Delege Ediyor musun?

Tarih

Lider ve yöneticilerin tüm cevaplara ulaşma şansı sizce kaldı mı? Yetkinlik çantasının olmazsa olmazı, koçluk ve delegasyondur. Biri değişimi, organizasyonel dönüşümü oluşturmak için yaratıcı fikirlerin anahtarını açarken, diğeri değişimde uyumu ve sürekli öğrenmeyi gerçekleştirir. Hadi birlikte, yöneticilerde zihniyet değişikliğinin belirteci delegasyonu konuşalım.
Yöneticiliğin/Liderliğin Rolünü Anlamak
Başarılı delege etmeyi geliştirmek istiyorsanız, yöneticilerinize rollerinin onlar için ne anlama geldiğini düşünmeleri sağlamalısınız. Burada 2 şey öne çıkmalıdır. Birincisi, kurumunuzu etkileyecek uzun vadeli stratejik konulara odaklanmaları, ikincisi ise, çalışanlarınızı geliştirmeleri olmalıdır.
Kurumunuzda her şey acil ve önemli hale gelmiş ise bir adım geriye atarak önceliklendirmeye, önemli olanı anlamaya ve zamanın nerede geçtiğini göremeye ihtiyaç vardır. Kontrolü elden bırakmadığı için, stres ve tükenmişlik durumu yaşayan, öfke bağımlısı olmuş yöneticileri görüyor musunuz? Zamanı etkin yönetemediği için iş-yaşam dengesi bozulmuş ve çalışanlarda motivasyon kaybı yaratarak, iş kalitesindeki düşüşleri göremeyen, ölçemeyen yöneticiye ne demeli.
Mevcudun Anlaşılması
Yıllık izne çıkmak üzere olsanız hangi görevlerinizi devredersiniz? Havuz başında bilgisayarla oturanlar, sürekli telefonla görüşenler ya da aradığınızda çok meşgulüm algısı yaratanlara rastlıyorsunuzdur. ‘’Ben önemliyim’’, ‘’Ben olmazsam işler yürümez’’, ‘’Bak burada bile beni bırakmıyorlar’’ ağlısından beslenen ‘’Ben gider isem burası biter’’ zihniyetine sahip olanlar, aslıda ‘’Ben delege etmeyi bilmiyorum’’ demektedirler.
Delege etmede en büyük yanılgı, insanların yapmayı istemediği işlerin yapılmasını sağlamak olarak algılanmaktadır. İçinde olumlu meydan okumanın olduğu, gelişimlerine yardımcı olacak ve ortak amacın bulunduğu sürecin yönetilmesidir.
10 Adımda Koçvari Delegasyon
1-Delege edilecek işlerin listesini oluşturmak
Gelecekte tekrar edecek işlerin, ekip üyelerinizin ilgi alanları ve hedefleriyle bağlantılı işlerin belirlenmesi önemlidir. İşi iyi yapacak zamanı ve enerjisi olan birine devretmek, genellikle yeni beceri gelişimi ya da mevcut becerinin gelişimine katkı sağlayacaktır. Ustalaşmanın en iyi yollarından biri, ekip üyelerinin profesyonel hedefleriyle bağlantılı işlere atamaktır.
2-Güven ve yetkilendirme uyumu
İlk kez yöneticilik ve liderlik yapanlar için delege etmek zor olabilir. Çünkü işin iyi bir şekilde yapılma sorumluluğu sizdedir.
Önceliğiniz büyük projelere geçmeden, küçük iş türlerini devretmeyi deneyin. Hem kendinize, hem de ekip üyelerinize karşı sabırlı olun. Güven köprüsü karşılıklı hemen kurulmaz. Sizin kadar hızlı yapamaya bilirler. Bilmekten, beceri gelişim sürecine geçişte, sonuç odaklılığınız ile süreci mahvetmeyin. Ekipteki beceri gelişimi, size bir işi daha üzerinizden atma fırsatı sunacak.
3-Önceliklerin belirlenmesi
