Aile şirketlerinde,düz vitesten otomatik vitese

Tarih

Türkiye’nin en eski aile şirketleri, 4. nesile kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Amerika’da en eski aile şirketi 14 nesil öncesine dayanırken, dünyada ise en eski aile şirketi Japonya’da 49. nesil tarafından yönetilmektedir. Türkiye’deki şirketlerin %96’sı, KOBİ’lerin ise %99’u aile şirketleridir. Bu şirketlerin %30’u ikinci kuşağa, %12’si üçüncü kuşağa ve sadece %3’ü dördüncü kuşağa geçebilmiştir. Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği verilerine göre, aile şirketlerinin ortalama ömrü 34 yıldır. Yapı olarak Türkiye’ye benzer olan İtalya’da bu süre 104 yıla çıkmaktadır. KOBİ statüsündeki aile şirketleri, toplam istihdamın %78’ini sağlamaktadır. Türkiye’nin ihracatı en yüksek ilk 100 şirketin 58’i aile şirketidir ve toplam ihracatımızın %28’ini gerçekleştirmektedirler. Dünyanın en büyük aile şirketi Walmart’tır ve onu Volkswagen takip etmektedir. Türkiye’de ise en büyük aile şirketleri arasında Koç, Sabancı, Enka, Eczacıbaşı, Ülker ve Zorlu gibi şirketler bulunmaktadır.
Hem dünya hem de Türkiye ekonomisi için büyük önem taşıyan aile şirketleri, büyük emeklerle kurulmuş ve nesilden nesile büyüyerek devam etmiştir. İşletme sahipleri, birçok departmanın işini kendi başlarına yürütmek ve problemleri çözmek zorundadır. (Ar-Ge, Üretim, Planlama, Lojistik, İnsan Kaynakları, Finans, Pazarlama, Satış) Bu durum, aynı anda beş topu yere düşürmeden çevirmeye çalışan jonglörlere benzetilebilir. Oysa kurumsal şirketler bu işler için farklı departmanlar oluşturmakta veya dışarıdan destek almaktadırlar. Tüm bu işleri yapmaya çalışan bir patronu, ‘One Man Show’ tek kişilik gösteri yapan bir tiyatro oyuncusuna benzetebiliriz. Günümüzde tüm işleri tek başına yapmak, hem çok yorucu hem de riskli bir iş haline gelmiştir. İşleri başarılı bir şekilde devam eden bir aile şirketi, beklenmedik bir hastalık, kaza, vefat veya uzlaşmazlıklar sonucu kilit taşı yerinden oynadığında bir kemerli köprünün aniden çökmesi gibi yok olup gidebilmektedirler.
Aile şirketlerinin devamlılığını sağlamak için danışmanlık, kurumsallaşma ve aile anayasası gibi profesyonel destekler şirketlerin imdadına yetişmektedir. İşlerin, hesapların, planların ve stratejilerin şirket patronlarının zihinlerinden planlı bir şekilde dökümente edilmesi ve kurumsallaşmaya geçilmesi, düz vites bir arabayı otomatik vitese modifiye etmeye benzetilebilir. Sürekli son sürat araba kullanırken birçok işi yapmaya çalışmak, kazaya davetiye çıkarırken, her işi tek başına yapmaya çalışmak, bu yoğunlukta olası risklerin gözden kaçmasına ve fırsatların değerlendirilememesine neden olabilmektedir. Delegasyon yapamama, konfor alanından çıkamama, kararların tek başına verilmesinin sağladığı ego tatmini ve hızlı ilerlemenin cazibesi, kurumsallaşmanın karşısına çıkan en büyük engellerdir. Halbuki hızlı bir durum analizi (Check-up) yaparak, şirketin güçlü ve zayıf yanlarını, piyasadaki fırsatları ve tehditleri tespit etmek ve ardından profesyonellerle bir hibrit çalışma modeli geliştirmek, hem şirketin yapısını güçlendirecek hem de gelecek nesillere aile mirasının nasıl ve ne şekilde aktarılabileceğinin yollarını tespit edecektir.
Günümüzde her sektör o kadar hızlı değişmektedir ki, bu değişimleri takip etmeyen şirketler rekabette geriye düşüp kan kaybetmektedirler. Pareto ilkesi olarak da bilinen 80/20 kuralı, burada da etkili bir şekilde kullanılabilir. (Sonuçların %80’inin çabanın %20’sinden geldiğini ileri sürer.) Patronlar en güçlü oldukları alanlarda %20 efor sarf ederek %80 verim sağlamaya devam ederken, diğer alanlarda da verimin artması için gerekli aksiyonlar alınarak toplam fayda arttırılabilecektir.
Gerekli delegasyonların aile bireyleri ve profesyoneller arasında adaletli ve verimli bir şekilde dağıtılması ile patronların mikro iş yükü azalacak ve makro düzeyde daha net bir bakış açısıyla pazardaki fırsatlar zamanında değerlendirilebilecektir.
Uzun yıllar işin başında canla başla çalışan patronlarda zamanla tükenmişlik sendromları başlamakta ve doğal olarak performansları negatif etkilenmektedir. Oysa kurumsallaşma sayesinde iş yükü azalan ama verimliliği artan patronlar, daha uzun yıllar işlerine keyifle katma değer sağlamaya devam ederken, bir yandan da uzun dönemde şirketin hayatının devamı için büyük öneme sahip olan vizyon, misyon ve stratejiler için kaliteli zaman ayırabileceklerdir.
Gelecek nesillerin şirkete uyum sağlayarak sahiplenmesi için yol haritalarının belirlenmesi, hem çalışanlara hem de gelecekte direksiyona geçecek kişilere ilgili oryantasyonlar ve eğitimlerin seçilerek verilmesi, sağlıklı büyümenin motoru olacaktır.
Özetle, uzun yıllar güçlenerek hayatına devam edecek ve gelecek nesillerle tarihe imza atacak şirketler için, güvenin tesis edildiği, profesyonellerle aile bireylerinin harmanlandığı, aile anayasası ile sorumlulukların ve yetkilerin net olarak belirlendiği köklü bir sisteme ihtiyaç vardır.
Bu sayede, hobilerine de zaman ayırabilen, daha sağlıklı, keyifli, iş ve çalışma hayatının dengesini kurabilmiş patronların yönettiği, uzun ömürlü, ülkemizin büyümesine destek veren şirketlerimizin sayısı giderek artacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

İşinizden ayrılma zamanı geldi mi?

Her sabah işe gitmek için hazırlanırken, aynada kendinize baktığınızda...

Nasıl biri olduğunuzu merak ediyor musunuz? Bu yazıyı okumadan geçmeyin.

Kişinin kendi daha iyi versiyonunu yaratma arzusu giderek güçlenen...

İş Yaşamında Yaratıcı Zeka

Yapay zekanın yaşamımıza girmesiyle yaratıcı insan zekasının geri planda...

Gezginler için yeni teknolojiler

Günümüzde teknolojinin hızla ilerlemesi, seyahat deneyimini kökten değiştiren bir...