İş yaşamında geçimini çalışarak sağlayan birinin en büyük korkularından ve en ağır travmalarından biri, belki de birincisi işini kaybetmektir.
Yeni işe girmenin yani ‘onboarding’ profesyonelleri ne kadar mutlu ediyorsa, kaybedip devre dışı kalmak da başka bir ifade ile ‘offboarding’ bir o kadar kaygı ve endişeleri başlatan sürecin habercisi kabul ediliyor.
Bir profesyonelin kuşkusuz ki en büyük endişesi iş yaşamını olumsuz etkileyecek durumlardır. Bunlar pek çoktur. Başında da işi kaybetmek, daha da kötüsü işten çıkarılmak gelir. Hele bu beklenmedik bir anda ya da dönemde yaşanırsa yıkım etkisi daha da beter olur. Kişinin psikolojisi ağır hasar alabilir, olumsuz davranışlar hayatı hem kendisi hem de çevresindekiler için kabusa çevirebilir.
Bu istenmeyen durumu yönetmek mümkün müdür yoksa kaçınılmaz olarak kişi için bir “karanlık çağ” mı başlayacaktır?
Bu bütünüyle size bağlı…
Dünyaya “negatif bakan” ve olayları “tersten okuyan” kişiler için duruma göre farklı farklı kavramlar kullanılsa da karanlık bir çağın başlayacağı kesindir. Bu yapıdaki kişilerden biri olmak yerine yaşama pozitif bakmayı seçenler için durum bütünüyle farklıdır. Karanlık çağ büyük olasılıkla Aydınlanma Fırsatı ile kişinin karşısına çıkacaktır.
İşe nokta konması iyiye giden bir durum olabilir mi yoksa kötüye mi gider?
İlk anda “böyle soru mu olur?” diyebilirsiniz. Bir yerde haklı da olabilirsiniz ama çoğu yerde de haksızsınız! Soruyu doğru anlamak için paradigma değiştirmek gerekecektir. Eskisi böyle durumlarda işe yaramaz, yaramayacaktır da…
İşverenin sizi kenara koymasının, otomatik olarak, haksızlığa uğradığınızı düşünmenize yol açacağı kesindir. Öyle ya, “işten çıkarılacaklar arasında bir siz mi varsınız”, “listede başkalarının da olması gerekmiyor mu?” Bu sorulara ne yanıt verirseniz verin, karşınıza nasıl bir tablo çıkarsa çıksın kafanızdaki haksızlığa uğradığınız fikri sürekli yanıp sönecektir.
Madalyonun bir de diğer tarafına bakalım, orada neler olduğunu görelim.
Yeni iş aramak için ilk aşamada ataletten sıyrılmak, önceki işinizin getirdiği alışkanlık ve ezberlerden kurtulmak, özgeçmişini gözden geçirip yenilemek, varsa eksiklerinizi görmek ve bunları nasıl iyileştirerek nasıl “daha iyi bir sen” yaratacağınızı düşünmek, vizyonunuzda gölgede kalan kısımları aydınlatmak için yakınlarınız ve/veya dostlarınız ile konuşup görüş alışverişi yapmak, sosyal medya hesaplarınızı elden geçirmek ve daha nicesi…
En önemlisi de eski ne varsa ve sizi bir sebeple istemediğiniz bu noktaya getiren her şeyi bir yana koyma fırsatı bulmak! Az şey mi…
Yenilenen profiliniz ile hangi kapıyı çalarsanız çalın eski halinizden çok daha şanslı olacaksınız. Kim bilir belki çaldığınız kapılardan açılacaklar arasında seçim yapma fırsatına bile erişeceksiniz.
Kapı demişken ayrılırken “kapıyı çarpıp çıkmak” olmaz!
İş yaşamında ister öngörülen ister sürpriz bir nokta konması halinde; kapıyı çarparak çıkmakla aralık bırakıp “görüşmek üzere” demenin analitiğine bakmadan da farkı görmek mümkün.
