İş Dünyasının Kara Deliği:Liyakatsiz Yöneticiler

Tarih

Mimarlık Fakültesinde okuduğum yıllarda yaz dönemi stajımı yapıyordum. Sorumlu inşaat mühendisi bana staj başında bir söz söylemişti: “Eğer işçiler, senin işi bilmediğini anlarlarsa, onlara iş yaptıramazsın.” Bu yazıma esin olan ve gelirinizi, iş ilişkilerinizi, kariyerinizi ve ekip olmanızı olumsuz etkileyen, yetkin çalışanları kurumdan kaçıran ya da sessiz istifaya dönüştüren liyakatsiz yöneticilerden bahsetmek istiyorum.
Dunning-Kruger Etkisi Nedir?
Dunning-Kruger etkisi adı verilen çalışmada (1999), insanların öğrenmelerine engel yaratan, “benim bilgim bana yeter” güvenini oluşturan, benlik algısının yüksek olmasını sağlayan durum incelenmiştir. Kendilerini ortalamanın üzerinde gören, bilmediği çok şey olacağının farkına varmayan, yeterince iyi olmadığını ve reddedilme korkusu taşıyan kişilerden bahsediyorum. Çalışma, bu kişilerin kötü performans gösterdiklerini kabul etmek için üstbilişsel yeteneklerden yoksun olduklarını anlatmaktadır. Kendisini gizleyen ve gücü bu yönde kullanan, merkezde çok anlaşılmayan ama saha tarafından “kral çıplak” denilen kişilerden bahsediyorum.
Plazalarda Liyakatsizlik Nasıl Oluşur?
Kurumunuzda performans kriterleri, kariyer basamakları net, açık, anlaşılır değilse, duruma ve kişiye göre belirleniyor olabilir. Okul arkadaşı olma, adamcılık, eski firmadan kalma dostluk, kahve molalarında kurulan samimiyet gibi sebepler liyakatsiz kişilerin ortaya çıkma iklimidir. Ayrıca pozisyon boş kalmasın, çalışanı kaçırmayalım, başka illerden tercih eden yok, ekonomik kriz nedeniyle pahalı işe ucuz insan bakışı, tüm kararlar bizim kontrolümüzde nasılsa yaklaşımı gibi sebepler de liyakatsiz kişileri bulmayı doğurmaktadır. Düşük yetkinliğe yüksek ünvan verilmesi, kendini ortalamanın üzerinde gören, kötü performansını, etkisiz iletişimini ve kaosu yönetemeyen, saklı agresif davranış içinde olan yöneticiler doğuruyor. Liyakatsizlik, sahadan kopuk, ortak akla ulaşma kaygısı taşımayan, çalışanda farkındalık oluşturma ve sorumluluk alma bilinci yaratmaktan uzak kişileri yaratmaktadır.
Liyakatsiz Yönetici ve Onu Getirenlerin En Sık Yaptığı Hatalar
Pandemi ile başlayan teknoloji yatkınlığı, online toplantı çılgınlığı en çok liyakatsiz yöneticileri sevindirdi. Pandemi sonrası, kritik öneme sahip müşterilere ziyaretler azaldı. Konaklama, ikram, toplantı masrafı, ulaşım gibi masraflar ortadan kalktı. Aklına esen link atarak, amaç, süreç ve verimlilik esasından uzak toplantılar yapmaya başladılar. Çalışanın yanında olmak, pazarlama stratejilerine, saha ve müşteriden aldığı bilgiyle yeni taktikler eklemek yerine, yoğunluk maskesini geliştirdiler. KPI’ların çok fazla artmasıyla, ofis odalarında sürekli analiz yapan kişilere dönüştüler. İnsandan zamanla uzaklaşan, veri entelektüeli olan bu yöneticiler, hatalı kararlarıyla, mutsuz saha çalışanları yaratmaya başladılar.
Bazı kurumlar, saha çalışanlarının memnuniyet ölçeği olan, 360 derece değerlendirme sistemini kullanırlar. Saha ise geri bildirim mesajlarının alındığına inanmıyor. Çünkü liyakatsiz yöneticiyi atayan, manipülasyona maruz kalır. Liyakatsiz yönetici gözünden, saha genellikle suçlanan, hedefleri gerçekleştiremeyen, müşteri ile bağ kuramayan, yeterli ziyaret ve satışı yapamayan, kaynakları etkin kullanamayan, adaptasyon sorunu taşıyan çalışana dönüşüyor. Manipülasyonu oluşturan, KPI’lara istediği yerden bakan, bütüncüllükten uzak bakış açısıdır. Diyelim ki 360 derece geri bildirim kurumda yapılmıyor. Liyakatsiz yönetici sorunları üst yönetime yansıtmıyor. Üst yönetime yapılacak bilgilendirme şikayet olarak algılanıyor. Uyumsuz görünme ve takıma zarar veren etiketi, çalışanda iş kaybı korkusu yaratır. Hal böyle olunca, çalışanın yalnızlığı, ifadesizliği, anlaşılmama duygusu sessiz istifalara dönüşmektedir. Liyakatsiz yöneticinin çözümü ise, yenisini alalım olmaktadır. İşten çıkartılan kişinin yerine alınacak yeni çalışanın 6 aylık maliyeti çok net bilinmektedir. Aşının tutmaması durumunda maliyet daha da çok artacaktır. Asıl ölçülmesi gereken, müşterinizde yarattığınız algınız.
