Üniversite Sınavı, Üniversitelerimiz, Yurtdışında Üniversite ve Denklik

Tarih

ÖSYM tarafından düzenlenen 2025 yılı Yükseköğretim Kurumları Sınavına (YKS) az bir süre kaldı. Sınavın ilk oturumu Temel Yeterlilik Testi (TYT) 21 Haziran Cumartesi; Alan Yeterlilik Testi (AYT) ve Yabancı Dil Testi (YDT) ise 22 Haziran Pazar günü yapılacak. 2 yıllık olan önlisans bölümleri için TYT tek başına yeterliyken 4 yıllık olan lisans bölümleri seçecek adaylar için AYT sınavına da girmeleri gerekiyor. TYT soru dağılımı, 40 Türkçe, 40 Matematik, 20 Sosyal Bilimler ve 20 Fen Bilimleri testi olmak üzere toplam 120 sorudan oluşmaktadır. Fen bilimleri içerisinde 7 fizik, 7 kimya, 6 biyoloji sorusu bulunmaktadır. Ayrıca sosyal bilimler testinde ise 5 din, 5 felsefe, 5 tarih ve 5 coğrafya sorusu bulunmaktadır. AYT soru dağılımı, 40 Matematik, 40 Fen Bilimleri, 40 Türk Dili ve Edebiyatı-Sosyal Bilimler 1 ve 40 Sosyal Bilimleri 2 testi olmak üzere toplam 160 sorudan oluşmaktadır. Bu sınavda öğrenciler kendi seçtikleri alana göre 2 adet test çözmektedirler. Sayısal bir öğrenci matematik ve fen bilimleri, Sözel öğrenci Türk Dili Edebiyatı-Sosyal Bilimler-1 ve Sosyal Bilimleri-2, Eşit ağırlık öğrencisi ise Matematik ve Türk Dili ve Edebiyatı-Sosyal Bilimler 1 testlerinden sorumludur. YDT sınavında ise tek test 80 soru şeklindedir.
Ülkemizde, Yüksek Öğretim Kurulu’nun (YÖK) web sitesinde görüleceği üzere (https://istatistik.yok.gov.tr/ET:10-05-2025), 129’u devlet, 75’i vakıf ve 4’ü de vakıf meslek yüksekokulu (MYO) olmak üzere 208 adet yükseköğrenim kurumu bulunmaktadır. En büyük ilk 3 ilimizde devlet üniversitelerinin sayısı İstanbul’da 13, Ankara’da 8 ve İzmir’de 6 adettir. Vakıf üniversiteleri sayısı ise İstanbul’da 44, Ankara’da 14 ve İzmir’de 3 adettir. Vakıf MYOlarının 3’ü İstanbul ve 1 adedi de İzmir’dedir. 2023-2024 akademik yılı itibariyle öğrenim gören öğrenci sayıları da devlet üniversitelerinde 3.438,802; vakıf üniversitelerinde (Vakıf MYOlar dahil) ise 806,558 olmak üzere toplamda 4.245,360 öğrencidir. Bu öğrencilerin 2.822.626’sı ön lisans, 3.740.171’i lisans, 409.559’u yüksek lisans ve 108.933’ü doktora programlarında öğrenim görmektedir. Yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilerin %81,i Devlet, %19’u vakıf üniversitelerinde öğrenim görmektedir. Öğrencilerin %50,1’i erkek, %49’9u kadındır. 2023-2024 akademik yılında 184.021 öğretim elemanının 154.096’sı devlet üniversitelerinde, 29.691’i vakıf üniversitelerinde, 234’ü vakıf meslek yüksekokullarında görev yapmaktadır. Öğretim elemanlarının 36.740’ı profesör, 23.933’ü doçent, 44.241’i doktor öğretim üyesi, 36.341’i öğretim görevlisi ve 42.766’sı araştırma görevlisi olarak görev yapmaktadır. Öğretim elemanlarının %53,5’i erkek, %46,5’i kadındır. Araştırma görevlilerinin %46’sı erkek iken, %54’ü kadındır. Profesörlerin %65,6’sı erkek iken, %34,4’ü kadındır (Yüksek öğretim İstatistikleri Bülteni, 2023 2024).
İlk 1000 Üniversite İçindeki Üniversitelerimiz
