Küresel Şifreleme Savaşları: Devletler Mahremiyeti Nasıl Zedeliyor?

Tarih

15 Ekim 2024’te İngiltere Parlamentosu’nun Eylül 2023’te onayladığı Çevrimiçi Güvenlik Yasası, teknoloji devleri ile hükümetler arasındaki gerilimi tarihin en yüksek seviyesine taşıdı. Yasa, çocuk istismarı ve terörizmle mücadele adına şifreli iletişimi hedef alırken, benzer adımların AB, Hindistan ve Avustralya’da da gündeme gelmesi, dijital özgürlüklerin geleceğini belirsizliğe sürüklüyor.
İngiltere’nin Yasası: Teknik Detaylar ve Çelişkiler
Yasa, Ofcom’a şifrelenmiş mesajlaşma uygulamalarına “onaylı teknoloji” ile tarama yapma yetkisi veriyor. Ancak bu teknolojinin ne olduğu belirsiz. Hükümet, istemci tarafında tarama (CSS) adlı bir yöntemi savunuyor: Kullanıcıların cihazlarına yerleştirilecek yazılımlar, CSAM’i algılayıp yetkililere bildirecek.
Ancak Apple’ın 2021’de duyurduğu benzer bir sistem, “dijital Big Brother” eleştirileri nedeniyle 48 saat içinde rafa kaldırılmıştı. Google, Android 9 ve üstü sistemlere herhangi bir bilgilendirme yapmadan Android System SafetyCore isimli cihaz içi içerik taraması yapan bir uygulama yükledi. Ayrıca kullanıcılar bu uygulama silinse bile sistem güncellemeleriyle tekrar kendini yüklediğini paylaştı.
•Çarpıcı Rakamlar:
oİngiltere’de 2022’de 1.400 çocuk, çevrimiçi istismardan kurtarıldı.
Meta, 2023’te 27 milyon CSAM vakasını bildirdi; bunların %98’i algoritmalar tarafından tespit edildi.
•Eleştirenler Ne Diyor?:
Signal CEO’su Meredith Whittaker: “Yasa, matematik yasalarını değiştirmeye çalışıyor. Şifreleme ya vardır ya yoktur; ‘biraz şifreleme’ diye bir şey yok.”
Birleşmiş Milletler Özel Raportörü: “Bu tür taramalar, ifade özgürlüğüne ve özel hayata dair uluslararası insan hakları standartlarını ihlal ediyor.”
Küresel Yayılma: Hangi Ülke Ne Yapıyor?

