Üst Yönetimlere Güven Neden Azalıyor?

Tarih

Bir zamanlar şirketlerin üst yönetimleri, çalışanlar ve toplum için birer ilham kaynağıydı. CEO’lar, yöneticiler, liderler… Hepsi birer kahraman gibi görülürdü. Onların kararları sorgulanmaz, vizyonlarına hayranlıkla bakılırdı. Ama artık o günler geride kaldı. Bugün, çalışanlar da, müşteriler de, hatta yatırımcılar bile üst yönetimlere eskisi kadar güvenmiyor. Peki, ne oldu? Bu güven neden bu kadar sarsıldı? İş dünyasının zirvesindeki bu büyük değişimin arkasında ne var? Gelin, bu soruların cevaplarını birlikte arayalım.
Hepimiz haberlerde gördük: büyük şirketlerin karıştığı yolsuzluklar, rüşvet skandalları, çalışanlara yapılan adaletsizlikler… Bu tür olaylar, sadece o şirketlerin değil, genel olarak iş dünyasının itibarını yerle bir ediyor. İnsanlar artık “Bu şirket gerçekten dürüst mü?” diye sorguluyor. Bir CEO’nun milyon dolarlık prim aldığı, aynı şirketin çalışanlarının ise maaşlarını zamanında alamadığı bir dünyada, güven nasıl ayakta kalabilir? Şeffaflık, güvenin temel taşıdır. Ama ne yazık ki, birçok yönetici bu taşı yerinden oynatıyor.
Bir şirketin üst yönetimi, sadece kâr odaklı bir anlayışla hareket ettiğinde, çalışanların ve müşterilerin gözünde güven kaybı kaçınılmaz oluyor. Çünkü insanlar artık sadece ürün ya da hizmet satın almıyor; aynı zamanda o şirketin değerlerini, duruşunu ve topluma katkısını da sorguluyor. Bir şirketin etik dışı bir davranışı, sadece o şirketi değil, tüm sektörü etkiliyor. Örneğin, bir teknoloji şirketinin kullanıcı verilerini kötüye kullandığı ortaya çıktığında, diğer teknoloji şirketleri de aynı şüpheyle karşılaşıyor. Bu yüzden, bir şirketin üst yönetiminin yaptığı hatalar, sadece kendi itibarını değil, tüm iş dünyasının güvenilirliğini zedeliyor.
Eskiden çalışanlar için iş, sadece maaş almak ve hayatını idame ettirmek demekti. Ama artık işler değişti. Çalışanlar, sadece para kazanmak değil, aynı zamanda değer görmek, adil bir ortamda çalışmak ve iş-yaşam dengesini korumak istiyor. Üst yönetimler ise bu değişimi anlamakta zorlanıyor. Çalışanların fikirlerini dinlemeyen, onları karar süreçlerine dahil etmeyen bir yönetim anlayışı, güveni nasıl inşa edebilir? Değersiz hisseden bir çalışan, o şirkete nasıl bağlı kalabilir? Üst yönetimlere nasıl inanabilir?
Bir düşünün, bir çalışan sabah işe geldiğinde kendini değerli hissetmiyorsa, fikirlerinin önemsenmediğini düşünüyorsa, o şirkete nasıl güvenebilir? Üst yönetimlerin, çalışanların sadece birer “kaynak” değil, şirketin en önemli varlığı olduğunu anlaması gerekiyor. Çalışanların fikirlerini dinlemek, onları karar süreçlerine dahil etmek, sadece güveni artırmakla kalmaz, aynı zamanda şirketin başarısını da olumlu etkiler. Çünkü bir çalışan, kendini değerli hissettiğinde, o şirkete daha fazla katkı sağlar. Ama ne yazık ki, birçok üst yönetim, çalışanların bu beklentilerini görmezden geliyor.
Bir de teknoloji meselesi var. Dijitalleşme, iş dünyasında büyük bir devrim yarattı. Ama bu devrim, beraberinde bazı sorunları da getirdi. Özellikle yapay zeka ve otomasyon süreçleri, çalışanlar arasında büyük bir belirsizlik yarattı. “Acaba işimi kaybeder miyim?” korkusu, birçok çalışanın zihnini meşgul ediyor. Üst yönetimler ise bu korkuları gidermek yerine, genelde sessiz kalmayı tercih ediyor. Çalışanlarına yeterince bilgi vermeyen, onları bu süreçlere dahil etmeyen bir yönetim, güveni nasıl sağlayabilir? Oysa dijitalleşme, doğru yönetildiğinde bir tehdit değil, bir fırsat olabilir. Ama bunun için yöneticilerin, çalışanlarını sürecin bir parçası haline getirmesi gerekiyor.
