İyi ve Kötü Liderlik Arasında Sıkışan Kariyerler

Tarih

Günümüz iş dünyasında başarının en kritik belirleyicilerinden biri şüphesiz yöneticilerdir. Bazı yöneticiler çalışanlarına ilham verip potansiyellerini ortaya çıkarırken, diğerleri motivasyonlarını yok edebilmektedir. Bu gerçekten yola çıkarak, bir çalışanın iyi ve kötü yönetici ile yaşadığı deneyimler, iş hayatında yarattığı çarpıcı farkları gözler önüne sermektedir.
Genç çalışan, kariyerinin ilk yıllarında oldukça başarılı bir yönetici ile çalışma şansını yakalamıştı. Bu yönetici her sabah ofise güler yüzle gelir, ekibindeki herkese isimleriyle hitap eder ve hal hatır sorardı. Sadece işlerin yapılmasına değil, nasıl yapıldığına da önem verirdi. Çalışanlar bir sorunla karşılaştıklarında kapısını çalmaktan asla çekinmezlerdi çünkü onları dikkatle dinler ve çözüm odaklı yaklaşırdı.
İyi yöneticinin en dikkat çekici özelliklerinden biri, hatalara karşı yaklaşımıydı. “Hepimiz hata yaparız, önemli olan bundan ders çıkarmak” düşüncesiyle hareket ederdi. Bu yaklaşımı sayesinde ekip üyeleri kendilerini sürekli geliştirme cesareti buluyordu. Başarıları takdir etmeyi de asla ihmal etmezdi. Aylık toplantılarda ekip üyelerinin katkılarını özellikle vurgular, bu da motivasyonu artırırdı.
Ekip çalışmalarında demokratik bir yönetim anlayışı benimsemişti. Kararlar alınırken herkesin fikrini sorar, farklı bakış açılarına değer verirdi. Bu katılımcı yaklaşım, ekip üyelerinin kendilerini değerli hissetmelerini sağlıyor ve yaratıcılıklarını destekliyordu. İnovasyon ve yeni fikirlere her zaman açıktı.
Ancak iki yıl sonra şirket içi bir değişiklikle gelen yeni yönetici, tam tersi bir profil çiziyordu. İlk günden itibaren ofiste gergin bir hava hakimdi. Yeni yönetici iletişim kurmaktan hoşlanmaz, genellikle e-posta üzerinden kısa ve net talimatlar verirdi. Toplantılarda ise sadece eksikleri ve hataları dile getirirdi.
Bu yöneticinin en büyük sorunu aşırı kontrolcü olmasıydı. Her işi en ince ayrıntısına kadar denetler, çalışanlarına güvenmezdi. Mikromanagement tutkusu yaratıcılığı köreltirken, iş yapma motivasyonunu da düşürüyordu. En başarılı projeler bile onun gözünde yetersiz kalırdı. “Daha iyisi yapılabilirdi” cümlesi adeta sloganı haline gelmişti.
İş süreçlerinde katı ve hiyerarşik bir yapı kurmuştu. İnisiyatif kullanmaya veya yenilikçi fikirlere pek sıcak bakmazdı. Her şeyin kendi belirlediği çerçevede yapılmasını isterdi. Bu durum ekibin problem çözme yeteneğini zayıflatıyor, bağımsız düşünme kapasitelerini sınırlıyordu.
Bu iki farklı yönetim tarzının ekip performansına etkisi çarpıcıydı. İlk yönetici döneminde projeler zamanında tamamlanır, yaratıcı çözümler üretilirdi. İkinci yönetici döneminde ise iş kalitesi düştü, devamsızlıklar arttı ve birçok değerli çalışan istifa etti.
Çalışanların ruh halindeki değişim de dikkat çekiciydi. İlk dönemde ofiste pozitif bir enerji hakimken, ikinci dönemde gerginlik ve mutsuzluk hakimdi. İnsanlar işe gelmeyi bile istemiyor, sadece zorunluluktan geliyorlardı. Bu durum doğal olarak verimliliği de olumsuz etkiliyordu.
Bu deneyim göstermiştir ki iyi bir yönetici sadece işlerin yapılmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda çalışanların potansiyellerini ortaya çıkarır. Güven, saygı ve açık iletişim temelli bir yönetim anlayışı, hem çalışan memnuniyetini hem de iş başarısını artırır.
Günümüz iş dünyasında artık yöneticilerin teknik becerilerinin yanı sıra duygusal zekalarının da yüksek olması bir zorunluluk haline gelmiştir. Çünkü başarılı bir organizasyon için sadece hedeflere ulaşmak yeterli değil, o hedeflere nasıl ulaşıldığı da bir o kadar önemlidir.
Modern iş yaşamında liderlik artık sadece emir vermek ve kontrol etmek değil, ilham vermek ve geliştirmek anlamına gelmektedir. İyi bir lider, ekibinin güçlü yönlerini keşfeder ve onları bu yönde geliştirir. Kötü bir lider ise sadece zayıf yönlere odaklanır ve sürekli eleştirir.
Belki de tüm yöneticilerin kulağına küpe olması gereken en önemli ders şudur: İnsanlar kötü yöneticilerinden dolayı işlerini değil, yöneticilerini bırakır. İyi bir yönetici ise sadece çalışanların bugününü değil, gelecekteki kariyer yolculuklarını da olumlu yönde etkiler.
Bu deneyimler ışığında söylenebilir ki, iyi bir yönetici altında çalışmak bir şans iken, kötü bir yönetici ile çalışmak ise değerli bir öğrenme fırsatıdır. Her iki deneyim de insanlara farklı açılardan katkı sağlar ve gelecekte nasıl bir lider olmak istedikleri konusunda yol gösterir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Fikir hırsızlığı neden yapılır?

Geçenlerde, uluslararası bir şirkette üst düzey pozisyonda çalışan yakın...

Nitelikli işgücü krizi büyüyor

Türkiye'nin ekonomik büyümesi ve sanayileşme hamlesi, beklenmedik bir darboğazla...

Teknoloji Yolculuğunda Öğrenmenin Yaşı Yok!

Teknoloji çağında yaşıyoruz ve artık büyüklerimiz de bu hızlı...

Kaos ile başa çıkmak nasıl mümkün olur?

İş yaşamında sıklıkla “kaos” olarak tanımlanan istenmeyen durumlar ile...