Her işi robotlar yapacaksa insanlara ne olacak?

Tarih

Önce bilgiler sayıldı, sonra en karmaşık işler emanet edildi. Yapay zekadan öğrenen makinelere yatay geçiş yapıldı. Endüstri 4.0 ile teknolojide nirvana zorlanırken tıp gibi, mühendislik gibi nitelikli eğitim gerektiren rollerin yerlerini teşhis koyup tedavi sürecini yöneten, hatta projelerin uygulanmasını sağlayıp lojistiğini koordine eden akıllı ve öğrenen çözümler aldı.
Endüstriyel üretim ve sağlık hizmetlerinden sonra sırada ne var? Yakın gelecekte her işi robotlar üstlenecekse insanlar ne yapacak?
Günümüzde gelinen nokta; robotlara bedensel işlerin tamamının delege edilmesi yolunda çılgınca bir hızla ilerleme olduğu ortada. Zühinsel işlerde durum bundan da vahim; projelerin tasarımından raporlarına, alış veriş listelerinden ev ödevlerine kadar uzanan geniş yelpazede her iş yapay zekaya, başka bir ifade ile kodlardan oluşan soyut robotlara emanet edilmiş halde.
Bugün durum böyleyse, gelecekte insanlar ne yapacak?
Yanıtı zor bir soru. Mesleklerinde “alaylı” olmayı ayrıcalık sayanların, öğrenmeyi “vaktiyle bir de öğrenciydik” anlayışı ile sınırlayanların, bilgiden çok kanaat ile karar verenlerin, bilim yerine Dunning-Kruger Etkisi altında yaşamlarını sürdürenlerin çokluğu bu sorunun yanıtı bulmak için kafidir. Günümüz Türkiye’si de toplumda tehdit oluşturacak boyutta bu etkinin altında ve tarifin içindedir.
Daha iyi anlamak için toplumsal, siyasi gelişmeleri anlamak, bunu başarmak için de ekonomideki değişimleri kavramak gerekir. Günümüzün iş dünyası dinamikleri Endüstri 4.0 vektörü ile ele alınmakta, tartışılmakta ve yönetilmektedir.
Endüstri 4.0 konuşmaya başlamanın en doğru noktası Endüstri 3.0’ın ne kadar iyi anlaşılıp kavrandığı ve tasarımların iş yaşamına kadar dahil edildiğinden geçer. Burada “tasarımların iş yaşamlarına dahil edilmesi” ülkemiz gerçeğinde, en genel tanım ile, “tercüme edilmesi” ile sınırlıdır. Bu vurgunun altında; başkalarının, başka kültürlerin, başka yaklaşımların, başka ihtiyaçların ve başka vizyonların mevcut halleriyle alınıp iş yaşamına ve tüketim kalıplarına sokulması yatmaktadır. Uymama olasılığı “iyiser yaklaşımla” kuvvetle olasıdır! Kişisel görüşüm, Türkiye hemen tüm sektörler itibarı ile Endüstri 3.0 aşamasına henüz ulaşamadığı yönündedir…
Neden ulaşamadı sorusuna verilecek yanıt çok açıktır; “çünkü bilgisayarı bilgisayar yapan işlemcileri üretemiyoruz, internet dünyasının en önemli unsurlarından biri belki de birincisi olan arama motoru geliştiremedik”. Oysa Endüstri 3.0 kavramı 20. Yüzyıl’a aittir ki bu kısacık açıklama bile Türkiye’nin, günümüzü yakalamadığının daha da kötüsü geçen yüzyıla bile erişemediğinin çok ciddi bir göstergesidir…
Peki Endüstri 2.0 neydi? O da 19.Yüzyıl’a ait bir tanımdı ve elektrik kullanımı gibi konularında inovatif yaklaşımları içermekteydi. Neydi bunlar; telgraf, telefon vb. Türkiye bunları ithal etti, dışarıdan satın alınmayanlar da yabancı lisanslar ile üretildi. Diğer boyutu ise elektrik enerjisi kullanılarak seri üretim yapılmasıydı, Türkiye o yıllarda tüketilen elektriğin önemli bölümü yurt dışından ithal ediyordu ve pahalı bir girdi niteliğindeydi. Özetle Türkiye yine sahnede yoktu…
Tarih derslerinde ‘sanayi devrimi’ kavramı ile karşımıza çıkan ve sonrasında Endüstri 1.0 olarak tanımlanan değişim de 18. Yüzyıl’a adresliydi. İşin içinde su vardı, buhar vardı ama ne yazık ki dönemin en tepe yöneticileri bunları bile kavrayamadılar. Bu yüzden de hareket etmek için kazanların buhar (İngilizce steam sözcüğünden devşirme istim) üretmesini bekleyen vapurun kaptanına “istim arkadan gelsin” demekte tereddüt etmediler! Net bir ifade ile bu cehaletleri, kibar olmaya çalışacak olursak da bilgisizlikleri yüzünden Osmanlı’nın Endüstri 1.0 trenini kaçırmasına sebep oldular.
Bilgi, baş tacı olacak derken oldu bile…