  1. Avrupa Birliği: “Chat Control” Krizi
    AB Komisyonu’nun “Chat Control 2.0” tasarısı, şirketleri CSAM taraması için şifrelemeyi zayıflatmaya zorluyor. Almanya ve Hollanda, “kitle gözetimi” endişeleriyle tasarıya karşı çıkarken, Fransa ve İspanya destekliyor. 2024’te sızdırılan bir belge, AB’nin yapay zeka tabanlı tarama için yılda 45 milyon Euro bütçe ayırdığını ortaya koydu.
  2. Amerika Birleşik Devletleri: “EARN IT” Yasası
    Önerilen mevzuata göre, platformların CSAM’ı tespit edememeleri durumunda sorumluluk korumalarını kaldırarak şifrelemeyi zayıflatmaları yönünde baskı yapabilir.
  3. Çin: Siber Güvenlik Yasası
    Şirketlerin talep üzerine yetkililere şifresi çözülmüş veriler sağlamasını gerektirir. WeChat gibi platformlar hükümetin gözetim zorunluluklarına uymaktadır.
  4. Rusya: SORM Sistemi
    Devlet gözetimi için arka kapıları zorunlu kılabilecek bir sistem. 2024’te Rusya, şifreleme anahtarlarını paylaşmayı reddeden Telegram gibi platformları yasaklamakla tehdit etti.
  5. Hindistan: WhatsApp’la Hukuk Savaşı
    Hindistan’ın 2021 BT Kuralları’nın Kural 4(2), WhatsApp’tan “izlenebilir” mesajlar talep ediyor. WhatsApp, Temmuz 2023’te Delhi Yüksek Mahkemesi’nde dava açtı: “Kural, anayasal mahremiyet hakkını ihlal ediyor.” Mahkeme, kararını 2025’e erteledi; süreçte 2 milyon Hintli, Telegram’a geçiş yaptı.
    6.Brezilya: Sahte Haber Yasa Tasarısı
    Yasadışı içerik paylaşan kullanıcıları tespit etmek için E2EE’yi kırmayı öneriyor. Daha önceki mahkeme emirleri, cezai soruşturmalarda uyumsuzluk nedeniyle WhatsApp’ı engellemeye çalıştı.
    Teknik Uzmanlar: “Bu Bir Kandırmaca”
    •Dr. Alan Woodward (Surrey Üniversitesi): “CSS, cihazınıza bir polis yerleştirmek gibi. Tarama yazılımı kötüye kullanılırsa, siyasi muhalifler veya LGBTİ+ bireyler hedef alınabilir.”
    •Mozilla Vakfı Raporu (2024): “ABD ve AB’deki yasalar, Çin’in ‘Büyük Güvenlik Duvarı’ ile aynı araçları normalleştiriyor.”
    Şirketlerin Tavrı: Pazarı Terk Tehditleri
    •Signal: İngiltere yasası uygulanırsa ülkeden çekileceğini açıkladı.
    •Apple: “İstemci tarafı tarama, kötü niyetli saldırılar için yeni bir kapı açacak” dedi.
    •Meta (WhatsApp): “108 ülkede 2,4 milyar kullanıcıyı koruyan şifrelemeyi asla zayıflatmayacağız.”
    Sivil Toplum ve Aktivizm
    •Protestolar: 2024’te Berlin, Londra ve San Francisco’da binlerce kişi, “Şifreleme Özgürlüktür” sloganıyla yürüdü.
    •Dijital Haklar Örgütleri: EFF ve Access Now, yasalara karşı 80’den fazla ülkede kampanya yürütüyor.
    Son Söz: Dijital Çağın Catch-22’si
    Hükümetler, “çocukları koruma” argümanıyla şifrelemeyi delmeye çalışırken, uzmanlar bu hamlelerin organize suçluların karanlık web araçlarına yönelmesine yol açacağını savunuyor.
    İngiliz siber güvenlik şirketi Darktrace’in verilerine göre, 2023’te şifreli kanallardaki fidye yazılımı saldırıları %240 arttı.
    Bu, modern teknolojinin en acımasız paradoksu: Güvenlik adına yıkılan mahremiyet, aslında güvenliği de yok ediyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Bir kahve molasında satılan dostluklar

ChatGPT: İş hayatında insanı en çok yıpratan şey, uzun mesailer ya da düşük maaşlar değil; aynı hedef için omuz omuza çalıştığı bir arkadaşının bir gün sırtını dönmesidir. Çünkü ihanet, sadece bir güveni değil, insanın iç dengesini de yıkar. Kısa vadede kazandırıyor gibi görünse de, uzun vadede itibar kaybı kaçınılmazdır; zira iş dünyası küçük bir ekosistemdir ve “güvenilmez” damgası bir kez vuruldu mu silinmez. Üstelik ihanet sadece kurbanı değil, kurumu da zehirler: Güvenin olmadığı yerde cesaret, yaratıcılık ve bağlılık barınamaz. Adil ve şeffaf olmayan ortamlarda ihanet kök salar, sadakat ise susar. Oysa gerçek başarı, başkasının sırtına basarak değil, birlikte yükselerek kazanılır. Çünkü hiçbir unvan, dostluğu satmanın bıraktığı gölgeyi silemez; ihanet eden sonunda yalnız kalır, kazandığını sandığı her şeyin aslında kayıp olduğunu çok geç anlar. İş dünyasında en değerli sermaye ne para ne güçtür — güven ve itibardır, ve onu kaybeden gerçekte her şeyini kaybeder.

