Ekibin Parçası Olmak:Başarı ve Başarısızlığın Paylaşıldığı İnce Çizgi

Tarih

İnsan kaynakları departmanında çalışmaya başladığım ilk günü hiç unutmam. Masama oturduğumda, önümde duran dosyaların her birinin aslında bir hikâye, bir hayat olduğunu fark etmiştim. O an anladım ki bu departman, şirketin kalbi gibi çarpıyor ve ben artık bu kalbin ritmine ayak uydurmak zorundaydım. Her sabah işe gelirken, yeni hikayelere tanık olacağımı bilerek, hem heyecan hem de sorumluluk duygusuyla doluyordum.
İnsan kaynakları profesyoneli olarak ekibin içinde olmak, aslında çift taraflı bir ayna gibidir. Bir yandan çalışanların başarılarını, hayallerini ve gelişimlerini desteklerken, diğer yandan da onların hayal kırıklıklarına, başarısızlıklarına ve zorluklarına tanık olursunuz. Bu ince çizgide yürümek, bazen ip cambazı olmak kadar hassas bir denge gerektirir. Her gün onlarca farklı hikayeye dokunurken, profesyonellik ile empatiyi dengede tutmak, belki de işimizin en zorlu yanıdır.
Geçen yıl yaşadığımız bir olay, bu dengenin ne kadar önemli olduğunu bana derinden hissettirdi. Şirketimizin en başarılı satış temsilcilerinden biri, üst üste gelen başarısızlıklar sonrası derin bir motivasyon kaybı yaşıyordu. Sadece iş performansı değil, kişisel hayatı da bu durumdan etkilenmişti. Ekip olarak onun yanında olmak, sadece profesyonel değil, insani bir sorumluluktu. Haftalarca süren koçluk seansları, kariyer planlaması ve motivasyon görüşmeleri sonucunda, o çalışanımızın yeniden ayağa kalkışına tanık olduk. Bu süreçte sadece bir çalışanı değil, bir insanı ve onun hayallerini de ayağa kaldırdığımızı hissettik. Bugün şirketimizin bölge müdürlerinden biri olarak, kendi ekibine aynı destekleyici yaklaşımı sergiliyor ve bu başarı hikayesi, tüm şirket için bir ilham kaynağı oldu.
Ancak her hikaye mutlu sonla bitmez. Başarı hikâyelerinin yanında, bazen zorlu kararlar da almak zorunda kalırız. Performans düşüklüğü nedeniyle birisiyle yolları ayırmak zorunda kaldığımızda, bu kararın sadece bir kişiyi değil, tüm ekip dinamiğini etkileyeceğini bilmek, omuzlarımızdaki yükü daha da ağırlaştırır. Bu anlarda bile profesyonelliği korumak, ancak insani yaklaşımı da elden bırakmamak gerekir. İşte tam da bu noktalarda, insan kaynaklarının “insan” odaklı yaklaşımı devreye girer.
İş hayatında bazen öyle anlar yaşarız ki, bir çalışanın başarısızlığı tüm ekibi etkiler. Öte yandan, bir kişinin başarısı da kolektif bir motivasyon kaynağı olabilir. Bu duygu geçişlerini yönetmek, insan kaynakları profesyonellerinin en kritik görevlerinden biridir. Çünkü biz sadece prosedürleri yöneten değil, duyguları da yönlendiren bir pozisyondayız.
Başarı ve başarısızlığı paylaşmak, aslında bir ekip olmanın özünü oluşturur. Bir çalışanın terfi alması tüm departmanın sevinci olurken, birisinin işten ayrılması kolektif bir üzüntüye dönüşür. Bu duygusal bağ, profesyonelliğin ötesinde, insani değerlerin de işyerinde yaşatılması gerektiğini gösterir. Her başarı kutlaması, her veda toplantısı, aslında şirket kültürümüzün birer yansımasıdır.
İnsan kaynakları olarak bizler, şirket kültürünün hem koruyucusu hem de geliştiricisi konumundayız. Çalışanların başarılarını kutlarken gösterdiğimiz coşku, başarısızlıklarında gösterdiğimiz destek ve anlayış, aslında şirket değerlerinin yaşayan birer yansımasıdır. Bu değerleri yaşatmak ve geliştirmek için sürekli çaba göstermek zorundayız.
Bu yolculukta öğrendiğim en önemli şey, ekip olmanın sadece iyi günlerde değil, zor zamanlarda da birlikte durabilmek olduğudur. Başarıyı paylaşmak kolaydır, ancak gerçek ekip ruhu başarısızlık anlarında ortaya çıkar. Zorlu dönemlerde birbirine destek olan, başarılı anlarda birlikte sevinen bir ekip, her zorluğun üstesinden gelebilir.
İşte bu yüzden insan kaynakları profesyonelleri olarak bizler, hem kutlamaların hem de zor kararların tam ortasında, dengeli ve yapıcı bir yaklaşımı her zaman korumak zorundayız. Çünkü biliyoruz ki her karar, her uygulama ve her politika, sonunda insanların hayatlarını etkiliyor.
İnsan kaynakları departmanında çalışmak, sadece prosedürleri uygulamak değil, insanların hayatlarına dokunmak demektir. Başarı ve başarısızlığı paylaşmak, bu dokunuşun en değerli parçasıdır. Her gün yeni bir hikayeye tanık olurken, bu hikayelerin olumlu yönde ilerlemesi için çaba göstermek, belki de mesleğimizin en tatmin edici yanıdır. Çünkü biliyoruz ki, gerçek başarı bireysel değil, kolektif bir yolculuktur ve bu yolculukta herkesin payı, herkesin emeği ve herkesin hikayesi vardır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Fikir hırsızlığı neden yapılır?

Geçenlerde, uluslararası bir şirkette üst düzey pozisyonda çalışan yakın...

Nitelikli işgücü krizi büyüyor

Türkiye'nin ekonomik büyümesi ve sanayileşme hamlesi, beklenmedik bir darboğazla...

Teknoloji Yolculuğunda Öğrenmenin Yaşı Yok!

Teknoloji çağında yaşıyoruz ve artık büyüklerimiz de bu hızlı...

Kaos ile başa çıkmak nasıl mümkün olur?

İş yaşamında sıklıkla “kaos” olarak tanımlanan istenmeyen durumlar ile...