YÖK’ ün verdiği bilgilere göre, QS 2025 Dünya Üniversiteleri Sıralaması’na göre ilk 500’e giren üniversite sayımız 5 ve ilk 1000’de yer alan üniversite sayımız ise 11 olarak belirlendi. ODTÜ 285., İTÜ 326., Koç Üniversitesi 401., Boğaziçi Üniversitesi 418. ve Bilkent Üniversitesi 477. sırada.
İstanbul Üniversitesi 621-630, Hacettepe Üniversitesi 641-650, Ankara Üniversitesi 801-850, Yıldız Teknik Üniversitesi 851-900, Gazi Üniversitesi 901-950 bandında sıralamaya dahil oldu.
THE’nın Dünya Üniversiteler Sıralamasına göre 12 üniversitemiz ilk 1000 içine girdi. Sırasıyla Koç Üniversitesi, ODTÜ, Sabancı Üniversitesi 351-400 bandında; İTÜ 501-600; Bilkent Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi 601-800; Bahçeşehir, Çankaya, Hacettepe, Kadir Has, Özyeğin ve Yıldız Teknik Üniversiteleri 801-1000 bandında yerlerini aldı.
THE’nın Alan Bazlı Dünya Üniversiteler Sıralamasına göre, eğitim bilimlerinde 35, mühendislikte 26, tıp ve sağlıkta 25, sosyal bilimlerde 24, işletme ve ekonomide 21, fen bilimlerinde 19, fizik bilimlerinde 18, bilgisayar bilimlerinde 17, sanat ve beşerî bilimlerde 11, psikolojide 5 Türk üniversitesi alan sıralamalarında dünyada ilk 1000’e girdi. Eğitim bilimlerinde ODTÜ 89. sırada yer alarak ilk 100 içinde yer alan üniversitemiz oldu.
University Ranking by Academic Performance (URAP)
URAP Araştırma Laboratuvarı 2009 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Enformatik Enstitüsü bünyesinde kurulan, kar amacı gütmeyen ülkemizdeki üniversite sıralama kurumudur. URAP 2024-2025 dünya sıralamasında 500-1000 arasında yer alan 11 üniversitemiz bulunmaktadır. Hacettepe Üniversitesi: 573, İstanbul Teknik Üniversitesi: 712, Ankara Üniversitesi: 760, İstanbul Üniversitesi: 813, Koç Üniversitesi: 862, Orta Doğu Teknik Üniversitesi: 881, Gazi Üniversitesi: 886, Ege Üniversitesi: 903, Atatürk Üniversitesi: 921, Yakın Doğu Üniversitesi: 977 ve İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa 985. olarak dünyadaki ilk 1000’de yer alan üniversitelerimizdir .
URAP ayrıca ülkemizdeki üniversitelerimizin de sıralamasını yapmaktadır . 2024-2025 üniversitelerimiz sıralamasına göre ilk 10 üniversitemiz sırasıyla: Koç, Hacettepe, ODTÜ, Ankara, İTÜ, İstanbul, Gazi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Sabancı ve Ege Üniversiteleridir.
Yurtdışında Üniversite Öğrenimi
Son yıllarda yurtdışı üniversitelere rağbet gittikçe artmaktadır. Bu konuda yapılan araştırmalar oldukça sınırlıdır. Marmara Üniversitesi’nden Ali Özdemir ve Alparslan İlhan’ın 2021 yılında gerçekleştirdikleri “Beyin Göçü: Öğrencileri Yurt Dışı Eğitime Yönlendiren Sebepler Bağlamında Nitel Bir Araştırma” başlıklı çalışma oldukça önemlidir. Araştırmacıların raporladıkları yurt dışı eğitim konusunda, öğrencileri etkileyen, çeken faktörler :
•Mesleki gelişim
•Vatandaşlığının olması
•Birinin tavsiye etmesi
•Eğitim kalitesi
•Yurt dışı tecrübesi edinme-Eğitim ve aynı zamanda çalışma imkânı bulması
•Kaliteli eğitim alma
•Üniversite popülaritesi
•Okuduğu lisenin kendisine verdiği avantajı kullanmak şeklinde bulunmuştur.
2022 yılında bir yurtdışı eğitim fuarına katılan 500 öğrencilerle yapılan araştırmanın sonuçları da şu şekildedir :
Grafik 1: Ankete Katılanların Eğitim Durumu