Görevlerin aciliyeti, önemliliği ve zorluğunu anlamak, sizin için devretmeyi kolaylaştırır. Karar vermenizi kolaylaştıracak olan önceliğin belirlenmesidir. Öncelikleri netleştirmenin en iyi yolu, şirket hedefleriyle, ekip arasındaki işin bağlantısını kurmaktır. Tüm ekibinizin işini, bir proje yönetim aracı olarak değerlendirin. Önceliklendirme matrisi şablonu oluşturun. Bu şekilde, herkes, kimin, neyi, ne zaman ve neden yaptığını doğrudan görebilir.
4-İşlerin kişiler ile eşleştirilmesi
Delege etmenin önemli parçası, başarı arzusu ve motivasyondur. Burada etki oluşturan unsur, beceri sahibi kişilere devretmek ve yeni beceri gelişimi için fırsat görmektir. Bunun için her ekip üyenizin güçlü ve ilgi alanlarını bilmeniz şart. Birebir toplantınızda sahip oldukları ve olmadıkları becerileri geliştirme motivasyonlarını belirlemeniz gerekmektedir.
5-Bağlantı kurma ve rehberlik yapma
Koçluğun nakış gibi işlemesi gereken kısım burasıdır. İşin nasıl yapılacağına dair rehberlik etmek, çalışmanın bağlamı, belgeleri, ayrıntıları ve son teslim tarihlerinin konuşulması gerekmektedir. Çalışmanın önceliği, hedefleri, beklentileri ve gereken araçlar konusunda rehberlik etmelisiniz. İstenilen sonucun tanımlanması, sizin için rutin, ancak çalışan için yeni bir görev olması nedeniyle başlamadan önce zaman ayırmanız önemlidir.
6-Eğitime önem vermek
Sizden başka kimsenin yapamayacağı işleriniz olabilir. Bu devredemeyeceğiniz anlamı taşımaz. İşin nasıl yapılacağı konusunda eğitimler vermek, gelişim alanı oluşması açısından önemlidir. Bu eğitimler çözüm süreçlerine eleştirel bakışı geliştir. Çözüm odaklılığı güçlendirirken, ustalaşma istekliliğinin turnusol kâğıdı olur. Cevap vermekten çok, soru sorma gelişiminizi güçlendirecek adımları keşfedeceksiniz. Çalışanınızla güven bağı kurmanıza katkı sağlayacak bu eğitimler, kurum aidiyetini güçlendirecektir.
7-İletişim ve geri bildirimi etkin yapmak
Delege etme, iki yönlü geri bildirim ve etkin iletişim için fırsattır. Çalışanların en çok karşılaştığı sıkıntı, beslenmediklerini düşünmeleridir. Başarı için yeterli bilgilendirme yapılmakta mı? İstenilen sonuca ulaşmak için, süreç yönetimindeki iletişim sağlıklı yapılmakta mı? Delege etme sürecini yönetmek başlı başına koçluk disiplinlerini etkin kullanmayı gerektirmektedir.
8-Süreç ve sonuç odaklılık bir arada
Delege ettiğiniz işin sizin istediğiniz gibi olmasına odaklanırsanız, fazla zaman harcarsınız. Koçluğunuz, çalışanın kendi sürecini keşfetmesi üzerine olmalıdır. Bu çalışanınızın kendi becerisini geliştirmesi, sorumluluğu anlaması, yaratıcı bakış açısı geliştirmesine olanak sağlar. Sonucu sahiplenmesi ve geliştirmesi için, oluşturduğu sürecin farkında olması, yetkinlik gelişimi için oldukça önemlidir.
9-Güven kontrole tabidir