Kendimizi geçmek, Trafikteki araçları geçmek gibi değil

Hayatta başarıyı çoğu zaman yanlış tanımlıyoruz; sanki mesele, başkalarını sollayıp varış çizgisine önce ulaşmakmış gibi. Oysa hayat bir yarış pisti değil, sabırla geçilmesi gereken uzun bir trafik akışı ve bu trafikteki tek rakibimiz, dünkü halimiz. Toplum bize hep “daha hızlı, daha çok, daha önde ol” diyor ama asıl soru şu olmalı: “Ben bugün, dünün ben’inden daha mı iyiyim?” Kendini geçmek; büyük zaferler kazanmak değil, küçük alışkanlıkları dönüştürmektir — dün ertelediğini bugün yapabilmek, öfkelendiğin yerde susabilmek ya da kendine bir bardak su fazla içirebilmektir. Başkalarıyla kıyaslandığında sonuç hep huzursuzluk olur, çünkü bu yarışın sonu yoktur. Gerçek başarı, kendi gölgeni geçebildiğin o küçük ama anlamlı anlarda gizlidir. Çünkü insan, başkalarını değil, kendi sınırlarını aştığında özgürleşir.

Transpersonel liderlikte güven: Ruhsal bilinç ile kurulan ekipler

Transpersonel liderlik, liderliği yalnızca hedefler ve performansla sınırlamayıp, ekibin bilinç, ruhsal denge ve kolektif uyumunu da gözeten bir anlayıştır. Bu liderlik türü, çalışanları birer “kaynak” değil, potansiyelleri ve sezgileriyle bir bütün olarak görür. Uruguay eski başkanı Jose Mujica, mütevazı yaşam tarzı, şeffaflığı ve toplumsal faydayı merkeze alan yaklaşımıyla bu liderlik anlayışının canlı bir örneğidir. Transpersonel lider için güven, bir strateji değil, ruhsal bir sorumluluktur; çünkü güven, hem ekip enerjisinin hem de kolektif bilincin temelini oluşturur. Şirketlerde güvenli bir ortam yaratmak, çalışanların içsel motivasyonlarını, yaratıcılıklarını ve bağlılıklarını artırır. Ancak güven zedelendiğinde, liderin görevi hatalarını fark etmek, şeffaflıkla iletişim kurmak ve tutarlılıkla güveni yeniden inşa etmektir. Dürüstlük, empati, adalet ve bilinçli iletişim, transpersonel liderin en güçlü araçlarıdır. Gerçek liderlik, sadece sözlerle değil, varlığıyla güven veren bir enerji alanı yaratabilmektir.

Müşteri sadakati mi, maliyet mi? İade süreçlerinin marka imajına etkisi

Alışveriş artık yalnızca ürün almak değil, markayla kurulan ilişkinin bir parçası. Bu ilişkinin en kritik aşaması ise iade süreci. Çünkü iade, bir markanın müşterisine gerçekten ne kadar değer verdiğini gösteren sınavdır. Müşteri açısından kolay ve destekleyici bir iade süreci, güven ve sadakat duygusunu pekiştirirken; markalar için bu süreç, kısa vadede maliyet yaratsa da uzun vadede güçlü bir imaj ve sadık müşteri kitlesi kazandırır. Zorlaştırılan iade politikaları ise kaliteyi gölgede bırakır, olumsuz deneyimler hızla yayılır. Dolayısıyla asıl mesele “maliyet mi, sadakat mi?” değil; “bugünü mü kurtaracağız, geleceğe mi yatırım yapacağız?” sorusudur. Çünkü markalar bilir ki güven, iade sürecinde kazanılır ve bir kez kaybedildiğinde hiçbir reklam bütçesiyle geri alınamaz.