Ela Uysal

22 Yazı

Size Özel Yazılar

KAİZEN Felsefesi Mutluluğumuza Nasıl Katkıda Bulunabilir?

Doğu ve Uzak Doğu Felsefeleri çalışmalarıma ışık tutan, özel yaşamımda da rehber olarak kullandığım birçok öğretiyi içinde barındırıyor.Mutluluğumuzla ilgili genellikle büyük dönüşümler veya olaylar...

İletişim ve İşbirliği: Çalışma Hayatının Olmazsa Olmaz İkilisi

Günümüz iş dünyasında, birçok organizasyon işbirliği ve iletişim becerilerinin önemini anlıyor. Anlamayanlar ise bazı bedeller ödemekten kaçınamıyor. Çalışanlar arasında işbirliği ve iletişimin sağlıklı olmasının,...

Başarı Mı Mutluluktan, Mutluluk Mu Başarıdan Gelir?

“Çok çalış, başarılı ol ve mutlu ol!”… Zaman zaman sorgulamadan kabul ettiğimiz ve aktardığımız ideal mutluluk formülü bu! Ne olduysa, nasıl olduysa insanoğlunun teknik...

Yetersizlik Duygusuyla Baş Etmeyi Kolaylaştırmak

Geçen sayımızda, hemen hepimizin zaman zaman hissettiği yetersizlik hissini daha yakından tanımaya çalışmış, nedenleri ve sonuçlarıyla ilgili bazı yaklaşımlar getirmiştik. Şimdi ise baş etmeyi...

Yetersiz Hissetmek Üzerine

Yetersizlik hissi duygu repertuvarımızdaki en tatsız duygulardan biri olsa gerek. Kişinin başkaları tarafından gözlemlenebilir, ispatlanabilir tüm kabiliyet ve başarılarına rağmen kendisinin bunları fark edememesi,...

Yeni Yazılardan Seçmeler

Kendimizi geçmek, Trafikteki araçları geçmek gibi değil

Hayatta başarıyı çoğu zaman yanlış tanımlıyoruz; sanki mesele, başkalarını sollayıp varış çizgisine önce ulaşmakmış gibi. Oysa hayat bir yarış pisti değil, sabırla geçilmesi gereken uzun bir trafik akışı ve bu trafikteki tek rakibimiz, dünkü halimiz. Toplum bize hep “daha hızlı, daha çok, daha önde ol” diyor ama asıl soru şu olmalı: “Ben bugün, dünün ben’inden daha mı iyiyim?” Kendini geçmek; büyük zaferler kazanmak değil, küçük alışkanlıkları dönüştürmektir — dün ertelediğini bugün yapabilmek, öfkelendiğin yerde susabilmek ya da kendine bir bardak su fazla içirebilmektir. Başkalarıyla kıyaslandığında sonuç hep huzursuzluk olur, çünkü bu yarışın sonu yoktur. Gerçek başarı, kendi gölgeni geçebildiğin o küçük ama anlamlı anlarda gizlidir. Çünkü insan, başkalarını değil, kendi sınırlarını aştığında özgürleşir.

Transpersonel liderlikte güven: Ruhsal bilinç ile kurulan ekipler

Transpersonel liderlik, liderliği yalnızca hedefler ve performansla sınırlamayıp, ekibin bilinç, ruhsal denge ve kolektif uyumunu da gözeten bir anlayıştır. Bu liderlik türü, çalışanları birer “kaynak” değil, potansiyelleri ve sezgileriyle bir bütün olarak görür. Uruguay eski başkanı Jose Mujica, mütevazı yaşam tarzı, şeffaflığı ve toplumsal faydayı merkeze alan yaklaşımıyla bu liderlik anlayışının canlı bir örneğidir. Transpersonel lider için güven, bir strateji değil, ruhsal bir sorumluluktur; çünkü güven, hem ekip enerjisinin hem de kolektif bilincin temelini oluşturur. Şirketlerde güvenli bir ortam yaratmak, çalışanların içsel motivasyonlarını, yaratıcılıklarını ve bağlılıklarını artırır. Ancak güven zedelendiğinde, liderin görevi hatalarını fark etmek, şeffaflıkla iletişim kurmak ve tutarlılıkla güveni yeniden inşa etmektir. Dürüstlük, empati, adalet ve bilinçli iletişim, transpersonel liderin en güçlü araçlarıdır. Gerçek liderlik, sadece sözlerle değil, varlığıyla güven veren bir enerji alanı yaratabilmektir.

Müşteri sadakati mi, maliyet mi? İade süreçlerinin marka imajına etkisi

Alışveriş artık yalnızca ürün almak değil, markayla kurulan ilişkinin bir parçası. Bu ilişkinin en kritik aşaması ise iade süreci. Çünkü iade, bir markanın müşterisine gerçekten ne kadar değer verdiğini gösteren sınavdır. Müşteri açısından kolay ve destekleyici bir iade süreci, güven ve sadakat duygusunu pekiştirirken; markalar için bu süreç, kısa vadede maliyet yaratsa da uzun vadede güçlü bir imaj ve sadık müşteri kitlesi kazandırır. Zorlaştırılan iade politikaları ise kaliteyi gölgede bırakır, olumsuz deneyimler hızla yayılır. Dolayısıyla asıl mesele “maliyet mi, sadakat mi?” değil; “bugünü mü kurtaracağız, geleceğe mi yatırım yapacağız?” sorusudur. Çünkü markalar bilir ki güven, iade sürecinde kazanılır ve bir kez kaybedildiğinde hiçbir reklam bütçesiyle geri alınamaz.

Masraf takibi ve kâr marjı iyileştirme:Stratejik altyapının önemi

Günümüzün belirsizliklerle dolu iş dünyasında masraf takibi yalnızca bütçe kontrolü değil, stratejik bir yönetim aracıdır. Yüksek enflasyon, faiz baskısı ve küresel riskler altında şirketlerin sürdürülebilir büyüme için güçlü bir stratejik altyapı, net bir vizyon ve esnek karar mekanizmaları kurması gerekir. Başarılı masraf yönetimi, sadece tasarruf sağlamakla kalmaz; aynı zamanda eğitim, teknoloji ve Ar-Ge gibi uzun vadeli yatırımlara kaynak yaratarak rekabet avantajı oluşturur. Bu süreçte kültürel dönüşüm de kritik önemdedir: çalışanların masrafları “kısıt” değil, stratejik bir “yatırım” olarak görmesi gerekir. Kâr marjı iyileştirme programlarının başarısı ise planlama, liderlik, veri yönetimi ve kültürel adaptasyona bağlıdır. Liderlerin görevi, kaynakları verimli kullanırken vizyonu korumak, değişen koşullara hızla uyum sağlamak ve stratejik hedefleri tüm organizasyona yaymaktır. Sonuçta, bugünün stratejik altyapısı, yarının kâr marjının ve sürdürülebilir başarısının teminatıdır.