“Söylemenin En Güzel Şekli Yapmaktır” – Benjamin Franklin
Bu aralar kurumunuzda en çok ne konuşuluyor? Unutmayın, en çok konuşulan şey eksikliğinin olduğu şeydir. “Çalışanlarınıza koçluk yapmanız önemli arkadaşlar, çalışanları geliştirmeliyiz”, “Yöneticilerin gelişimi için geri bildirim verilmesi önemli” diyenler bunu en az yapanlardır. Şu an kurumların sorunu bilmek değil, yapabilmektir. Liyakatsizliğin bataklığını kurutacak olan, söylemlerle davranışların tutarlılığıdır. Yetkin çalışan bu tutarsızlığı her gördüğünde, aidiyeti azalmaktadır.
Kurum İçi Huzursuzluk: Liyakatsizliğin Yetkin Personel Üzerindeki Etkisi
Toksik Pozitiflik: Olumsuz duyguları, tepkileri, deneyimleri göz ardı etmeye, gizlemeye, geçersiz kılmaya ve bunların yerine sahte güvenceleri koymaya çalışır. Takımın hedefleri, sonuçları ve gelişimi için, duygu ve deneyimleri önemsemek, beslemek (geri bildirim vermek) liyakatli yönetici liderin işidir.
Yetkin Çalışana, Yöneticinin Yetersizliği: İş dünyasında kuşak değişimi, süreklilik arz eden krizler, müşteri karar alma dinamiklerini etkilemektedir. Sahadan uzak olan liyakatsiz yönetici, “bu işler sahada böyle olmaz” diyen çalışanın karşılaştığı sorunları ve itirazları anlama, stratejiye uygun çözümü ortak bakış açısıyla birlikte bulma, durumsal taktikler belirleme gibi adımları atmaktan uzak olur. İletişimde anla, anlayış göster, alternatifleri bul, anlaşma sağla, aksiyon al adımlarını yapmaktan uzaklaşır. Bu, değer verilmediğini ve yanlış anlaşıldığını düşünen çalışan yaratır.
Motivasyon ve Verimlilik Üzerindeki Etki: Dopamin çalışanda iki türlü artırılır. Elinden gelenin en iyisini yapma yani ustalaşma yolculuğunda, ya da kaygı ve korkunun artışı ile olur. Liyakatsiz yöneticiler ikinci yolu çözüm olarak görürler. Yetenekli çalışanlar, yöneticilerinin işlerini etkili bir şekilde yönetemeyeceğini veya katkıda bulunamayacağını bilerek kendilerini boğulmuş ve motivasyonları düşmüş hissedebilirler. Bu motivasyon kaybı, çalışanların ellerinden gelenin en iyisini yapma dürtüsünü kaybetmeleri nedeniyle üretkenliğin azalmasına yol açabilir.
Karar Verme Sorunları
Karar verme yetkinliği düşük olan liyakatsiz yöneticinin, takımındaki kişilerin bu yetkinliğini geliştirmesi sizce mümkün müdür? Liderlerden, çalışan ihtiyaçları ile kurumun vizyon ve değerlerini bir düzleme getirecek etkin takımlar yaratmaya yönelik kararlar alması beklenilmektedir. Sahadan beslenmeyen liyakatsiz yöneticinin aldığı kararlardan en çok kurum, müşteri ve çalışanlar etkilenmektedir.
Fikir ve Proje Hırsızlığı
Yetkin personel kurum içinde tanınma çabası içindedir. Bunun için yeni fikir ve projelerini paylaşır. Liyakatsiz yönetici, bu yeni yaratıcı fikirleri hiçbir zaman gün yüzüne çıkartmayabilir. Yeni fikirlerin değerini veya uygulanabilirliğini anlamadığı için, onları savunma olasılığı düşüktür. Kendisine mal etme durumu da çok sık yaşanmaktadır. Büyüme ve tanınma isteği olan yetkin çalışanın, fikirlerinin karşılık bulmaması ve takdir ile beslenmemesi nedeniyle, kendini geriye çeker.
Başarının Anahtarı: Daha İyi Liderlik Çağrısı
Liyakatsiz yöneticinin deneyime dair bilgisi yoksa kaostan endişe eder. Çözüm, daha iyi liderlik seçimi ve eğitiminde yatmaktadır. Şirketler yöneticilerini seçerken, örgüt kültürü, yetkinlik ve liderlik becerilerine öncelik vermesi gerekiyor. Performans kriterleri ve assessment sürecinin birbiriyle bağlantılı, kurumun değer havuzu ile istenilen yetkinliklerin uyumlu olması önemlidir.
Özetle, beceriksiz bir yöneticinin yetkin personelden oluşan bir ekibi yönetmesi zorluklarla dolu bir durumdur. Bu sadece çalışanların moralini bozup üretkenliği engellemekle kalmıyor, aynı zamanda işletmenin başarısı üzerinde de geniş kapsamlı olumsuz etkilere sahip. Bu konuyu ele almak, büyümeyi ve mükemmelliği hedefleyen her kuruluş için çok önemlidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Bir kahve molasında satılan dostluklar