Bir adım geri çekilmek, işi yapması için ihtiyaç duyduğu alanı oluşturur. Aşırı müdahale etmeden, ek desteğe ihtiyaç duyduklarında sizin yanınıza gelebilmelerini sağlayacak güveni oluşturun. Evet, işin başarısından, siz sorumlusunuz. Yapılan işi incelemek adına takip etapları belirlemek ve kontrol etmeniz gerekmektedir. Raydan çıkacağını öngördüğünüz durumlarda, soru sormanın gücünü kullanarak, küçük dürtmeler, yansıtmalar yapmanız onu yolda tutacaktır.
10-Kredi vermeye devam edin
Etkin delegede bulunmak, takımınızı etkin hale getirir. Konfor alanından çıkmak ve kritik işlerde sorumluluk almak isteyen çalışan yaratırsınız. Ekip içinde işi tamamlayana yapacağınız geri bildirim, tüm çalışanlarınıza ilham olacaktır. Geri bildirim ve takdir, katılımcılığı, istekliliği, beceri gelişimini besleyen en önemli unsurdur. Kişinin süreç içindeki azmini, süreç yönetimindeki yaratıcılığını, cesaretini, yetkinliklerini, durumsal çözüm odaklı yaklaşımlarını, işbirliğini, değerlerini vb birçok becerisini takdir etmek, tüm ekibe ilham olacaktır. Unutmayın takdir yoksa sorumluluk alma isteği de yoktur.
‘’Bunun senin için zor olacağını biliyorum, ama sana güveniyorum ve bunu başarabileceğine inanıyorum. Ayrıca ihtiyacın olduğunda desteğime güvenebilirsin.’’
Koçvari Liderlik ve Delegasyon
Kişiler arası farklılık içeren gelişim süreci, yapılacak koçluğunda farklılık içermesini gerektirir. Kimilerinin fazla talimata ihtiyacı bulunurken, kimileride yüksek performans için daha fazla soruya ihtiyaç duyar. Anlatma ve sorgulama, kişilerin gelişimlerine paralel esneklik içermelidir. Ne zaman söyleyeceğimizi, ne zaman soracağımızı iyi bilmeliyiz. Çalışanlarınızın neye ihtiyaç duyduğundan emin değilseniz, onlara sorular sorun. Çalışanlarınız size sorularla gelirse, ‘’Deneyimlerimi paylaşmak beni mutlu eder. Öncelikle senin fikirlerini merak ediyorum. Benimkinden daha değerli olabilir’’ deyin.
Bir yönetici ve lider olarak eminim iyi problem çözdüğünüz için o mevkidesiniz. Bu nedenle çalışanınız yanınıza geldiğinde tavsiye vermek ya da nasıl çözüleceğini söylemek en ucuz çözüm olarak cazip gelebilir. Gelişimlerine katkı sağlamayan bu çözümün yerine pahalı çözümü denemelisiniz. Genellikle acil durumlarda zaman alan bu koçluk yaklaşımı tercih edilmemekle birlikte, otoritenin zayıflaması olarak değerlendirildikleri için kısa ve otomatik çözümler öne çıkıyor. Benim gelişimim önemseniyor, beni yolda tutuyor, destekliyor, bağlantı ve anlam arayışımı güçlendiriyor demesi için enerji harcamanızdan bahsediyorum. Çözümü pahalı yapan bu enerjidir.
Kurumunuzu etkileyecek uzun vadeli stratejik konulara odaklanmanızı sağlayacak güç, çalışanlarınızı geliştirmekten geçer. Görevi başarmak için zamanları, becerileri, deneyimleri, motivasyonları ve gelişim potansiyellerinin olup olmadığını ortaya çıkartacak olan koçluktur. Yönetici zihniyetinin değişiminde belirteç olan delegasyon, koçluk ile birleştirildiğinde, ustalaşmak isteyen, anlam arayışını güçlendiren çalışanlar yaratır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Vücudunuzu iyi tanıyor musunuz? Değerini biliyor musunuz onun?