Dijitalleşme sadece çalışanlar için değil, müşteriler için de bir belirsizlik yaratıyor. Bir müşteri, bir şirketin dijitalleşme sürecinde yeterince şeffaf olmadığını gördüğünde, o şirkete olan güveni sarsılıyor. Örneğin, bir bankanın dijital güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğu ortaya çıktığında, müşteriler o bankaya olan güvenini kaybediyor. Bu yüzden, dijitalleşme sürecinde şeffaflık ve güvenlik, üst yönetimlerin en çok dikkat etmesi gereken konular arasında yer alıyor.
Bir de medya faktörü var. Eskiden bir şirketin iç yüzünü öğrenmek zordu. Ama artık sosyal medya sayesinde her şey anında ortaya çıkıyor. Bir çalışanın yaptığı bir paylaşım, bir müşterinin yazdığı bir yorum, bir anda milyonlara ulaşabiliyor. Şirketlerin üst yönetimleri, bu yeni dünyaya ayak uydurmakta zorlanıyor. Bir kriz anında doğru iletişim kuramayan, hatalarını kabul etmeyen ve çözüm üretmeyen yöneticiler, hem çalışanlarının hem de müşterilerinin gözünde güven kaybediyor. Sosyal medya çağında, şeffaflık ve hızlı iletişim her zamankinden daha önemli. Ama ne yazık ki, birçok yönetici bu konuda sınıfta kalıyor.
Sosyal medya, aynı zamanda şirketlerin toplumsal sorumluluklarını da daha görünür hale getiriyor. Bir şirket, çevreye zarar verdiğinde ya da toplumsal bir soruna duyarsız kaldığında, bu durum anında sosyal medyada gündem oluyor. İnsanlar artık sadece bir ürün ya da hizmet satın almakla yetinmiyor; aynı zamanda o şirketin topluma nasıl bir katkı sağladığını da sorguluyor. Üst yönetimlerin, bu yeni beklentilere cevap vermesi gerekiyor. Aksi takdirde, güven kaybı kaçınılmaz oluyor.
Peki, bu güven kaybını tersine çevirmek mümkün mü? Elbette mümkün. Ama bunun için üst yönetimlerin bazı şeyleri değiştirmesi gerekiyor. Öncelikle, şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda ciddi adımlar atılmalı. Çalışanların ve müşterilerin güvenini kazanmak istiyorlarsa, açık ve dürüst bir iletişim kurmalılar. Ayrıca, çalışanların beklentilerini anlamalı ve onlara değer verdiklerini hissettirmeliler. Çalışanların fikirlerini dinlemek, onları karar süreçlerine dahil etmek, sadece güveni artırmakla kalmaz, aynı zamanda şirketin başarısını da olumlu etkiler.
Dijitalleşme süreçlerini doğru yönetmek gerekiyor. Çalışanlara bu süreçlerin bir parçası olduklarını hissettirmek, onların endişelerini gidermek ve onlara destek olmak, güveni yeniden inşa etmek için önemli bir adım olacaktır. Dijitalleşme, sadece bir teknoloji meselesi değil, aynı zamanda bir güven meselesidir. Üst yönetimlerin, bu süreci doğru bir şekilde yönetmesi gerekiyor.
Güven, bir şirketin en değerli sermayesidir. Ama bu sermaye, bir kez kaybedildi mi, geri kazanması çok zordur. Üst yönetimlerin, çalışanlarına, müşterilerine ve topluma karşı daha duyarlı, daha şeffaf ve daha adil bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor. Ancak bu şekilde, kaybedilen güveni yeniden inşa edebilirler. Unutmayalım, güven inşa etmek yıllar alır, kaybetmek ise sadece bir an. Şirketlerin ve yöneticilerin bu gerçeği unutmadan hareket etmesi, hem kendi gelecekleri hem de iş dünyasının itibarı için hayati önem taşıyor. Çünkü güven olmadan, hiçbir başarı sürdürülebilir değildir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Değişime Karşı Dirençle Mücadele

Dijital dönüşümün baş döndürücü hızla ilerlediği günümüz iş dünyasında,...

Müşteri hizmetlerinde Türk misafirperverliği

Türkiye'de müşteri hizmetleri alanında sessiz bir devrim yaşanıyor. Yapay...

Vaatler Dünyasında Yıkılan Hayatlar

Kurumsal dünyada her gün binlerce söz havada uçuşurken, kaç...

Yeniden Becerilendirme ve Yeniden İstihdam karşı karşıya

Fabrika zeminlerinden kurumsal ofislere, hastane koridorlarından lojistik merkezlerine kadar...