ChatGPT: İş hayatında insanı en çok yıpratan şey, uzun mesailer ya da düşük maaşlar değil; aynı hedef için omuz omuza çalıştığı bir arkadaşının bir gün sırtını dönmesidir. Çünkü ihanet, sadece bir güveni değil, insanın iç dengesini de yıkar. Kısa vadede kazandırıyor gibi görünse de, uzun vadede itibar kaybı kaçınılmazdır; zira iş dünyası küçük bir ekosistemdir ve “güvenilmez” damgası bir kez vuruldu mu silinmez. Üstelik ihanet sadece kurbanı değil, kurumu da zehirler: Güvenin olmadığı yerde cesaret, yaratıcılık ve bağlılık barınamaz. Adil ve şeffaf olmayan ortamlarda ihanet kök salar, sadakat ise susar. Oysa gerçek başarı, başkasının sırtına basarak değil, birlikte yükselerek kazanılır. Çünkü hiçbir unvan, dostluğu satmanın bıraktığı gölgeyi silemez; ihanet eden sonunda yalnız kalır, kazandığını sandığı her şeyin aslında kayıp olduğunu çok geç anlar. İş dünyasında en değerli sermaye ne para ne güçtür — güven ve itibardır, ve onu kaybeden gerçekte her şeyini kaybeder.

