Hafta sonu ormanda yürüyüş yapıyordum. Gökyüzüne uzanan çam ağaçlarının heybeti altında. Başımı kaldırdığımda, her biri farklı yöne uzanan dalları ve kendiliğinde dal dökümünü gördüm. Hayata tutunmanın ve kendi yolunu çizmenin sessiz dersiydi. Sanki kendi kendini budamış gibi duran bazı dallar dikkatimi çekti. Fazlalıklardan kurtulmanın, hafifleyip özgürleşmenin önemini vurgularken, rüzgarın fısıltısı, doğanın sabrını ve uyumunu anlatıyordu. Anladım ki, bazen ilerlemek için gereksiz yüklerden arınmak gerekiyor.
Yaşımın anlamını arayan insan, bütünün güzelliğinden ilham almayı kaçırıyor dersem çokta yanılmam. İnsanı bütünsel yapan özelliklerin başında, empati kurması, proplem çözmesi, yaratıcılık, merak ve iletişim kurma becerileri başta gelmektedir. Bu beceriler, acelecilik ve aciliyet arasına sıkıştığında, boşluk hissi ve anlamsızlık yaratmaktadır. Pandemi ve 6 Şubat depreminin üzerinden çokta zaman geçmedi. Bizlere acıda olsa doğa kaçmayı, savaşmayı ve dona kalmayı büyük ölçekte deneyimletti. Oysa günlük hayatın içinde, empati kurmadığımız, problemden kaçtığımız, düşüncelerle yaratıcılığımızı sınırladığımız, meraklı olup öğrenme becerisinin önüne duvar ördüğümüz, iletişimden kaçtığımız yada anlamak için çaba harcamadığımız durumlarda da, mini kaçmalar, savaşmalar yada dona kalmaları yaşamaktayız. Gezegenimizden 70 bin ömür geldi geçti. Bu ömür içinde doğanın bilgi mirasını unutarak, onu kişisel ranta dönüştürmeyi ve bunu hak görmeyi yaparken, kendi doğamıza tanıklık etme fırsatını doğadan almayı unuttuk.
“Doğa her zaman giydiğimiz ruh halinin rengini alır.” R. W. Emerson
Doğanın Aynasında Kendini Keşfetmek
Öğrenmeyi, paylaşmayı ve sevmeyi deneyimlediğimiz bu ömrün içine diğer canlıları ve varlıkları koymamak, bütünden bizleri uzaklaştırmaktadır. Bütünün özü bilgidir ve bilgi en güçlü mirastır. Kendi türüne bu kadar acımasız olan insan, doğanın bıraktığı mirası nasıl görür?
Bir ağacın mevsimlere göre değişimi, bir hayvanın yavrusuna gösterdiği özeni fark etmek, empatiyi güçlendirir. Bir ekosistemdeki besin zincirini anlamak, farklı unsurların birbiriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu görmek, sorunlara daha bütüncül yaklaşmamızı, karmaşık problemleri çözmemize ilham olur. Doğanın sonsuz çeşitliliği ve güzelliği, hayal gücümüzü ve yaratıcılığımızı besleyen eşsiz bir kaynak olur. Bir tohumun nasıl filizlendiği, bir kuşun nasıl uçtuğu gibi basit görünen olaylar bile derin bir merak uyandırabilir ve öğrenme isteğimizi tetikler. Bir ormanda yürürken hissettiğimiz huzur, bir denizin dalgalarının sesi, kendimizle ve doğayla bağ kurma gücünü oluşturan, iletişim becerimizi geliştirir. Mevsimlerin döngüsü, bitki ve hayvanların yaşam döngüleri, bize sabrı, uyumu ve değişime ayak uydurmayı öğretir.
“Yaşamı sevmek, ağacı, kuşu, denizi sevmek demektir.”Nazım Hikmet
Görmek, izlemek, seyirci olmak, tanık olmak, bunlar öteki dediğimizle ve odağımızla ilgili olan şeylerdir. Her bir davranış ve paylaşım bizde, yapanla uğraşmaya odaklı bir zihin yarattı. Zihnimizin bu oyununu keşfetmek ve asıl gözlemci olanın farkına varmak, deneyimlemeye geldiğimiz ve sınırsız sevgiye olan yolculuğumuza, yani kendimize tanıklık etmeyi anlamaktan geçiyor. Seni özel yapacak olan, bu bütünün içindeki, ahengi öğrenmek, paylaşmak, sevmek ve sesinle varlığının anlam bulmasıdır.