Yine de sıkı SWOT analizi yapmakta, kılı kırk yarmakta yarar var!
Öncelikle “empati” konusunu ele alınmasının sayısız yararı olmasının yanı sıra analitik açıdan da çok ciddi bir katkı sağlayacağı göz önünde bulundurulmalı. Bu empatinin karşılıklı, bir tarafta çalışan diğer tarafta işveren olduğu hatırda tutularak yapılmasının büyük önemi var.
Doğru “gerekçe” sebep-sonuç ilişkini bulmanın bir anlamda anahtarı. Nasıl oldu da bu noktaya gelindiğini anlamaya çalışırken “ne?” gibi daha basit bir soru yola çıkmak çok daha yararlı olacaktır. Kimi durumlarda ise bu “ne?” sorularını arttırmalı, “neler oldu da bu noktaya gelindi?” olarak ele alınmalı.
“Yol haritası” kavramı kapsamında; tıpkı “kapıyı çarpmamak” lafının arka planında olduğu gibi taraflar birbirlerine sırt dönmemeli, elden gelen bir yardım veya katkı varsa esirgenmemeli. Bu belki de en önemli madde olarak göz önünde bulundurulmalı. Eski işverenin eski çalışan için bu konuda yapabilecekleri kadar eski çalışanın da geride bıraktığı eski şirketi çaba göstermesi doğru profesyonel olmanın bir başka erdemi olarak görülmelidir.
Onboarding-offboarding arasındaki dönemin analizi başka kritik bir konu. Bir tür günah çıkartma değil ama ödenecek hesaba ortak olmaya benzetmek mümkün. Tarafların elbette hataları, eksik ve fazla yanları, maksadı aşan davranışları olabilir. Bunların ortaya serilmesi iki tarafından sonraki yaşamlarında daha doğru kararlar vermeleri ve istenmeyen sonuçlara sebep olabilecek davranışlardan kaçınmalarına yardımcı olacaktır.
Özetle, insanın işi kaybetmesi bir trajedi değildir. Benzer biçimde çalışanın işten ayrılması işveren açısında bir başarısızlık öyküsü haline getirilmemelidir. Unutulmamalıdır ki hiç kimse vazgeçilmez değildir.
Ayrılma deneyimi bir mezuniyet tadında olursa
Bunu başarır, ayrılma deneyimini bir “mezuniyet” tadında yaşamınıza katabilirseniz duruşunuz; iyi anılar, unutulmaz başarılar ve ileri umutlu bakış ile taçlanacaktır…
Kafanız “haksızlık yaptılar” düşüncesi ile öfke doluyken kapıyı çarpıp çıkmak ne kadar doğalsa o kadar yanlış. O kapı hep aralık kalmalı, milyonda bir bile olsa geri dönme olasılığı bulunduğu hatırla tutulmalı.
Bu yaklaşım kaçınılmaz olarak insana “süreci kim yönetiyor?” sorusunu sorduracaktır.
Sahiden de süreci kim yönetiyor…
Süreci işveren mi yönetiyor yoksa çalışan olarak siz mi?
Nitelikli bir beyaz yakalının neyin ne olduğunu bilmesi kadar dengeleri gözetmesi, dara ile kefe arasındaki ilişkiyi iyi tartması, kararları vermese de kararlar için ortamı ve zemini oluşturması önemlidir. Bu hüner ve beceri kişiyi “profesyonel” yapar.
Zaten profesyonellik denilen süreç, özellikle beyaz yakalılar için; onboarding (işe giriş) ile offboarding (işten çıkış) arasına döneme adresli değil mi? Bu hüneri edinmediyseniz ya da bu becerinizi geliştirmediyseniz; vah size vah’lar size!
İşten Atılmadan “İşten Ayrılma” Deneyiminin Önemi Ve Anatomisi…
Tarih