Bir sabah bilgisayarınızı açtığınızda e-mailinizde size özel bir mail görüp açıyorsunuz. Mailde borsadaki X firmasının hisse senedi değerinin ertesi gün yükseleceği tüyosu var. Pekte ciddiye almıyorsunuz, gaipten haber alacak değiller herhalde diyorsunuz! Ertesi gün meraktan baktığınızda, gerçekten de X hisse senedinin değerinin artmış olduğunu görüyorsunuz! Bu yükseliş haliyle tek başına bir şey ifade etmiyor. Şanslı bir tahminde bulunmuşlar diye düşünüyorsunuz. Başka ne olabilir ki!
Bir hafta sonra benzer bir mail daha geliyor ve Y hisse senedinin değerinin ertesi gün azalacağı yazıyor. Ertesi gün kontrol ettiğinizde tüyonun yine doğru olduğunu görüp şaşırıyorsunuz. Y hisse senedinin fiyatı, maildeki gibi azalmış.
Aradan bir hafta daha geçiyor ve yeni bir mail geliyor, merak edip açıp baktığınızda Z firmasıyla ilgili yeni bir tüyo var ve yine bingo ertesi gün ne olacağını yine tam olarak bilmiş. Şaşırıyorsunuz, aklınız karışıyor ancak ne olduğunu da anlayamıyorsunuz.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra bir mail daha alıyorsunuz.
“Önceki maillerinizde yaptığımız fiyat analiz tahminlerinin ne kadar doğru olduğunu bizzat siz gördünüz. Şayet yatırım danışmanınız olmamızı istiyorsanız lütfen aşağıdaki iletişim bilgilerinden birini tercih ederek kurumumuzla iletişime geçiniz. Teklifimiz, sınırlı sayıda yatırımcı ve sadece 3 gün için geçerli olacaktır.”
Ne yapardınız? Arar mıydınız?
Evet bu varsayımsal bir vaka değil. ABD’de ikinci Dünya savaşından önce yaşanmış gerçek bir durumdur. Sadece mail yerine mektup kullanılmıştır.
Peki işin sırrı nerede? İlk mailler, 10.000 kişiye gönderiliyor. Bu maillerin yarısında X hisse senedinin artacağı, diğer yarısında ise düşeceği bilgisi var. Doğal olarak 5.000 kişiye gönderilen bilgi doğru çıkıyor. Doğru bilgi gönderilen 5.000 kişinin 2.500’üne, Y firmasının değerinin artacağı, diğer yarısına ise azalacağı bilgisi gönderiliyor. Haliyle, yine, 2.500 kişiye gönderilen bilgi doğru oluyor. Üçüncü seferde aynı işlem tekrar edildiğinde, toplamda 1.250 kişiye, üç tahminin üçü de doğru olan mail gönderilmiş oluyor.
Kendilerine daha sonra telefon numarası içeren bir mail daha atılan bu 1.250 kişilik grubun çoğu, yazılan numarayı anlaşma için arıyor. Ancak yeni tahmini öğrenmek istiyorlarsa, yüklü miktarda para ödemeleri gerekeceğini öğreniyorlar. Sonuçta kat kat fazla para kazanacaklar, nihayetinde tahminleri hep isabetli olan bu kurumla çalışıp, zengin olmamak mümkün müdür?
Halbuki tahminleri hep tutan bu kurum, sadece istatistiği ve yeterince büyük bir kitleyi kullanarak, sahte bir bilgelik illüzyonu yaratıyordu. Böyle durumlarda yanlış düşünmemize neden olan mevzu, psikolojide bir mantıksal yanılgı olan Hayatta Kalma Önyargısıdır. (Survivorship Bias). Çıkarımlarda bulunurken, sadece gördüğümüz örneklerini ele alma, görmediklerimizi ya da o anda varlığını yitirmiş olanları dikkate almama eğilimimiz vardır. (Göremediklerimiz, Bize Neler Anlatıyor? yazımda detayları bulabilirsiniz.) Bu üç turda elenen 8.750 kişiyi değerlendirmeye almadan, sadece azınlık gruptaki 1.250 kişinin deneyimlerini değerlendirmeye aldığımız için, yanlış çıkarımlarda bulunup yanlış sonuca ulaşıyoruz. Oysa başarısız olan örnekleri göremediğinizde, başarılı olanla, olmayan arasındaki farkı da göremezsiniz. Sadece başarılı olan örneklerden yola çıkarak genelleme yapılmamalıdır.
Sosyal medyada da buna benzer oyunlara sıkça başvurulur. Birçok tahmin yapan sözde üstadlar ve uzmanlar, tutmayan tahminlerini dijital ortamdan silerek sadece gerçekleşmiş tahminlerini bırakırlar. Geriye dönük tarama yapan biri ise, tüm iddiaların tuttuğunu varsayarak etki altında kalıp hem kendileri hem de çevrelerindekilerin zarar etmesine sebep olacak yollara sapabilirler.
Bazen de bunun tam aksine pozitif sonuçlar başta negatif olarak değerlendirilmiştir.
- Dünya Savaşı sırasında İngiliz ordusu Brodie miğferlerini dağıttı. (Çelikten yapılmış daha sağlam miğferler.) Amaç, askerlerin kafalarına gelecek mermi, şarapnel gibi zarar verici maddelerden onları korumaktı. Ancak beklenmedik bir durum ortaya çıktı. Bu miğfer kullanılmaya başladıktan sonra, hastanelere kafa yaralanmaları ile gelen asker sayısında muazzam bir artış oldu! Nedeni bir türlü bulunamıyordu. Nihayetinde bir istatistikçi gizemi çözdü; Daha önceden kafa yaralanması ile hastaneye gelen bu kadar çok asker yoktu, çünkü kafasından şiddetli darbe alan birçok asker hastaneye gidemeden hemen ölüyordu. Miğfer kullanmaya başladıktan sonra kafa travması, kanama, ezilme vb. yaralanmalar nedeniyle hastaneye giden asker sayısı da doğal olarak artmıştı. Miğfer kalitesinin artması ile hastaneye kafa yaralanması ile gelen asker sayısının artması ilişkiliydi. Ancak bu ilişki bizim sezgisel (ve yanlış) düşündüğümüz gibi bir neden-sonuç ilişkisi değildir. Miğfer sayesinde askerler mezar yerine daha çok hastaneye gitmeye başlamıştır. Sadece hayatta kalanlara dayanarak bir sonuca ulaşmaya çalışmak yanlış çıkarımlara sebep olmuştur.
Kısa bir süre için arkanıza yaslanıp düşünün, siz de kaç kere bu tip tuzaklara çekildiniz, illüzyonlara kapılıp yanlış kararlar verdiniz. Maalesef artık hayat çok daha hızlı akıyor. Uyaranlar ve çeldiriciler çok daha fazla ve cazibeli bir şekilde karşımıza çıkıyor. Önemli kararlar vermeden önce babamın dediği gibi “üzerine bir yatıp düşünelim.” Yani aradan bir gün geçsin hele yine aynı motivasyon ve düşüncedemiyiz? Nihai kararımızı da buna göre verelim. Ava giderken avlanmayalım!
Üzerine bi bı yatıp düşünelim
Gerçekten iyi bir taktiktir.
Çünkü bilinçaltı bizden daha akıllıdır)
Yazıyı çok beğendim.