla, insanla bağ kurmak olmalı. Asıl felaket unutmaktır ,neden başladığımızı, neye inandığımızı unuttuğumuzda. Yorgun yüzlerin arasında hâlâ “Ben hâlâ kendim miyim?” diye soranlar var. O soru varsa, umut da var. Çünkü insan, çalışarak değil, anlamını koruyarak insan kalır.

Kamera, Işıklar, Motor?

Yapay zekanın yaygınlaşmasıyla birlikte, kullanım alanları veri analizinden sanata, yazıdan videoya kadar genişledi. DALL-E ve Imagen gibi ilk görüntü modelleri hatalarına rağmen bu devrimin öncüleriydi; ardından gelen Veo 3, sesli video üretebilen ilk model olarak çıtayı yükseltti. Aynı dönemde “AI Commissioner” filmiyle dünyanın ilk yapay zeka aktrisi Tilly Norwood sahneye çıktı, hatta bir menajerlik ajansına kaydoldu. Meta, Midjourney ortaklığıyla “Vibes” adını verdiği tamamen yapay zekalı bir video paylaşım alanı kurarken, OpenAI da Sora 2 modelini ve buna bağlı sosyal medya platformunu duyurdu; kullanıcılar artık yapay zekayla video üretip birbirlerinin içeriklerini yeniden kurgulayabiliyor. Google’ın Veo 3.1 sürümü ise daha doğal sesler, gelişmiş dudak senkronu ve kesintisiz sahne akışıyla dikkat çekti. Kusurları hâlâ gözle görülse de bu modeller artık insan benzeri karakterler yaratabiliyor, fiziksel tutarlılığı koruyabiliyor ve hikâye devamlılığını yakalayabiliyor. OpenAI destekli 30 milyon dolarlık “Critterz” filmi ve Amazon’un kişiye özel içerik üreten Showrunner projesi, sinema ve eğlencenin geleceğine işaret ediyor. Ancak tüm bu ilerlemenin merkezinde hâlâ insan var; çünkü yapay zekanın yaratıcılığı bile insanın üretiminden doğuyor. Bu nedenle teknolojinin gelişimi, sanatçıyı dışlamadan ve kötüye kullanıma açık bırakmadan sürdürülmek zorunda.