Vücudumuzda pek çok organ vardır. Kalp, ciğer, böbrek v.s. Hepsi de önemli ve değerlidir. Özde bu organların hepsi et parçası olsa da hepsinin ayrı bir değeri vardır. Bu organların kimine irademiz ile yön verebilir, kimisine de veremeyiz.Tıpkı bir şirketin yönetim birimleri gibi. Her birim doğru çalıştığında şirkete yarar sağlayan bir organdır. Ama doğru çalıştığında! Dil de irademizle yön verebildiğimiz bir organdır. Nedir Dil? Bir et parçası. Dil’i kullanmak ise beyin ve akıl ister. Beyin de bir et parçasıdır aslında. Onu kullanma yeteneğine ise akıl denir. Dil ve dilin önemi ile ilgili pek çok atasözü ve deyim vardır Türkçe’de. "Dil mi güzel, dilber mi güzel?", “Dil’in kemiği yoktur.” v.s. Toplum olarak dilimizi doğru ve güzel kullanma konusunda çok kötüyüz. Doğru ve temiz Türkçe konuşma konusunda tam bir felaket olduğumuz bir gerçek. Özellikle 80’li yıllarda artan dezenformasyon günümüzde Nirvana’ya ulaştı. Bırakın temiz Türkçe konuşmayı, Türkçe konuşmayı beceremez olduk. Dilimizden, edebiyattan, zerafetten çok uzağız.Bir de işin öteki boyutu var. Güzel konuşmak. Düşünerek konuşmak. Lafını tartarak konuşmak.Bu konuda da felaketiz toplum olarak. Günlük yaşamın içinde sıkça görüyor bu. Sevgisizliğimiz konuşmamıza yansıyor. Şirketlerde de bu olay çokça var. Yöneticilerin çalışanlarla konuşurken kullandıkları dil çok önemli. Her çalışan faklı bir kültürdür çünkü. Yanlış kullanılan dil çalışanının psikolojisini ve verimliliğini olumsuz olarak etkileyebilir. Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyetin 100. yılı şerefine piyanist ve besteci Fazıl Say tarafından bir marş yazıldı. 100. Yıl Marşı. Elbette ki bu eseri beğenen de beğenmeyen de oldu. Bu çok normal. Ama ortada bir gerçek vardı. Emek. Bu eserin yazımı için saatlerce, günlerce çalışıldı. Düşünüldü. Orkestra ve koro provaları yapıldı. Kayıt yapıldı. Her biri ayrı bir emekti. Ne yazık ki özellikle sosyal medyada bu eseri kötü bir dille eleştiren çok oldu. Düşünelim şimdi. Toplumumuzun en büyük eksikliklerinden biri nedir? Sevgisizlik. Bir insanı, dünya görüşünü, davranışlarını sevmeyebilirsiniz. Sevmek zorunda da değilsiniz. Ortaya koyduğu eseri de beğenmeyebilirsiniz. Bu çok normal. Peki emeğe saygısızlık nedir? Bu ülke en çok emeğe saygısızlıktan kaybetmiyor mu yıllardır? Çocuğunuz yıllarca üniversite okudu, yüksek lisans, master, doktora yaptı ama işsiz. Alanınızda uzmansınız, yurt dışı tecrübeniz var, çift yabancı diliniz var, ama iki kelimeyi yan yanagetiremeyen adam müdür. Tıp literatürüne geçmiş buluşlarınız, ameliyatlarınız var ama kendi ülkenizde ikinci sınıf vatandaş durumundasınız. Bunlar emeğe saygısızlık değil mi? Sevin birbirinizi. Saygı gösterin emeğe. Size yapılmasını istemediğiniz şeyi başkasına yapmayın. Güzel şeyler söylesin diliniz. Sevgisizlik en kötü şeydir.