Öteki dediğimize sadece tanıklık etmek, gördüklerimizi ve aradıklarımızı izlemek, seyretmek olarak düşündüğümüzde, kendi yolculuğumuzdaki sesi kaçırırız. Doğada gördüğünün sendeki anlamı ve karşılığı, sadece ne güzelmiş, iyiymiş olmaktan daha ötedir.
Çam Ağacından Yansıyanlar
Çam ağaçları, ışık ve kaynak rekabetini azaltmak için alt dallarını “kendiliğinden dal dökümü” (self-pruning) ile temizler. Yetersiz ışık alan alt dallar, ağacın üst kısımları tarafından gölgelenince fotosentez verimi düşer. Bu durumda ağaç, absisik asit gibi hormonlar salgılayarak dallara besin akışını yavaşlatır. Hücreler arasındaki pektin bağları çözülür (abscission), dal kuruyarak düşer.
Çam, ışık almayan dallarını kurutup atar. Çünkü onları beslemek enerji kaybıdır. Biz insanlar, bağımlısı olduğumuz alışkanlıklar ve duygularla yaşarken, büyümeye ve kendini yenilemeye yeterli enerji bulamayız. Bu alışkanlıklar, duygular ve inançlar, bir gün işe yarar diye tuttuğumuz dallarımızdır. Biz bize faydası olmayan hiçbir şeyi tutmayız. Öfke, stres, şefkatsizlik, geçmişe takılıp kalma, kıskançlık, nefret, ayrılık düşüncesi ve utancı tutuyorsak, beslendiğimiz bu duygulara enerjimizi veriyor isek, kendi yolculuğumuza tanıklığımızı sabote ediyoruzdur.
Çam, besinleri en verimli dallara yönlendirir. Çalışanın güçlü yönlerini geliştirmek yerine, eksikliklerini gören yöneticiler, işe geri iade davası açılmasın diye gelişim planı yapıyorsa, beslemediği daldan kurtulmaya çalıştığını fark etmelidir. Yetkinlik testini geçerek işe alınan çalışanın en büyük sorunu, liyakatsiz yöneticinin elinde beslenmek zorunda kalmasıdır. Kurutulacağını anladığında iş değiştirmesi bundandır.
Çam, ölü dalları dökerek hastalık riskini azaltır. Geçmiş hatalar, pişmanlıklar veya acılar zihninde çürüyorsa, onları bırakarak, yenilenmek, ancak fazlalıklardan arınmakla mümkün olur. Hayatın zorluklarına karşı hafif ve esnek olmak, kriz yönetiminde problem çözme becerini artırır.
Çamın uzun ömürlü olmasının sırrı, kendine nefes alacak alan bırakmasındandır. İnsanın fazlalıklardan kurtulması, enerjisini koruması ve yenilenmeye iştahı, daha güçlü olmasını sağlar. Yöneticilerin büyük bir çoğunluğu, acelecilik ve aciliyet arasına o kadar çok sıkışmışlar ki, operasyonel işlerden kafalarını kaldıramıyorlar. Strateji üretmek, planlama yapmak, yeni hedefler belirlemek, eski işe yaramayan uygulamalardan kurtulacak, yeni bakış açıları kazanmaya zamanları kalmaz. Budanması gereken bazı dallarını fark etmek, yenilenmek için ilk adımları olacaktır. Budanması ve beslenmesi gereken dalları hangileridir? Dikkat ve enerjisini ayırdığı alışkanlıklar, odağını dağıtan enerjiler, kişiler ve olaylar nelerdir? İş-yaşam dengesinde hastalıklar oluşturan davranış kalıpları nelerdir?
Doğanın Mirası: Tanıklık Etmek
Gördüğümüz ve aradığımızın aynı olduğu evrende, her davranışın bize tanıklık ettiğini, gözlem ve deneyimlerimizin kalitesini artırmak için olduğunu hatırlarsak, gerçek sevgiyi, paylaşmayı, öğrenmeyi ve miras bırakmayı kavrarız. Bu ömür bunun için büyük bir fırsat, çünkü gerçek mirasın bilgi olduğunu anlamamıza destek olan en büyük güç, doğadır.
Fazlalıklardan Özgürleşmek: Çam Ağacı Bilgeliği
Tarih