Önyargı eğitimle düzelir mi?

Tarih

Önyargı, iş dünyasının en çok konuşulan ama en zor dönüştürülen başlıklarından biri olmaya devam ediyor. Her yıl sayısız kurum, çalışanlarının tutumlarını iyileştirmek ve daha kapsayıcı bir ortam yaratmak için eğitimler düzenliyor. Fakat bu çabaların ne kadarı vitrinde parlıyor, ne kadarı günlük işleyişe nüfuz ediyor; asıl mesele burada düğümleniyor. Kısacık bir seminerin, yıllar içinde yerleşmiş düşünme kalıplarını kökten değiştirmesi elbette kolay değil. Değişim, “öğretme” ile değil, genellikle “fark ettirme”, “deneyimletme” ve “tekrarlama” ile kalıcılaşıyor.
Önyargılar çoğu zaman bilinçli bir tercihten değil, otomatikleşmiş düşüncelerden, öğrenilmiş alışkanlıklardan, kültürel kalıplardan beslenir. Bu yüzden tek seferlik, teorik ağırlıklı bir oturumdan devrim beklemek gerçekçi değildir. Buna karşılık, katılımcıyı savunmaya itmeyen, gönüllü katılımı teşvik eden, etkileşimli ve pratik senaryolarla zenginleşen, aralıklı tekrarlarla ilerleyen programlar daha derine temas eder. Bir sunum slaytından çok, bir iş günü içinde yaşanmış bir vaka; bir genelge paragrafından çok, iyi tasarlanmış bir rol oyunu daha güçlü iz bırakır. Kişi kendini “yargılanan” değil “anlamaya davet edilen” konumda hissettiğinde, zihinsel bariyerler daha kolay gevşer.
Bütün bunların ötesinde, eğitimlerin kaderini çoğu kez kurum kültürü belirler. Üst yönetim konuyu bir “görev listesi” maddesi gibi görüyorsa, en iyi içerikler bile etkisini kısa sürede kaybeder. Fakat karar mekanizmaları çeşitliliği bir değer olarak benimsediğinde, farkındalık gündelik düzene karışır. İşe alımda yapılandırılmış değerlendirmeler, terfide şeffaf kriterler, ekip kurulumunda farklılıkların bilinçli temsili, eğitimde konuşulanların hayata temas ettiği anları çoğaltır. Böylece değişim konferans salonunda değil; ilan panosunda, toplantı gündeminde, performans geri bildiriminde görünür hale gelir.
Direnç ise doğal bir reflekstir. Kimi çalışanlar bu oturumları sıkıcı ya da dayatmacı bulabilir, hatta kişisel bir saldırı gibi algılayabilir. Bu noktada dil ve üslup belirleyicidir: “Yanlışsın” yerine “Birlikte bakalım” diyen bir anlatı, savunmayı meraka dönüştürür. İnsanların kimlikler üzerinden değil, ortak hedefler ve paylaşılan deneyimler üzerinden temas ettiği ortamlar, önyargıları eritmede olağanüstü etkilidir. Birlikte tamamlanan bir proje, iyi bir mentorluk ilişkisi ya da çapraz ekip çalışması, teorinin yapamadığını pratikte başarır; insanlar birbirini “etiket” olarak değil “kişi” olarak görmeye başlar.
Yapısal düzenlemeler bu sürecin emniyet kemeridir. Kör değerlendirme uygulamaları, çok bileşenli ve farklı perspektiflere açık mülakat panelleri, ölçülebilir ve denetlenebilir performans metrikleri önyargının kurum içinde yer bulduğu gedikleri daraltır. Eğitim tek başına zihni kapıyı aralar; sistem tasarımı ise o kapının rüzgârla kapanmamasını sağlar. Üstelik bu yaklaşım, sadece adaleti güçlendirmekle kalmaz; daha iyi karar kalitesi, daha yaratıcı ekipler ve daha dirençli organizasyonlar üretir.
Teknoloji bu alanda yeni yollar açıyor: sanal gerçeklik senaryoları, kişinin başka bir bakış açısına güvenli biçimde adım atmasını mümkün kılıyor; yapay zekâ destekli geri bildirim araçları kör noktaları görünür kılıyor; uyarlanabilir öğrenme sistemleri, herkes için aynı içerik yerine herkes için doğru içeriği öneriyor. Yine de teknoloji, irade ve kültür olmadan tek başına yeterli değildir. Etkili bir program, veriyi izleyen, geri bildirim döngülerini işleten, küçük ama istikrarlı iyileştirmelerle ilerleyen bir ritme ihtiyaç duyar.
Önyargı eğitimleri, doğru tasarlandığında kapıyı aralar; gerçek dönüşüm ise içeri giren rüzgârla değil, kapının arkasındaki hayatın yeniden düzenlenmesiyle gelir. Değişim eğitimle başlar, liderlikle ilerler, yapıyla güvende kalır ve kültürle kalıcılaşır. Kurumlar “işaretlenmiş kutular” peşinde koşmak yerine, kararların dokusuna sinen bir adalet duygusunu büyütebildiğinde; önyargı gündemin geçici konusu olmaktan çıkar, iş yapma biçiminin doğal diline dönüşür. Böyle bir dil ise sadece daha kapsayıcı bir çalışma ortamı yaratmaz; aynı zamanda daha doğru, daha yaratıcı ve daha sürdürülebilir sonuçlar üretir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

İşletmeler teknolojiyi nasıl benimsiyor?

Teknoloji, bir zamanlar sadece verimlilik aracıydı. Şimdi ise iş...

Dünyayı yeniden şekillendiren görünmez dalga 5G

Teknolojinin tarihi, insanın iletişim hızını artırma mücadelesinin tarihidir. Dumanla...

Müşteri Hizmetleri Sizi Anlıyor mu?

Bir ses kaydıyla başlıyor her şey: “Görüşmemiz kalite standartlarımız...

Umut bitince bir çalışan için iş verende biter

Modern ofislerin sessizliği artık alışılmış bir ses. Bilgisayar fanlarının,...