Kendimizi geçmek, Trafikteki araçları geçmek gibi değil

Hayatta başarıyı çoğu zaman yanlış tanımlıyoruz; sanki mesele, başkalarını sollayıp varış çizgisine önce ulaşmakmış gibi. Oysa hayat bir yarış pisti değil, sabırla geçilmesi gereken uzun bir trafik akışı ve bu trafikteki tek rakibimiz, dünkü halimiz. Toplum bize hep “daha hızlı, daha çok, daha önde ol” diyor ama asıl soru şu olmalı: “Ben bugün, dünün ben’inden daha mı iyiyim?” Kendini geçmek; büyük zaferler kazanmak değil, küçük alışkanlıkları dönüştürmektir — dün ertelediğini bugün yapabilmek, öfkelendiğin yerde susabilmek ya da kendine bir bardak su fazla içirebilmektir. Başkalarıyla kıyaslandığında sonuç hep huzursuzluk olur, çünkü bu yarışın sonu yoktur. Gerçek başarı, kendi gölgeni geçebildiğin o küçük ama anlamlı anlarda gizlidir. Çünkü insan, başkalarını değil, kendi sınırlarını aştığında özgürleşir.

Transpersonel liderlikte güven: Ruhsal bilinç ile kurulan ekipler

Transpersonel liderlik, liderliği yalnızca hedefler ve performansla sınırlamayıp, ekibin bilinç, ruhsal denge ve kolektif uyumunu da gözeten bir anlayıştır. Bu liderlik türü, çalışanları birer “kaynak” değil, potansiyelleri ve sezgileriyle bir bütün olarak görür. Uruguay eski başkanı Jose Mujica, mütevazı yaşam tarzı, şeffaflığı ve toplumsal faydayı merkeze alan yaklaşımıyla bu liderlik anlayışının canlı bir örneğidir. Transpersonel lider için güven, bir strateji değil, ruhsal bir sorumluluktur; çünkü güven, hem ekip enerjisinin hem de kolektif bilincin temelini oluşturur. Şirketlerde güvenli bir ortam yaratmak, çalışanların içsel motivasyonlarını, yaratıcılıklarını ve bağlılıklarını artırır. Ancak güven zedelendiğinde, liderin görevi hatalarını fark etmek, şeffaflıkla iletişim kurmak ve tutarlılıkla güveni yeniden inşa etmektir. Dürüstlük, empati, adalet ve bilinçli iletişim, transpersonel liderin en güçlü araçlarıdır. Gerçek liderlik, sadece sözlerle değil, varlığıyla güven veren bir enerji alanı yaratabilmektir.

Müşteri sadakati mi, maliyet mi? İade süreçlerinin marka imajına etkisi

Alışveriş artık yalnızca ürün almak değil, markayla kurulan ilişkinin bir parçası. Bu ilişkinin en kritik aşaması ise iade süreci. Çünkü iade, bir markanın müşterisine gerçekten ne kadar değer verdiğini gösteren sınavdır. Müşteri açısından kolay ve destekleyici bir iade süreci, güven ve sadakat duygusunu pekiştirirken; markalar için bu süreç, kısa vadede maliyet yaratsa da uzun vadede güçlü bir imaj ve sadık müşteri kitlesi kazandırır. Zorlaştırılan iade politikaları ise kaliteyi gölgede bırakır, olumsuz deneyimler hızla yayılır. Dolayısıyla asıl mesele “maliyet mi, sadakat mi?” değil; “bugünü mü kurtaracağız, geleceğe mi yatırım yapacağız?” sorusudur. Çünkü markalar bilir ki güven, iade sürecinde kazanılır ve bir kez kaybedildiğinde hiçbir reklam bütçesiyle geri alınamaz.