Grafik 2: Ankete Katılanların Yaş Aralığı

Grafik 3: Ankete Katılanların Ülke Tercihi

Grafik 4: Ankete Katılanların Okul Seçiminde Önemli Faktörler

Grafik 5: Ankete Katılanların Ülke Seçimini Etkileyen Faktörler

Grafik 6: Eğitim Sonrası Yaşayacağı Yer

Grafik 7: Yurtdışı Bölüm Tercihleri: Lisans

Grafik 8: Yurtdışı Bölüm Tercihleri: Yüksek Lisans

Grafik 9: Yurtdışına Teşvik Faktörleri

Yurtdışı Diplomanın Denkliği
Yurtdışında tamamlanan üniversite öğreniminin ardından diplomanın Türkiye’de geçerli olması için YÖK tarafından gidilen üniversitenin tanınması ve diplomanın denkliğinin verilmesi gerekmektedir. E-Devlet üzerinden “Yurt Dışı Yükseköğretim Kurumları Tanıma Belgesi” ekranına girerek, okumayı planladığınız üniversitenin YÖK tarafından tanınıp tanınmadığını anında öğrenebilirsiniz. İşte adım adım yapmanız gerekenler:
•www.turkiye.gov.tr üzerinden E-Devlet hesabınıza girin.
•Arama çubuğuna “Yurt Dışı Yükseköğretim Kurumları Tanıma Belgesi” yazın.
•İlgili ekran açıldığında, okumak istediğiniz üniversitenin bilgilerini girin.
•Karşınıza çıkan sonuçla birlikte üniversitenin YÖK denkliği olup olmadığını görün.
Eğer sorgulanan üniversite Türkiye’de Yükseköğretim Kurulu tarafından tanınıyor ise E-Devlet üzerinden hızlı bir şekilde okul tanıma belgesi oluşturulmalıdır. E-Devlet sistemi üzerinden görüntülenebilen okul tanıma belgesine sahip olmak, yurt dışı eğitimi sonunda alınan diplomanın Türkiye’deki denkliğini ispatlamak için gerekli adımlardan bir tanesidir.
•Ayrıca, dikkat edilmesi gereken birkaç husus daha bulunmaktadır. https://denklik.yok.gov.tr/mevzuat ve https://denklik.yok.gov.tr/ adreslerindeki bilgiler incelenmelidir.
•Gidilecek üniversitenin en az iki sıralama kuruluşunda ilk 1.000’de olması tercih sebebi olmalıdır. Bu ilk 1.000’de olmayan üniversitelerden alınan diplomaya denklik verilmez anlamı taşımamaktadır:
İlk 1000’de yer almayan bir üniversitenin tıp, diş hekimliği, eczacılık ve hukuk programlardan mezun olanlar YKS’ye girecek, ilgili programın YKS’deki başarı sıralaması şartını sağlamışlarsa denklik müracaatları kabul edilecek ve transkriptleri dikkate alınarak bireysel olarak inceleme yapılacak. Yani sadece ilk 1000’de yer almayan üniversitelerin tıp, diş hekimliği, eczacılık ve hukuk bölümlerde okuyacaklar için YKS’ye girme ve başarı şartını yerine getirme zorunluluğu olacak. Diğer bölümler için ise YKS’ye girme zorunluluğu olmayacak. Yönetmelik değişikliği, başarı sıralaması şartı aranmayan programlarla ilgili kısıtlayıcı bir düzenleme getirmemiştir. Bu alanlarda yapılacak denklik başvurularında önceden olduğu gibi müracaatlar bireysel olarak incelenerek karar verilecek .
•YÖK’ün 15 Mart 2024 tarihli ve 32490 sayı ile Resmî Gazetede Yayımlanarak Yürürlüğe Giren “Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Tanıma ve Denklik Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar ile ilgili Soru-Cevap dosyasında:
YÖK tarafından kabul edilen dünya üniversite sıralama kuruluşları
ARWU (Academic Ranking of World Universities),
CWTS Leiden Ranking,
QS World University Rankings ve
THE (Times Higher Education) olarak belirlenmiştir.
Ortaöğrenimini Türkiye’de tamamlayıp en az iki kuruluşta ilk 1.000’de yer almayan bir yükseköğretim kurumunda; Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık veya Hukuk programlarından mezun olanlar hariç, diğer başvurular YKS şartından muaftır.
YÖK tarafından kabul edilen dünya üniversite sıralama kuruluşlarının en az 3’ünde öğrenime başlanılan yıl ilk 400 dilim içerisinde yer alan yükseköğretim kurumlarından yapılan başvurulara doğrudan denklik işlemi yapılacaktır.
Tüm sınava girecek öğrencilere BAŞARILAR………