Geleceği anlamak için fütürist olmaya, hayaller ile gerçekleri birbirine katmaya gerek yok. Yarını biçimlendirmek için bugünü anlamak yeterli. Her yıl adettir; yeni yılın ne getireceği ne götüreceği ele alınır, iyi dilekler yenilenir. Gelen “yeni” giden de “eski” olarak yerlerini alır. Gelenler coşkuyla karşılanır gidenler de nostalji ile hatırlanmak üzere bir kenara kaldırılır. Yeni bütçeler, yeni projeler, yeni ürünler, yenilikçi çözümler ve yenilenen markalar iş dünyasında başlayacak yeni yılın umutlarıdır. Bu satırları okuyan herkes için de farklı farklı ümitler söz konusudur haliyle. Bu yıl da kural değişmiyor ama genel kabul gören yenilikler tepeden tırnağa değişecek gibi gözüküyor.
Dijital pazarlama danışmanı Tom Pick, dünyadaki baş döndüren gelişime dikkat çekerek, 2017 yılından bu yana cep telefonları ve tabletlerde kullanılan uygulamaların iki mislinden fazla arttığına işaret ediyor. Gerçekten de başta AR (Augmented Reality | Arttırılmış Gerçeklik) olmak üzere AI (Artificial Intelligence | Yapay Zeka), daha hızlı WiFi (Wireless Fidelity | Kablosuz Bağlantı) ve geliştirme çalışmaları süren 5G ağ teknolojisi bu artışın en güçlü dinamikleri konumunda. Daha fazla veri ve bunların daha hızlı aktarımı konuları günümüz dünyasında başlı başına ve tam anlamıyla vazgeçilmez birer unsur olacak.
Yeni dünyada dijital değilsen yoksun…
AR teknolojisindeki gelişmeler bu çözümlere erişimi kolaylaştırdığı gibi maliyetlerin azalması sebebi ile yaygınlaşmasına da olanak sağlıyor. Konunun uzmanları AR ve VR alanlarında gelecek 2 yılda yüzde 25’lik bir pazar büyümesi öngörüyor1 ki bu öngörü büyük ölçüde gerçekleşti. Kimi detaylarda da aşıldı…
Marka ile ister tüketici ister kullanıcı olsun kişi arasındaki bağ, her geçen gün daha büyük önem kazanıyor. Bu da marka yöneticilerinin kullanıcı ya da tüketicileri ile daha gelişmiş kişiselleştirme konusuna odaklanmasını gerektiriyor.
İş dünyasında “büyük veri” kullanma zorunluluğu kaçınılmaz olarak markanın planlama, yönetimi ve analitik olarak ele alınmasında AI kullanımını şart koşuyor. Günlük yaşamda tüketici ya da kullanıcılardan gelecek her soruya insan ile yanıt vermenin yerini, tıpkı diğer iş süreçlerinde olduğu gibi, AI destekli chatbot’lar alıyor.
Nelere veda edeceğiz
Alışkanlıklara dayalı iş ve kariyer planları bugün olmasa da pek yakında müzelik olacak. Bazı sektörler için oldu bile! Markalar, hangi sektörden olursa olsun, bugünün Z Kuşağı’na ulaşmak için yenilikleri bilenler ile çalışmak durumunda.
Geleceğe ilişkin tüm yaklaşımların satır aralarında, “alaylı” kalma konusunda ısrarcı olanların kazanamayacaklarını görmek için kâhin olmaya gerek yok! İsteseler de istemeseler de kay…be…de…cek…ler… Peki mektepliler ne durumda? Yenilikler onlar için bir şey ifade ediyor mu? Bu konuları ne kadar biliyor ve gelişmeleri nasıl takip ediyorlar?
Öyle ki “büyük balık-küçük balığı yutar” meselesinin dönüştüğü “hızlı balık yavaş olanı geçer” anlayışı da değişiyor. Değişmeyen tek şeyin “değişim” olduğu bir kez da tecelli ediyor. Artık öğrenmeyi sürdürenlerin öğrenme yolunda tekleyenleri ya da duraklayanları hükümsüz kılacakları bir döneme giriliyor. Öğrenmenin ilerleme, “biliyorum” demenin vahim bir gerileme olduğu tarih boyunca hiç bu kadar öne çıkmamıştı…
Burada anlatılanlar size çok uzak geliyorsa, üzgünüz ama veda edilecekler listesinde siz de varsınız!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Fikir hırsızlığı neden yapılır?

Geçenlerde, uluslararası bir şirkette üst düzey pozisyonda çalışan yakın...

Nitelikli işgücü krizi büyüyor

Türkiye'nin ekonomik büyümesi ve sanayileşme hamlesi, beklenmedik bir darboğazla...

Teknoloji Yolculuğunda Öğrenmenin Yaşı Yok!

Teknoloji çağında yaşıyoruz ve artık büyüklerimiz de bu hızlı...

Kaos ile başa çıkmak nasıl mümkün olur?

İş yaşamında sıklıkla “kaos” olarak tanımlanan istenmeyen durumlar ile...