Türkiye, dört mevsimi yaşayan bereketli topraklarıyla, kadim zamanlardan beri bir gıda cenneti olmuştur. Ancak bugün, tarladan tabağa uzanan bu yolculuk, artık sadece geleneksel reçetelerle...
Dünya artık çok küçüldü. Her an, her bilgi avucumuzun içinde. Toplumların, dünya vatandaşlığına doğru ilerlediği günümüzde, değişim ve gelişimin dışında kalmak kurumlar ve yöneticiler...
Yaşam çoğu zaman deneyimlerimizi anlamlandırmak için bize fırsatlar sunar. Ancak insanoğlunun belki de en çok zorlandığı konulardan biri, bu deneyimlerin uygun bir zeminde tanımlanarak...
Dijital teknolojinin hızla gelişmesi ve küreselleşmenin etkisiyle iş dünyası büyük bir dönüşüm geçiriyor. Bu dönüşümün en dikkat çekici sonuçlarından biri, "dijital göçebeler" olarak adlandırılan...
Şirket sahiplerinin ve yöneticilerin önüne konan, ilk bakışta göz alıcı duran mali tablolar, her zaman gerçeği tam olarak yansıtmayabilir. Rakamlara bakarak "her şey yolunda"...
Geçen hafta bir arkadaşımın “savunma yazısı” nedeniyle yaşadığı kaygı, beni insanların en kötü senaryolara odaklanma eğilmi üzerine düşündürdü. “En kötü ne olabilir ki?” sözü, çoğu zaman bizi korumak yerine potansiyelimizden uzaklaştıran bir düşünce kalıbına dönüşüyor. Oysa olumsuzluklara odaklanmak yerine, onları birer fırsat olarak görmek; hayatı elmas gibi her yüzüyle parlatmak demektir. Tıpkı iyi kesilmemiş bir pırlantanın ışığı yutması gibi, olumsuz düşünceler de yaşam enerjimizi söndürür. Satranç ustası Lasker’in dediği gibi, “İyi bir hamle gördüğünde, bekle ve daha iyisini ara.” Bu, yalnızca stratejide değil, hayatta da geçerli bir bilgelik. Çünkü iyimserlik bir karakter özelliği değil, bilinçli bir seçimdir. Korkunun yönettiği zihni susturup, değerlerimize uygun bir tutum geliştirdiğimizde hem kendimizi hem de hayatı daha net görürüz; işte o zaman ışığımız gerçekten parlar.