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

İş gücünü dönüştüren 4 Teknoloji ve 7 İş gücü sektörü

WEF’in Ekim 2025 tarihli “Jobs of Tomorrow” beyaz kâğıdı, işgücünü dönüştüren dört teknolojiyi, AI, robotlar ve otonom sistemler (fiziksel AI), enerji teknolojileri ile ağlar ve algılama, merkeze alıp dünyanın en büyük yedi iş grubuna (tarım, imalat, inşaat, işletme-yönetim, toptan/perakende, ulaştırma-lojistik, sağlık) etkilerini resmediyor: İşverenlerin %86’sı AI’ın 2030’a dek şirketlerini dönüştüreceğini öngörürken, gen AI tabanlı “AI ajanlarının” bağımsız görev yürütmesi üretkenlik vaat ediyor fakat gizlilik ve güvenilirlik risklerini büyütüyor; robotik kurulumları 2020’den beri yılda %5–7 artarken son iki yıldaki yaklaşık %40’lık maliyet düşüşü ve kurulumların %80’inin Çin, Japonya, ABD, Kore ve Almanya’da yoğunlaşması fiziksel otomasyonu hızlandırıyor; enerji tarafında işverenlerin %41’i dönüşüm bekliyor ve EV’ler ile veri merkezleri yeni talep dalgaları yaratıyor; ağ ve sensörlerdeki ilerleme (yüksek çözünürlüklü kameralar, LiDAR, dokunsal sensörler) diğer tüm teknolojilerin etkinliğini katlıyor, ancak Avrupa’daki %91’e karşı Afrika’daki %38 internet erişimi dijital uçurumu büyütme riski taşıyor. Bu tablo, tarımda dron operatörlerinden veri analistlerine uzanan yeni rolleri, imalatta AI destekli kalite güvencesi ve kök neden analitiğini, inşaatta BIM+AI ve yarı otomatik tuğla döşemeyi, işletme-yönetimde uzaktan çalışmanın ve Aİ’nin belirsiz denklemini, perakendede talep tahmini ve enerji depolama altyapısının teknik operatör ihtiyacını, lojistikte AI ajanları, depo robotları ve gerçek zamanlı platform optimizasyonunu, sağlıkta idari otomasyonla %70–90’a varan işlem süresi düşüşlerini ve tahmine dayalı analitiği bir arada gösteriyor; fakat aynı anda beceri-eğitim uyumsuzluğu, düşük-orta beceri işlerde kitlesel kayıp, insan özneliğinin algoritmik erozyonu ve enerji/ekoloji sınırları gibi kırılganlıkları büyütüyor. Sonuçta resim net: üretkenlik ve ölçeklenebilirlik teknolojiden gelir, ama geleceğin işinde değeri belirleyecek olan hâlâ insanın kendisi, yaratıcılık, etik yargı, empati ve uyum becerisi; yani makinenin kurduğu düzenin içinde anlamı kurabilme gücü.

