GEÇMİŞ ZAMAN ENVANTERİ

Tarih

Yağmurlu bir Pazar sabahıydı. Orta yaşlı adam yaklaşık 25 sene önce evlenerek ayrıldığı annesinin evindeki eşyalarını elden geçirirken deri bir Bond çanta içeresinde gençlik yıllarında biriktirdiği çok sayıdaki teyp kasetini bulmuştu.
Geçen uzun yılların ve her alanda olduğu gibi müzik teknolojisindeki inanılmaz gelişmelerin etkisi ile gençlik yıllarında büyük hevesle biriktirdiği kasetlerin varlığını bile unutmuştu. Bugün baktığında sağlam bir koleksiyon sayılabilecek kadar çok ve çeşitli bir arşivi olduğunu sevinerek fark etti.
Hoş artık bu kasetleri çalabileceği bir kasetçalar bulmak mümkün müydü bilmiyordu doğrusu. Keşke ilk gençlik ve üniversite yıllarımın en yakın tanığı küçük Schaub Lorenz teybimi de bir taşınma sırasında kaybetmemiş olsaydım diye geçirdi içinden.
Son 30 yılda her şey öylesine değişmişti ki o günün son teknoloji kasetçaları bugün için neredeyse antika değerinde ya da popüler tabirle retro bir cihaz sayılırdı.
Gerçekten son yıllarda retro denen stil bir hayat tarzı haline dönüşmüştü orta yaşlı adam zaten oldum olası geçmiş anılara düşkün Nostaljik algısı yüksek birisi olduğundan seviyordu bu yeni stili.
Müzikte, dekorasyonda, kıyafette her alanda geçmişe özlem duyuyordu insanoğlu, 21. Yüzyılın bu zor zamanlarında.
Bir elinde nemli bezle tozlanan kasetleri silmeye devam etti.
Bu sırada elinden geçen her kasetin hayatındaki farklı bir dönemi temsil ettiğini ve kimi zaman umut ve sevinçlerle, kimi zaman hüzün ve hayal kırıklıkları ile dolu geçmiş bir ömrün gizli envanterini çıkartıyor gibi hissetti kendisini.
Örneğin Nilüfer’in Esmer Günler albümünü üniversite birinci sınıfta iken kaç gece boyu sabahlara kadar döndüre döndüre çaldığını hatırlamıyordu. Hatta kasetin çok dinlenmekten bozulup sarmaya başladığını, içine kalem sokup manuel çevirerek düzeltmenin de artık yeterli gelmediği noktada gidip yenisini aldığını hatırlıyordu hayal meyal.
O albümün en sevdiği şarkısı olan ‘’ Yolcu yolunda gerek ‘’şarkısında ne derdi Nilüfer ;
Yarınlar bizim için geç artık
Çok geç artık sana dönmek
Hani giderken bana demiştin ya sen
Yolcu yolunda gerek
Sanki bu şarkının sözlerine etkisine kapılmış gibi sonraki hayatı boyunca hep yolcu olmayı sevmişti adam, her seferinde yeni bir hedefe doğru.
Bir seferinde üşenmemiş saymış ve doğduğu ama hiç hatırlamadığı ev de dahil olmak üzere hayatı boyunca 7 farklı şehirde ve 25 ayrı evde yaşadığını fark etmişti.
Bunu düşünürken Zülfü Livaneli ‘nin çok sevdiği bir şarkısının o yüreğe dokunan mısralarını hatırladı.
Dağ başında bir köyde
Kar altında dal gibi bir kız.
Munzur dağı gibi köye yazgılı
Ve en büyük macerası
Çeşme başında gülüşmeler
Dünya onlar için dönmez
Bilmezler yol yorgunluğunu.
Sesleri yankı bulur
Hep aynı kayadan, aynı saat diliminden
Düşlerinde Çin-i Maçin’e giderler
Doğdukları yerde ölenler.
Her Livaneli albümünde bir iki şarkıya çok takılır ve dinlerdi. Büyük ustanın Doğdukları yerde ölenlerin hikayesini anlattığı bu şarkıda onlardan biriydi.
