İş yaşamında sıklıkla “kaos” olarak tanımlanan istenmeyen durumlar ile karşılaşılır. Mesele bunların aşılması, varsa bir çözüm bulunması ve sebatlı bir şekilde kaostan kurtulmaktır. Kulağa ilk anda geldiği gibi bu “zor” bir durumdur ancak başa çıkmanın mümkün olduğunu da unutmamak gerekir.
Kaos, en yalın tanımı ile uygarlaşmanın bir çıktısı, bir başka ifade ile uygarlık için ödenen bedeldir. Bu konudaki yönetim anlayışlarının veyahut kaos ile başa çıkma yaklaşımları ile uygarlaşma evreleri arasında şaşırtıcı bir paralellik söz konusudur. Tarihsel olarak sanayileşme sürecinde karşılaşılan içinden çıkılması güç meseleler ya da aşılması zor durumlar, bu paralelliğin temel gerekçesi olarak görülebilir.
Kabaca 1800’lerin öncesinde günümüze kadar uzanan bu sürece ilk damgasını vuran Endüstri 1.0 oldu. 1760’larda başlayıp 1830’larda sona eren bu dönemin kaos sebepleri de kendine özgüydü. Bu dönemi izleyen ve II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile bittiği varsayılan Endüstri 2.0 döneminde yaşanan kaos sebepleri bir öncekinden bütünüyle farklıydı.
İlkinde Klasik Yönetim Anlayışı’nın egemen olduğu Klasik Yaklaşım egemendi. İzleyen dönemde işe yaramadığı anlaşılınca da yerini Neoklasik Yaklaşım olarak genel kabul gören Davranışsal Yönetim Anlayışı aldı. Bunu matematiksel ve istatistiksel çözümlere öncelik veren Niceliksel Yönetim Anlayışı’nın benimsendiği dönemde ise tesadüfe bakın ki Endüstri 3.0 hüküm sürmekteydi. Bu döneme makinelere daha önce yaptırılması akıllara bile gelmeyen işlerin üstesinden gelebilecekleri özellikler kazandırıldı. Öğrenebilen devreler, robotlar ile üretim tesislerinin otomasyonu, o güne kadar bilinmeyen polimer gibi malzemeler ve nano teknoloji çıktıları da bu anlayışı zorunlu kılan daha farklı kaotik bir dünyayı beraberinde getirdi.
Uzay Yarışı ile ivme kazanan dünyada yaşanan Soğuk Savaş tehdidi, karşılaşılan sorunları ve buna başlı olarak yaşanan kaoslara ister istemez yeni bir boyut kattı. Tam olarak Endüstri 4.0 ile öne çıkan bilgisayarlar, nesnelerin interneti, otonomluk gibi meselelerin sebep olduğu kaoslar için yeni yaklaşım belirlenmesi kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Durumsallık ve Stratejik Yönetim düşünceleri ile harmanlanan yepyeni bir Modern Yaklaşım benimsendi.
Meseleler değiştikçe çözümlerin de değişmesi kaçınılmaz…
Uygarlaşma sürecinde sürekli değişen dünyada haliyle çeşitlenen kaoslar ve her biri için aranan çözümler ve deneme-yanılma yoluyla benimsenen çareler damga vurur hale geldi…
Bugünün kaosları için bunların büyük bölümü ne yazık ki işe yaramıyor! Yeni kompozit çözümler aranıyor. Bu konuda da insanlığın başarılı olduğunu söylemek pek kolay değil. Konu ekonomik olmaktan çıktığı an, paradigma değişti. Sosyoloji ve Antroposen Çağ’da daha önce dikkate alınmayan pek çok bilim dalı ve disiplin devreye girdi.
Evrenin düzeni bozulunca da düzeltmenin zorlukları ile karşılaşıldı, yapılanların sonuçlarında yeniden uyum tesis etmenin ne kadar güç olduğu anlaşıldı. Yaşanan kaosların hem nicelik hem de nitelik açısından düşünülenden daha da büyük olduğu görüldü.
Kelebek Etkisi’nden İklim Krizi’ne
Günümüzde gayet iyi bilinen Kelebek Etkisi’nden İklim Krizi’ne uzanan geniş spektrumda ne yazık ki birer kaos sebebi olan meselelerin üstesinden nasıl gelineceği bilinmiyor. Bilinen ise kelimenin tam anlamıyla “dengesizlik” hakim kaotik bir döneme girildiği. Bu noktada kaosun tanımını hatırlayalım; kaos “evrenin düzene girmeden önceki formundan yoksun, uyumsuz ve karışık durum veya kargaşa” olarak tanımlanmaktaydı.
Günümüzün kurumsal yapıları ister ülke ekonomisi ölçeğini katlayan şirketler olsun, ister güçlü devletler olsun çıkış yolunu bulmak için “liderlik” müessesine umut başlıyor. Etkili iletişim stratejileri ile kültürel ilişkilerden medet umuyor. Bu sayede kaynak oluşturmayı amaçlıyorlar. Bunun devamında da adaptasyon ve motivasyon konularında mesafe kat etmeyi hedefliyorlar. Neticesinde de Performans Yönetimi konusunda varılacak noktanın , çözüm konusunda mikrodan makroya geçişe olanak sağlamasını bekliyorlar.
O iş zor…
Kabaca 250 küsur yıllık bir geçmişe sahip Antroposen Çağ’da milyonlarca yıldır süregelen denge ve uyumun yok edilmesinin bedeli bu kadar kolay ve çabuk olmayacak elbette. İş dünyası da toplumlar da ve elbette kaçınılmaz olarak bireyler de kaos ile yaşamayı öğrenecek, “her keder kurtuluş ile sona erer” düşüncesine sahip çıkmaktan başka bir yol olmadığını idrak edecek.
Endüstri 5.0 ile Sürdürülebilirlik kavramlarının birlikteliği…
Umudu yaşatan ise Endüstri 5.0 ile Sürdürülebilirlik kavramlarının yan yana gelmesi. Bunun arka planında yatan temel dinamiğinin “kaynak kullanımı” olması da pozitif bakışı destekliyor, umutları pekiştiriyor.
En büyük kaos sebebi ise her ne kadar bugün negatif bir tablo çizmese de Yapay Zeka, yani YZ ya da İngilizcesi ile AI – Artificial Intelligence. Her ne kadar şu ana kadar bu potansiyel kaos sebebi konusunda yasal düzenleme dahil herhangi bir önlem alınmasa da “yenil nesil kaos” olarak hayatımıza dahil olmak için gün saydığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor…
Kaos ile başa çıkmak nasıl mümkün olur?
Tarih
Kaos ve yönetimi giriş, gelişme, sonuç” la tertemiz anlatılmış, tünelin sonundaki ışık da ws geçilmemiṣ. Teşekkürler Hakan Türkkuṣu.