Kapıdan Gidenler, Gönülden Gitmeyenler: İşten Çıkarmanın İnsani Yüzü

Özetleyici şöyle dedi: Bir iş görüşmesinde adayın “En son işten çıkarılan kişinin sebebi neydi ve bu sürece nasıl yaklaştınız?” sorusu, konunun özünü tek cümlede yakalamıştı: Bir şirketin karakteri, zor zamanlarda insanlarına nasıl davrandığıyla belli olur. İşten çıkarma genellikle bir maliyet önlemi gibi görülür, ama asıl maliyet içeride kalır; güven, bağlılık ve üretkenlik sessizce azalır. Araştırmalar, saygısız ve şeffaflıktan yoksun süreçlerin çalışan bağlılığını ve iş tatminini dramatik biçimde düşürdüğünü gösteriyor. Kalanlar, bir sonraki sıranın kendilerine gelip gelmeyeceğini düşünür; ortaya çıkan sadakat, çoğu kez yalnızca hayatta kalma içgüdüsüdür. Oysa bir çalışanı nasıl uğurladığınız, kalanlara verdiğiniz en kalıcı kültür dersidir. Saygıyla yönetilen bir ayrılık, ileride mezunlar ve “bumerang” çalışanlar olarak geri dönen gerçek bağlılık tohumlarını eker. Bu nedenle şeffaflık, teşekkür ve onurlu veda mektupları sadece nezaket değil, stratejik bir yatırımdır. Çünkü insanlar işten çıkarılma anında değil, o anın nasıl yönetildiğinde şirketlerine dair gerçek fikri edinirler. Bir fırtına geçtikten sonra kurumun geleceğini belirleyen, gidenlerin ardında kalan sessizlikte duyulan güvendir.

İş Hayatında Sessiz Felaketler

Sabahları aynı yüzler, aynı sessizlik; herkesin elinde telefon, yüzünde yorgun bir ciddiyet. Modern çağın görünmez marşı, verimlilik temposuyla atılan adımların arasında insanın sesi kayboluyor. Artık felaketler iflasla, krizle değil, içten içe yanan tükenmişlikle ölçülüyor. Dışarıdan parlak, içeriden boş insanlar birer birer sabah işe koşarken aslında kaçıyor, kendinden, sessizlikten, anlam arayışından. Kariyer bir umut olmaktan çıkıp bir yarışa, bir maskeye dönüşmüş; herkes güçlü görünmeye mecbur, herkes “iyiymiş gibi” yapıyor. Mobbing, görünmeyen rekabet, gülümseyen yorgunluk… Modern ofisler sessiz yangınlarla dolu. Bir mail, bir karar her şeyi yıkabiliyor, çünkü sistemde insanın adı yok. Ama yine de bir umut var: çünkü felaketin içinde bile insaf, anlayış, teşekkür hâlâ mümkün. Çalışmak, sadece üretmek değil; yaşamakla, anlamla, insanla bağ kurmak olmalı. Asıl felaket unutmaktır ,neden başladığımızı, neye inandığımızı unuttuğumuzda. Yorgun yüzlerin arasında hâlâ “Ben hâlâ kendim miyim?” diye soranlar var. O soru varsa, umut da var. Çünkü insan, çalışarak değil, anlamını koruyarak insan kalır.

Kamera, Işıklar, Motor?

Yapay zekanın yaygınlaşmasıyla birlikte, kullanım alanları veri analizinden sanata, yazıdan videoya kadar genişledi. DALL-E ve Imagen gibi ilk görüntü modelleri hatalarına rağmen bu devrimin öncüleriydi; ardından gelen Veo 3, sesli video üretebilen ilk model olarak çıtayı yükseltti. Aynı dönemde “AI Commissioner” filmiyle dünyanın ilk yapay zeka aktrisi Tilly Norwood sahneye çıktı, hatta bir menajerlik ajansına kaydoldu. Meta, Midjourney ortaklığıyla “Vibes” adını verdiği tamamen yapay zekalı bir video paylaşım alanı kurarken, OpenAI da Sora 2 modelini ve buna bağlı sosyal medya platformunu duyurdu; kullanıcılar artık yapay zekayla video üretip birbirlerinin içeriklerini yeniden kurgulayabiliyor. Google’ın Veo 3.1 sürümü ise daha doğal sesler, gelişmiş dudak senkronu ve kesintisiz sahne akışıyla dikkat çekti. Kusurları hâlâ gözle görülse de bu modeller artık insan benzeri karakterler yaratabiliyor, fiziksel tutarlılığı koruyabiliyor ve hikâye devamlılığını yakalayabiliyor. OpenAI destekli 30 milyon dolarlık “Critterz” filmi ve Amazon’un kişiye özel içerik üreten Showrunner projesi, sinema ve eğlencenin geleceğine işaret ediyor. Ancak tüm bu ilerlemenin merkezinde hâlâ insan var; çünkü yapay zekanın yaratıcılığı bile insanın üretiminden doğuyor. Bu nedenle teknolojinin gelişimi, sanatçıyı dışlamadan ve kötüye kullanıma açık bırakmadan sürdürülmek zorunda.