Her girişimci ilk adımlarını atarken bir şirketi olsun ister. Pek çok beyaz yakalının en büyük hayalidir kendi şirketini kurmak. Nice profesyonel de deyim yerindeyse “yanıp tutuşur” kendi kendisinin patronu olmak için.
Buraya kadar tamam da onları bekleyen tehlikeler neler, nasıl aşılacaklar?
(Hakan Türkkuşu)
Her girişimcinin, her proje yapanın hatta her fikir sahibinin iş yaşamında adım atmadan önce yapması gereken işler vardır. Pazar analizi, müşteri profili, rakip değerlendirme, ürün ve/veya hizmet konumlandırma bunların başında gelir. Ancak bu büyük bilgi öbeğini nitelikli bir SWOT analiz taçlandırır.
İster kişi olsun ister marka isterse kuruluş hiç fark etmez.
Bu yöntemden nasıl yararlanılacağını bilmeyenler hatta bu kavramla hiç karşılaşmamış olanlar için kısa özet yapmakta, tanımları açmakta yarar var.
Bu kavramın en başında yerini alan “S” harfi, ele alınan konu her neyse onun “kuvvetli” yanlarına anlatan, “güç” anlamına gelen “strength” sözcüğünü ifade ediyor. Avantajlı yanların zirvesi olarak görmekte yarar var. İkinci sırada olan ve alfabemizde olmayan sayılı harften bir olan “W” harfi, “zayıflık” anlamına gelen “weakness” kavramına karşılık geliyor. İstenmeyen her ne varsa bu harfin temsil ettiği kompartmanda yer alıyor. “O” harfi ise “fırsat” sözcüğünü karşılayan “opportunity” kavramını ifade ediyor. Çok daha dikkatle ve titizlikle ele alınması gereken konulara ve detaylara işaret ediyor. Kavramdaki son harf olan “T” en yalın ifadesi ile “tehdit” anlamına gelen “threat” karşılığı olarak yerini alıyor.
Bu analizi doğru biçimde yapmanın en kestirme yolu; X ve Y eksinlerinde kocaman bir “+” oluşturacak, birbirini tam ortalarından kesen iki çizgi çizmekle başlıyor. Sonraki aşama da gayet basit, bu alanları yukarıda bahsettiğim kavramlar ile doldurmaktan ibaret. Dört alana dört kavramı yerleştirdikten sonra gerisi elinizdeki bilgileri bu alanlara yerleştirmekten geçiyor. Bu alanların her birinin bir yanı o kavramın güçlü kanadını, aksi ise zayıf kanadını gösterecek şekilde düşünüldüğünde konuya yeni bir boyut da katılıyor.
Şirketi kemirenler analizin neresinde?
Şirket yönetim zihniyetinin en büyük belası, en fazla zarar kemirgen “onay bağımlılığı”. Yapılan işlerde onay beklemek ya da aramak ister istemez karar alma süreçlerini yavaşlatıyor, çalışanların da demotive olmasına yol açabiliyor.
Güven eksikliği ya da olmaması şirketleri kemiren ikinci en büyük mesele olarak dikkat çekiyor. Şirket çalışanlarının uzmanlıklarına veya değerlendirmelerine güvenmemek hem morali zayıflatma hem de büyümeyi engelleme yönünde kalıcı olumsuz izleri bırakıyor.
Büyük resim yerine küçük hatta önemsiz detaylara odaklanmak da üçüncü sırada yerini alıyor. Büyük meseleler ile ilgilenmek yerine küçük olanlar ile zaman yitirmek hem kurumsal işleyişi yavaşlatıyor hem de çalışanların motivasyonunu düşürüyor. Hedeflerden uzaklaşmak ya da sapmak da işin cabası oluyor.
Toplantı çılgınlığı hatta manyaklığı iş dünyasında sıklıkla rastlanan bir durum. Profesyonellerin büyük bölümü bu konudan rahatsızlık duyup şikayet etseler bile ister istemez oyunun parçası olmayı sürdürüyor. Gelişmelerden haberdar olmak için sıklıkla ve ne kadar gerekli olduğu tartışmaya açık toplantılar düzenlemek bir yandan çalışanların zamanını boşa harcamasına sebep olurken, öte yandan tükenmişliğe de yol açıyor.
İşlerin yapılması için gereken süreleri ya da teslim tarihleri belirlenmesinde hakkaniyeti, deneyimleri ve birikimleri göz ardı etmek ciddi sorunların ortaya çıkmasının başlıca sebebi olarak dikkat çekiyor. Çalışanların fikri sorulmadan, katkısı alınmadan gerçekçi olmayan bir takvim tüm çalışanlarda başarısızlık duygu ve düşüncesini körüklerken güveni de zedeliyor.
Her tür değerlendirmenin cezalandırma anlayışı ile yapıldığı ortamlar da şirketi kemiren bir başka etken olarak öne çıkıyor. Çalışanlara küçük hatalardan dolayı ceza vermek bir yanda kurumsal korku kültürünü yaratırken öte yanda çalışanların inisiyatif kullanmasını engelleme yönünde ikinci bir olumsuz yaratıyor.
Şirketleri kemiren 7 yönetim sorununun sonuncusu ise sıkı durum; mükemmelliyetçilik!
Ast-üst ilişkisine bakılmaksızın hatta üzerine vazife olup-olmadığı bile tartışmaya açık hemen her konuda yapılan eleştiriler, daha yapılmış olanı beğenmeyip yeni baştan yapmaya varan davranışlar tam anlamıyla çalışanların ortasına bırakılan bomba etkisi yapar. Moralleri sıfıra indirmek, yaratıcılığı ortadan kaldırmak istenilen her ortamda yöneticilerin yapacağı ilk ilk iş (!) bu olmalı…
Eksi yanları artıya çevirmek mümkün (mü?)
Gelin şimdi bu tespitlerdeki “zayıf” yanları “kuvvetli” tarafa taşımak mümkün mü değil mi ona bakalım.
W S
Onay bağımlılığı duymak Onay almaya gerek duymamak
Güven eksikliği-yokluğu Kişilere güven ortamı yaratılması
Önceliklerde odak kayması Detaylardan sıyrılıp büyük meselelere yönelmek
Toplantıların çokluğu-sıklığı Toplantılar için gündem hazırlamak-süre belirlemek
İş bitiş sürelerindeki hatalar İş bitiş sürelerinin gerçekçi olması
Yaygın cezalandırma kültürü Ödül-Ceza uygulamalarının bir arada olması
Yapıcılıkta uzak eleştiriler Yapıcı eleştirilerin yaygınlaştırılması
T
Mevcut durumun ve uygulamaları devam ettirilmesi birer tehdit ve hatta tehlike olarak yöneticilerin karşısına dikilecektir.
O
Yönetim anlayışını, gerekiyorsa kurum kültürünü değiştirmek büyük kazanımlara açılan kapılar olarak karşınıza çıkacaktır.