Bir kahve molasında satılan dostluklar

ChatGPT: İş hayatında insanı en çok yıpratan şey, uzun mesailer ya da düşük maaşlar değil; aynı hedef için omuz omuza çalıştığı bir arkadaşının bir gün sırtını dönmesidir. Çünkü ihanet, sadece bir güveni değil, insanın iç dengesini de yıkar. Kısa vadede kazandırıyor gibi görünse de, uzun vadede itibar kaybı kaçınılmazdır; zira iş dünyası küçük bir ekosistemdir ve “güvenilmez” damgası bir kez vuruldu mu silinmez. Üstelik ihanet sadece kurbanı değil, kurumu da zehirler: Güvenin olmadığı yerde cesaret, yaratıcılık ve bağlılık barınamaz. Adil ve şeffaf olmayan ortamlarda ihanet kök salar, sadakat ise susar. Oysa gerçek başarı, başkasının sırtına basarak değil, birlikte yükselerek kazanılır. Çünkü hiçbir unvan, dostluğu satmanın bıraktığı gölgeyi silemez; ihanet eden sonunda yalnız kalır, kazandığını sandığı her şeyin aslında kayıp olduğunu çok geç anlar. İş dünyasında en değerli sermaye ne para ne güçtür — güven ve itibardır, ve onu kaybeden gerçekte her şeyini kaybeder.

Kendimizi geçmek, Trafikteki araçları geçmek gibi değil

Hayatta başarıyı çoğu zaman yanlış tanımlıyoruz; sanki mesele, başkalarını sollayıp varış çizgisine önce ulaşmakmış gibi. Oysa hayat bir yarış pisti değil, sabırla geçilmesi gereken uzun bir trafik akışı ve bu trafikteki tek rakibimiz, dünkü halimiz. Toplum bize hep “daha hızlı, daha çok, daha önde ol” diyor ama asıl soru şu olmalı: “Ben bugün, dünün ben’inden daha mı iyiyim?” Kendini geçmek; büyük zaferler kazanmak değil, küçük alışkanlıkları dönüştürmektir — dün ertelediğini bugün yapabilmek, öfkelendiğin yerde susabilmek ya da kendine bir bardak su fazla içirebilmektir. Başkalarıyla kıyaslandığında sonuç hep huzursuzluk olur, çünkü bu yarışın sonu yoktur. Gerçek başarı, kendi gölgeni geçebildiğin o küçük ama anlamlı anlarda gizlidir. Çünkü insan, başkalarını değil, kendi sınırlarını aştığında özgürleşir.

Transpersonel liderlikte güven: Ruhsal bilinç ile kurulan ekipler

Transpersonel liderlik, liderliği yalnızca hedefler ve performansla sınırlamayıp, ekibin bilinç, ruhsal denge ve kolektif uyumunu da gözeten bir anlayıştır. Bu liderlik türü, çalışanları birer “kaynak” değil, potansiyelleri ve sezgileriyle bir bütün olarak görür. Uruguay eski başkanı Jose Mujica, mütevazı yaşam tarzı, şeffaflığı ve toplumsal faydayı merkeze alan yaklaşımıyla bu liderlik anlayışının canlı bir örneğidir. Transpersonel lider için güven, bir strateji değil, ruhsal bir sorumluluktur; çünkü güven, hem ekip enerjisinin hem de kolektif bilincin temelini oluşturur. Şirketlerde güvenli bir ortam yaratmak, çalışanların içsel motivasyonlarını, yaratıcılıklarını ve bağlılıklarını artırır. Ancak güven zedelendiğinde, liderin görevi hatalarını fark etmek, şeffaflıkla iletişim kurmak ve tutarlılıkla güveni yeniden inşa etmektir. Dürüstlük, empati, adalet ve bilinçli iletişim, transpersonel liderin en güçlü araçlarıdır. Gerçek liderlik, sadece sözlerle değil, varlığıyla güven veren bir enerji alanı yaratabilmektir.