Çalışanlar işten ayrılmadan kendi işini kurmaya başlıyor.
Pandemiden sonra iş dünyasının sözlüğüne giren “sessiz istifa” kavramı, şimdi yeni bir evrim geçiriyor: sessiz girişimcilik. Yani çalışanların maaşlı işlerini bırakmadan, sessiz sedasız kendi iş fikirlerini hayata geçirmesi. Birçok beyaz yakalı artık ofisten çıktıktan sonra yalnızca internette video izlemiyor; kimisi e-ticaret sitesi açıyor, kimisi danışmanlık hizmeti veriyor, kimisi de sosyal medyada bir markaya dönüşüyor. Kısacası, şirketin kartviziti hâlâ cebinde ama aklı başka yerde.
Uzmanlara göre sessiz girişimcilik, küresel ekonomik belirsizliklerin ortasında “risk almadan kanat açma” yolu. Birçok kişi maaş güvenliğini bırakmadan kendi işinin altyapısını kurmayı tercih ediyor. Bugün de sosyal medya platformları, insanların sessiz girişimcilik hikâyelerini görünür kılıyor. LinkedIn’de akşamları “side hustle” yapanların sayısı hızla artıyor.
Bu girişimler sessiz çünkü çoğu çalışan işverenin haberdar olmasını istemiyor. İş yerinde yanlış anlaşılma, sadakat sorgulaması ya da kariyerinin baltalanması ihtimali onları temkinli kılıyor. Bu yüzden girişimlerini iş arkadaşlarından bile saklayanlar var. Tıpkı “sessiz istifa” döneminde olduğu gibi, burada da görünmez bir sınır var: Çalışanlar iş sözleşmesine sadık kalırken kendi hayallerine yatırım yapıyor.
Örnekler çoğalıyor. Gündüz kurumsal şirkette kod yazan bir mühendis, akşamları kendi markasıyla takı satıyor. Bir finans çalışanı hafta sonları kişisel finans üzerine online eğitimler düzenliyor. Gündüz ajans toplantılarında yer alan pazarlama uzmanları, gece YouTube’da binlerce kişiye sesleniyor. Bu örnekler, girişimciliğin “ya hep ya hiç” olmaktan çıktığını gösteriyor.
İşverenler için bu trendin gri alanları var. Bazı şirketler, çalışanlarının farklı işlerle uğraşmasını “yaratıcılığı artırıcı” buluyor. Bazıları ise çalışan bağlılığını zedeleyebileceği kaygısını taşıyor. Çeşitli yayınlarda yayımlanan makaleler de sık sık “çalışanların yan projelerinin, asıl iş performansına zarar vermediği sürece desteklenmesi gerektiğini” vurguluyor. Ancak özellikle rekabet riski taşıyan alanlarda işverenlerin tavrı sertleşebiliyor.
Z kuşağı için tek bir iş, tek bir kimlik yok. Onlar için “kariyer” bir merdiven değil, daha çok bir ağ: Aynı anda farklı dallara tutunarak ilerlemek. Sessiz girişimcilik, bu zihniyetin doğal sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Bazı uzmanlar bu trendin kalıcı olacağını düşünüyor. Çünkü ekonomik krizler, iş güvencesine olan güveni sarsıyor. İnsanlar maaşlarını kaybetmeden “B planlarını” hazır tutmak istiyor. Belki de yakın gelecekte iş ilanlarında şu cümleyi göreceğiz: “Yan projeleri olan adaylar tercih edilir.”
Sessiz istifa, çalışanların “daha az vermesi” ile başlamıştı. Sessiz girişimcilik ise “kendi için üretmesi” ile devam ediyor. İş dünyası artık sadece ofislerde değil, akşam evlerin salon köşelerinde, dizüstü bilgisayarların ışığında da yeniden şekilleniyor.