Ankara ‘da doksanlı yıllarda hipodromda yapılan ve her birine 400 / 500 bin kişinin geldiği rivayet olunan konserlerin neredeyse hepsinde canlı dinlemişti bu şarkıyı ve Doğduğum yerde ölmeyeceğim diye söz vermişti adam kendi kendine o yıllarda. Ömrü boyunca bu sözü tutabilmek için çaba da harcadı doğrusunu söylemek gerekirse.
Bütün bu düşünceler ile kasetleri elden geçiren adam çok etkilendiği bir başka albüm eline geçtiğinde ışık hızı ile bir kez daha gençlik yıllarına gitti.
80 li yılların sonu, 90 lı yılların başında özellikle üniversite gençliği arasında çok popüler bir grup olan Yeni Türkü ‘nün ‘’ Yeşilmişik ‘’ albümü de çok özel bir döneme ait çok özel anılar biriktirmişti kendisinde.
Hiç kimsenin yağmurun bile
Böyle küçük elleri yoktur
Bütün güllerden derin
Bir sesi var gözlerinin
diyordu albümün en sevdiği şarkısının nakaratında.
O yıllarda inceden aşk acısı çeken hemen hemen her genç gibi amatörce şiir karalamaları yapan adam bu mısrayı her duyduğunda bunu yazan şairin mana dünyasındaki zihinsel olgunluğuna erişebilmeyi dilerdi tanrıdan…
Eski kasetlerin arasında nostaljik bir rüyaya dalan adamı yurt dışında yaşayan bir arkadaşından gelen görüntülü arama bu rüyadan uyandırdı.
Çocukken gençken televizyonlarda, özel sohbetlerde hep duyduğumuz ‘’ bir gün gelecek telefonlar görüntülü olacakmış ‘’geyiğinin çoktan hayatımızın içine girdiği 21. yüzyılın modern hayat adı verilen girdabında dönüp duran insanoğlu, üç ayda bir değiştirmek zorunda olduğu banka ve bilimum portal şifreleri , internetten alışveriş siteleri, sosyal medya hesapları ve ceplerinde dünyayı taşıyan akıllı telefonları arasında sıkışıp kalıyor belki de dünyanın en etkili evrensel gücü olan müziğin sesini bile duymaz ,duysa da manasını anlamaz oluyordu her geçen gün.
Ne yaman bir çelişkiydi bu bir taraftan hayatımız kolaylaşmış, istediğimiz her bilgiye, her sanat eserine, dünyanın her yerindeki herhangi bir görüntüye saniyeler içinde ulaşabiliyorken bir yandan da çocukluğumuzun basit, sade ama huzurlu dünyasını özlüyorduk.
Örneğin otomatik santrallerden nefret ediyordu adam bir bankayı ya da bir servis kuruluşunu aradığında karşısına çıkan mekanik kadın sesi ‘’ şunu istiyorsan beşi tuşla öbürünü istiyorsan yediyi tuşla hiçbirini istemiyorsan yıldızı tuşla ‘’ gibi manasız bir mesaj trafiği ile hem zihnini hem de gönlünü yoruyordu insan oğlunun. 
Eğer biraz sabırlı ve şanslı iseniz telefonu açtıktan yaklaşık 5 dakika sonra bir insan sesi sıcaklığına ulaşma imkânı bulabiliyordunuz.
O sırada hızla bütün bunları zihninden geçiren adam açmadı görüntülü aramayı. Yabancı değildi arkadaşı ilerleyen saatlerde arayacaktı kendisini.
Eski tozlu kasetlerinin arasındaki duygusal yolculuğunu hiçbir şeyin bozmasına izin vermeyecekti bu pazar sabahı…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Fikir hırsızlığı neden yapılır?

Geçenlerde, uluslararası bir şirkette üst düzey pozisyonda çalışan yakın...

Nitelikli işgücü krizi büyüyor

Türkiye'nin ekonomik büyümesi ve sanayileşme hamlesi, beklenmedik bir darboğazla...

Teknoloji Yolculuğunda Öğrenmenin Yaşı Yok!

Teknoloji çağında yaşıyoruz ve artık büyüklerimiz de bu hızlı...

Kaos ile başa çıkmak nasıl mümkün olur?

İş yaşamında sıklıkla “kaos” olarak tanımlanan istenmeyen durumlar ile...